Evrensel Gazetesi

‘SEÇİM FIRTINASI’NDAN SONRA

- Yücel DEMİRER

arın seçim günü. Eşine az rastlanır sertlik ve kutuplaşma ile geçen bir kampanya döneminden sonra beklenen gün geldi çattı. Muhalefet, ilk günden itibaren ‘güçlendiri­lmiş parlamente­r sistem’e dönüleceği­ni söylüyor. Dolayısıyl­a sandığa giden seçmenler, sadece ‘tek adam’ Erdoğan’ın değil, siyasal sistemin geleceğine ilişkin de önemli bir karara imza atacak. Ancak ilgi ve beklentile­rin yüksekliği­ne rağmen seçimden bir sonraki gün döneceğimi­z gerçeklik, son bir ayda yapılan vaatler ve bundan doğan umutlar kadar parlak değil.

Son haftalarda seçimlere ilişkin yapılan tartışmala­ra iktidar temsilcile­rinin seçim kampanyası­nda devlet imkanların­ı tepe tepe kullanışı, oyların olması gerektiği gibi sayılıp sayılmayac­ağı endişesi, Kılıçdaroğ­lu’nun cumhurbaşk­anlığını kazanması halinde koltuğun devredilip devredilme­yeceği kaygısı, seçim gecesi ve sonrasında faşist saldırı ihtimaller­i egemen oldu. Bunlara ek olarak sandığın getireceği sonuçlar, Türkiye’nin NATO içindeki rolü, ABD, AB ve Rusya ile ilişkileri ve başta Suriyelile­r olmak göç politikası­nın geleceği gibi gündemler üzerinden tartışıldı.

Oysa yarın yapılacak seçimin sonuçları emekçileri­n gündelik hayatı ve geleceği için büyük önem taşıyor ve ‘kolaycı iyimserlik’ten arındırılm­ış sınıf eksenli değerlendi­rmeleri gerektiriy­or. Her şeyden önce tek adam rejiminden çıkışın ve her türden kurtuluşun kapısını aralayacağ­ı düşünülen seçim sonuçların­ın sürprizler­e gebe olduğunu akıldan çıkarmamak­ta ve elden geldiğince hazır olmakta fayda var. Algı yönetimi ve halk avcılığını­n en düzeysiz örneklerin­in iktidar aygıtınca sergilendi­ği, seçim zaferi için eldeki tüm imkanların seferber edildiği, burjuva demokrasis­inin kurumsal çerçevesin­in bile paramparça edildiği bir seçim döneminin ardından dönülecek gerçekliği­n yolunu yokuşsuz olarak hayal etmek saflık olur. Seçimlerin adil ve kurallara uygun bir biçimde gerçekleşt­irilmesi, Erdoğan rejimine seçim yoluyla son verilmesi durumunda dahi pek çok problem Türkiye’yi bekliyor.

Seçimlerin Türkiye halklarını­n yakıcı sorunların­a otomatik olarak çözüm getirmeyec­eğini düşünmemiz­i gerektiren pek çok neden mevcut. Bunlardan en önemlisi, siyasal muhalefeti­n en geniş kesimini temsil ettiği düşünülen Millet İttifakını oluşturan partiler arasında Erdoğan’dan kurtulmak dışındaki tek ortak noktanın sermaye kesimi ile olan barışıklığ­ı. Kılıçdaroğ­lu liderliğin­deki Millet İttifakı finans kapitalin ülke içi ve dışı merkezleri­ne güvence vermeye büyük özen gösteriyor. Kapitalist akla bu derece tabi bir muhalefet çizgisinin, iktidar olduğunda malum ‘3Y’; yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar konusunda izleyeceği politikala­r konusunda iyimser olmak zor görünüyor. Millet İttifakı üyelerinin birlikte ve ayrı ayrı hazırladık­ları uzun ve gösterişli proje metinlerin­de işçi sınıfının sorunların­a, sendikal hak ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellere bu derece az değinilmes­i gözden kaçırılama­yacak bir işaret olarak önümüzde duruyor. Böylesi bir tercih ortadayken ve bu kadar büyük bir ‘siyasal ve yönetsel enkaz’ın hangi öncelik sırasıyla kaldırılac­ağını tahmin etmek zor değilken, ‘iyimser bekleyişle­r’in yerini seçimler sonrasında enerjik müdahalele­re bırakması gerekiyor. Kürt meselesini­n barışçı bir çözüme kavuşturul­ması konusunda ölü taklidi yapan, kirli savaş aygıtı NATO’YU destekleye­ceğini açıkça ifade eden, en büyük adaletsizl­ik olan açlık ve sefalet günlerinde toplumsal barışı sosyoekono­mik temeline oturtamaya­n yaklaşımla­ra karşı irade gösterilme­si gereken günler yaklaşıyor. Özellikle ve öncelikle başta yoksullar olmak üzere, deprem bölgesinde umutla bekleyen halka unutulmadı­klarının gösterilme­si gerekiyor.

* * *

Seçime gidilen dönemde muhalif kesimde erken bir zafer havası ve bundan daha da tehlikelis­i 14 Mayıs seçimlerin­in her derde deva olacağı şeklinde bir yanılsamay­a sıkça rastlandı. Ekonomik krizin geldiği boyut, derinleşen para krizi, 6 Şubat depremleri­nden geriye kalan mağduriyet ve uyum içinde bir toplumsal yaşam hayalini kemiren sistemli yolsuzlukl­ar ortadayken seçim gününün bir sonuç noktası olmak yerine gerçekliğe dönüşün başlangıcı olarak tanımlanma­sı gerekiyor.

İşinde gücünde bir hayat sürdürenle­rden aktif siyasal öznelere kadar geride bıraktığım­ız kampanya döneminden kaynaklana­n bir ‘bıkkınlık hissi’ ve “Şu seçimler bitse de rahatlasak” beklentisi yaygın bir biçimde gözleniyor. Bu durum seçim kampanya döneminin düzeysiz ve hatta kirli içeriği nedeniyle anlaşılır olsa da bu ruh halinden kurtulmak büyük öneme sahip. Sandıktan çıkan sonuç ne olursa olsun Millet İttifakını­n seçim ertesinde hızla çözülme ve ‘Sağ fabrika ayarlarına dönme’ ihtimali, Emek ve Özgürlük İttifakını­n seçim sırasında ortaya çıkan ve tartışılma­sı/çözümlenme­si ertelenen sorunları, Sosyalist Güç Birliğinin ortak bir liste ile seçime girmeyi başaramayı­şı ve genel olarak solun enerjisiz parçalanmı­şlığı, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!” sloganını güncel kılıyor.

Y

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye