Evrensel Gazetesi

SEÇİM EGEMEN SINIFLARIN KRİZİNİ ÇÖZMEDİ

- Hakkı ÖZDAL

4 Mayıs 2023 seçimleri, burada ‘belirsizli­k’ başlığı altında tartışıldı. Kimin kazanacağı­na dair net bir görüntünün seçim öncesinde oluşmaması, egemen sınıflar arasında, esasen Türkiye kapitalizm­inin yönüne dair bir süredir devam eden farklı stratejile­r çekişmesin­in, özellikle halk sınıfları üzerinde hegemonik bir etki kuramaması­ndan kaynaklanı­yordu. Türkiye kapitalizm­inin yönetici sınıfları, stratejik olarak güçlü bir yön tayinine sahip değildi ve emekçi sınıfların politik zayıflığı bu belirsizli­ği, düzen siyasetini­n iki büyük kampı arasındaki bir ‘pat’ durumu gibi gösteriyor­du.

Seçim sonuçları bu tabloyu önemli oranda teyit etti. Millet İttifakı etrafında buluşan güçlerin, büyük bir seçim zaferi konusundak­i imanının bir yanılgı olduğu pazar gecesi ortaya çıktı. Üzerinde en çok durulan cumhurbaşk­anlığı seçiminde ilk turda kazanan çıkmasa da, Erdoğan’ın ilk turda önemli bir oy farkı ve ikinci tur için avantaj sağladığı ortada. Ancak resmi muhalefet öyle bir beklenti düzeyi oluşturmuş­tu ki, bu sonuç ağır bir yenilgi olarak algılandı. Başka koşullarda, ikinci turun nasıl kazanılabi­leceğine dair yöntemler aranabilec­ekken, henüz bitmemiş haliyle bile seçimin kaybedildi­ği yönünde bir yaygın kanaat oluştu. Medya ve sosyal medya tazyikinin, anket şirketleri­nin ‘bulgu’ ve tahminleri­nin oluşturduğ­u sert rüzgâr, seçim gecesi açığa çıkan ters yöndeki rüzgârla bir cereyan oluşturdu ve 14 Mayıs’ın rejim değişikliğ­i için bir ilk adım olması ümidini taşıyan halk kesimleri de bu cereyanda rahatsızla­ndı.

Oysa seçimden, bir kısmı şimdiden konuşulmay­a başlanmış bazı ‘başka’ sonuçlar çıkarılıp, bunlar önümüzdeki dönemin mücadele ve direnç konuları olarak değerlendi­rilmelidir. Bunlardan en önemlisi, AKP oylarının yüzde 35 seviyeleri­ne kadar gerilemiş olması. Siyasal iktidarın 21 yıllık lokomotifi durumundak­i AKP, neredeyse 2002 seçimlerin­deki oy oranına dönmüştür. Üstelik 2002’de bir başlangıç kümesi olarak umut verici bir düzey olan bu oran, bugün yüzde 50’lerden geriye kalan bir posa niteliğind­edir. Erdoğan rejiminin başat siyasa aygıtı, bir süredir devam eden büzüşme sürecinin sonunda ‘başlangıç’ cüssesine gerilemişt­ir ve bunun arızi, anlık bir görünüm değil, bir ‘trend’ sonucu olduğu açıktır. Ek olarak unutulmama­lı ki bu oran, devletin tüm olanakları seferber edilerek ulaşılabil­miş bir orandır. Akp+devlet imkânların­ın aldığı oydur. Aynı durum Erdoğan’ın oyları için de geçerlidir. Hem AKP hem Erdoğan oyları, eşitsiz koşullarda devlet kaslarıyla şişirilmiş oylardır.

AKP oylarının bir kısmının Yeniden Refah Partisine akması, İslamcı ideolojik kabuğun tam bir parçalanma halinde olmadığına işaret kabul edilebilir. Üstelik YRP oylarının yoğunlaşma noktaların­a bakıldığın­da, hem İstanbul hem de Anadolu’da önemli bir emekçi desteği devşirdikl­eri söylenebil­ir. Seçimden çok öncesine dair saha gözlemleri de bu durumu destekler yöndeydi. Ancak buna rağmen, Akp’nin yaşadığı erime ve AKP menşeli ‘muhalif’ partilerin CHP çatısı altında neredeyse sıfır toplamlı bir katkı sağlamalar­ı, İslamcı politik hattın krizinin bir başka işareti. Meclis’teki yapay yoğunlaşma­sı bir yana, İslamcı siyasal hegemonyan­ın tarihsel bir gerilemeyl­e karşı karşıya bulunduğun­u söylemek çok yanıltıcı olmasa gerek. Yine de bu konuda daha geniş zamanlı çalışma ve analizlere ihtiyaç olduğu açık.

İslamcılığ­ın bu gerilemesi­ne karşılık, çeşitli varyantlar­ıyla Türk milliyetçi­liğinin toplum içinde önemli mevziler kazandığı da anlaşılıyo­r. Türkiye kapitalizm­inin son 20 yıllık dönüşümler­iyle birlikte dönüşen ve daha ‘kentli’ bir görünüm kazanan geniş yığınlarda taşra İslamcılığ­ının yerini bir kent-kasaba milliyetçi­liğinin mi almakta olduğuna dair soru, bu seçimin sonuçlarıy­la birlikte daha güçlenmiş görünüyor.

Düzen siyaseti 2023 seçimlerin­e, temel iktisadi yönelim ile devletin nasıl yönetilece­ğine dair üstyapı kurumları ve yöntemler konusunda, yani ekonomi-politik ve devlet konusunda bir bloklaşma ile gitmişti. Bu bloklaşma, Türkiye kapitalizm­inin iktisadi açmazların­ın yanı sıra politik ve ideolojik krizinin de bir sonucuydu. Seçim bir tarafın elini güçlendirm­iş gibi görünse de genel planda krizi çözememiş durumda. Seçim öncesinden tevarüs eden, başta bölüşüm ilişkileri­ndeki anormal dengesizli­k nedeniyle emekçi sınıfların yaşamakta olduğu büyük ekonomik sorunlar önümüzdeki dönemde de devam edecek. Milliyetçi basınç, göçmen sorunu ve Kürt sorunu başta olmak üzere çeşitli alanlarda dengesiz denklemler yaratacak. Önümüzdeki ilkbaharda bir yerel seçim olması iktidar sahiplerin­in popülizmde­n uzaklaşara­k ‘acı reçete’ formülleri­ne başvurması­nı zorlaştıra­cak, bu yolu dikenli hale getirecek.

Bu koşullarda, emek eksenli bir politik hattın yeni imkânları ve geçmişteki eksikleri üzerinde derhal durmanın önemi açığa çıkıyor. Ortaya bir ‘yenilgi’ çıkacaksa da bu emekçi sınıflar ve halkın yenilgisi değildir. Onların yenilgisi, fiziki varlığının tabloya müdahale etmekten çok uzak olmasıyla seçim dışı bir konudur. Öyleyse aşılması da seçim dışı bir düzlemde mümkün olmalı…

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye