Tercih, ama neye göre?
İki fraksiyondan hangisinin iktidar olduğu arasında bugün önemli bir fark vardır. Erdoğan iktidarı, politik hak ve özgürlükleri şimdi olduğundan çok daha fazla sınırlamak zorunda kalacaktır. Burjuva muhalefet ise, iktidarını ve hegemonyasını tesis etmek için de olsa bunları ister istemez belirli sınırlar dahilinde genişletmek durumundadır. Açıktır ki, önümüzdeki ikinci tur açısından böylesi bir politik tutum, burjuva muhalefetin adayından yana tercihte bulunmayı gerektirmektedir.
İster özel, isterse toplumsal ilişkiler de işler karmaşık bir hal aldığında, işin abc’sini hatırlamak bazen ufuk açıcı olabilmektedir. Mesela klasik müzikten biliriz ki, senfoni gibi uzun bir müzik yapıtında mutlaka bir ana melodi vardır. Besteci, oluşturduğu bu melodiyi eksen alır, yapıtı dönüp dolaşıp o melodiye bağlanır. Konumuzun abc’siy se şu: Tüm sınıflı toplumlarda alt sınıfla rı, yani işçi ve emekçileri, yoksul köylülü ğü, gençliği vb. kazanmadan, onlar ara sında bir hegemonya oluşturmadan ikti dar olunamaz ya da korunamaz. Türki ye’deki seçim sonuçları da göstermekte dir ki, burjuvazinin çeşitli fraksiyonları alt sınıflar arasında hegemonya oluştur mada karşılıklı bir açmaz içindedirler. İk tidar, alt sınıflar arasındaki sarsılmaz gibi görünen hegemonyasının sarsıldığını göz lemlemekte, bunun topyekün bir çözül meye varmasını ancak özel ve sürdürüle bilirliği olmayan ekonomik ve idari ted birlerle engelleyebilmektedir. Burjuva muhalefet ise, alt sınıflardaki bu hege monyayı dağıtacak ve kendi hegemonya sını inşa etmeyi mümkün kılacak bir yö nelime yapısal nedenlerle tam yöneleme mektedir.
İKTİDAR KANSERİ AĞRI KESİCİYLE TEDAVİ EDİYOR
Mevcut iktidarın açmazı, iktidarını ikin ci turda korusa bile, sürdürülebilir olma yan bir mecraya saplanmış olmasıdır. Ta biri caizse, kanseri ağrı kesiciyle tedavi et mektedir. Olası zaferinin bir Pirius zaferi olacağı bugünden anlaşılmaktadır. Bilaha re atmak zorunda olacağı adımlar bizzat alt sınıflardaki hegemonyasını olağanüstü zayıflatacak, bu durumda ülkeyi zorbalık la, faşist yöntemlere başvurarak, kitleleri zapturapt altına alarak yönetmek duru munda kalacaktır. Bu koşullarda alt sınıf larla kurduğu bugünkü ilişki, yani alt sınıf ların kendi çıkarlarının iktidarca temsil edildiği fikrine dayanan ilişki, büyük oran da muhafaza edilemeyecektir. Açmaz ne burada? Açmaz şu: Hegemonyanın muha fazası, aslında sürdürülebilir olmayan bir ekonomi politikanın, sürdürülemezken sürdürülüyor gibi görünür kılınmasına bağlı olmasıdır. Sürdürülebilir olmayanı sürdürülebilir kılmanın şimdiki çaresini, ekonomide içte ve dışta suni kaynak ya ratmada, politikadaysa aşırı dinci ve faşist güçlere hegemonya alanını kısmen terk etmede bulmaktadır. Bu, Erdoğan rejimi nin paravanlaşması sürecinin, yani faşist bir diktatörlüğün rahmi olarak hizmet görmesi sürecinin hızlanmasından başka bir sonuç vermeyecektir. Açıktır ki, Erdo ğan iktidarı çıkarı gereği belirtilen açmaz daki çözülme sürecini mümkün olduğunca yavaşlatmaya çalışacaktır. Bu ise, iktidarı koruması durumunda, sahip olduğu ola nakları istediği gibi kullanamama anlamı na da gelecektir. Bu açıdan elini görece rahatlatabilecek olası faktör, çözülmeyi de tersine çevirme umuduyla ikinci turu bü yük bir farkla kazanması ve böylece tüm taraflara siyasi olarak vazgeçilemezliğini gösterebilmesidir.
Burjuva muhalefetin açmazı ise daha farklıdır. Onun sorunu, alt sınıflar arasın daki hegemonyasını hâlâ bir ölçüde mu hafaza eden bir iktidar karşısında, o sınıf ların güvenini ve desteğini kazanacak bir ekonomi politikadan yoksun olmasıdır. Yanlış anlaşılmasın, burada kastedilen bir basiretsizlik değil, aksine daha çaplı bir sorundur. Erdoğan iktidarının zamanıyla alt sınıflar arasında hegemonyasını tesis etmesinin “maliyeti” bugüne göre çok da ha düşüktü. Hem ülkenin büyük bir eko nomik krizden yeni çıkmış olması ve hem de uluslararası ekonomik koşullar (başta ucuz para bolluğu), Erdoğan iktidarı açı sından gönül ve güven kazanma hamlele rini olağanüstü kolaylaştırmıştı. Ekono mik ve sosyal çelişkilerin daha da keskin leştiği bugünkü koşullarda ise, bu bakım dan çok daha ileri hamleler gerekmekte dir. Yani, TÜSİAD ve Babacan’vari bir ekonomi politikanın kendiliğinden kolay lıkla sunamayacağı hamleler lazım!
PİRİNCİ ARARKEN EVDEKİ BULGURDAN OLMAMA TUTUMU BASKIN ÇIKIYOR
Seçim sonuçlarının da teyit ettiği üzere, alt sınıflar kendi öz deneyimleriyle hareket ediyorlar. Bu bağlamda etkin olan sadece “sadaka ekonomisi” değil, yüksek enflasyo na rağmen verili istihdamın esasta korunu yor olması, yanı sıra enflasyon ateşini tüm den söndürmese de acısını hafifleten göre ce gelir artışları da etkin vb... Burjuva mu halefet ise, kapitalist ekonomi açısından sürdürülebilir olmayanı sürdürülebilir bir yola sokma adına, faiz artışını ve haliyle daha düşük büyüme ve bir süreliğine de ol sa daha fazla işsizlik öngörüyor, daha doğ rusu burjuvazinin bütünsel sınıf çıkarı açı sından öngörmek durumundadır. Alt sınıf ların açık ve güçlü bir sosyal hareketinin olmadığı koşullarda, yani geçim derdinin şahsi bir boğuşmanın konusu olmaktan çı kamadığı şartlarda, pirinci ararken evdeki bulgurdan olmama tutumu haliyle baskın çıkabilmektedir. Burjuva muhalefetin “pembe vaatleri” bu tutumu değiştirmeye yetmemektedir. Bir kere bunların gerçek olup olmayacağına haklı olarak şüpheyle bakılıyor, fakat daha önemlisi, alt sınıfların ekonominin düzlüğe çıkmasının bedelinin kendilerine ödetileceği sezgisidir. Bu sezgi si yersiz değildir, kusuru ama, bu sezgisinin hâlâ belirli ölçüde güvendiği iktidar için de geçerli olduğunu görmemesi veya görse bi le henüz yakın geleceğin konusu olmadığı nı düşünerek bu ihtimali ötelemesidir. Ma lum, sonrası için “Allah kerimdir!”
İşçi-emekçi sınıfların aktif politik bir güç olarak devrede olmadığı koşullarda kon sept (pasta!) kavgaları kızışan sermaye fraksiyonlarının, alt sınıflar arasındaki he gemonyalarının tesisi uğruna birbirlerini karşılıklı olarak açmaza düşürmeleri, seçim döneminin bu durumu daha görünür kıl ması işin bir yanıdır. Diğer ve daha önemli olan yanıysa, işçi ve emekçilerin (İster ikti dar isterse burjuva muhalefet yanlısı olsun) kendilerini kandırmamasıdır. Erdoğan ikti darında evdeki bulgur tahmin ettiklerinden daha hızlı bir zamanda tükenecektir. Tü kendiğinde ise, tepkilerini bugünkünden daha zor politik koşullarda ortaya koymak zorunda kalacaklardır. Burjuva muhalefe tin iktidar olması koşullarında yine tepkile rini ortaya koymak ve bu tepkiyi örgütle mek zorunda kalacaklardır, ancak Erdoğan iktidarının devamı durumunda nispeten daha rahat politik koşullarda bunu yapabi leceklerdir.
HANGİ FRAKSİYONUN İKTİDAR OLACAĞI NEDEN ÖNEMLİ?
İşçi ve emekçilerin ekonomik durumu nun iyileşmesi, haklarının ve kazanımları nın genişlemesi, her halükarda kendi ör gütlülüklerine ve mücadelelerine bağlıdır. Bu bakımdan hangi burjuva fraksiyonun iktidarda olduğu fark etmez. Ancak politik koşullar bakımından, yani işçi ve emekçile rin kendi mücadelelerini örgütleme koşul ları açısından, iki fraksiyondan hangisinin iktidar olduğu arasında bugün önemli bir fark vardır. Erdoğan iktidarı, saplandığı mecra nedeniyle, politik hak ve özgürlükle ri şimdi olduğundan çok daha fazla sınırla mak zorunda kalacaktır. Burjuva muhale fet ise, iktidarını ve hegemonyasını tesis et mek için de olsa bunları ister istemez belir li sınırlar dahilinde genişletmek durumun dadır.
Seçim, adı üstünde, bir tercihte bulun madır. İşçi ve emekçiler sadece günlük ekonomik çıkarlarına bakarak değil, aksi ne, sınıfsal çıkarlarını gözeten bütünsel bir politik tutumla tercihlerini yapmak zorun dadırlar. Açıktır ki, önümüzdeki ikinci tur açısından böylesi bir politik tutum, burjuva muhalefetin adayından yana tercihte bu lunmayı gerektirmektedir.