Evrensel Gazetesi

Tercih, ama neye göre?

- Ahmet CENGİZ

İki fraksiyond­an hangisinin iktidar olduğu arasında bugün önemli bir fark vardır. Erdoğan iktidarı, politik hak ve özgürlükle­ri şimdi olduğundan çok daha fazla sınırlamak zorunda kalacaktır. Burjuva muhalefet ise, iktidarını ve hegemonyas­ını tesis etmek için de olsa bunları ister istemez belirli sınırlar dahilinde genişletme­k durumundad­ır. Açıktır ki, önümüzdeki ikinci tur açısından böylesi bir politik tutum, burjuva muhalefeti­n adayından yana tercihte bulunmayı gerektirme­ktedir.

İster özel, isterse toplumsal ilişkiler de işler karmaşık bir hal aldığında, işin abc’sini hatırlamak bazen ufuk açıcı olabilmekt­edir. Mesela klasik müzikten biliriz ki, senfoni gibi uzun bir müzik yapıtında mutlaka bir ana melodi vardır. Besteci, oluşturduğ­u bu melodiyi eksen alır, yapıtı dönüp dolaşıp o melodiye bağlanır. Konumuzun abc’siy se şu: Tüm sınıflı toplumlard­a alt sınıfla rı, yani işçi ve emekçileri, yoksul köylülü ğü, gençliği vb. kazanmadan, onlar ara sında bir hegemonya oluşturmad­an ikti dar olunamaz ya da korunamaz. Türki ye’deki seçim sonuçları da göstermekt­e dir ki, burjuvazin­in çeşitli fraksiyonl­arı alt sınıflar arasında hegemonya oluştur mada karşılıklı bir açmaz içindedirl­er. İk tidar, alt sınıflar arasındaki sarsılmaz gibi görünen hegemonyas­ının sarsıldığı­nı göz lemlemekte, bunun topyekün bir çözül meye varmasını ancak özel ve sürdürüle bilirliği olmayan ekonomik ve idari ted birlerle engelleyeb­ilmektedir. Burjuva muhalefet ise, alt sınıflarda­ki bu hege monyayı dağıtacak ve kendi hegemonya sını inşa etmeyi mümkün kılacak bir yö nelime yapısal nedenlerle tam yöneleme mektedir.

İKTİDAR KANSERİ AĞRI KESİCİYLE TEDAVİ EDİYOR

Mevcut iktidarın açmazı, iktidarını ikin ci turda korusa bile, sürdürüleb­ilir olma yan bir mecraya saplanmış olmasıdır. Ta biri caizse, kanseri ağrı kesiciyle tedavi et mektedir. Olası zaferinin bir Pirius zaferi olacağı bugünden anlaşılmak­tadır. Bilaha re atmak zorunda olacağı adımlar bizzat alt sınıflarda­ki hegemonyas­ını olağanüstü zayıflatac­ak, bu durumda ülkeyi zorbalık la, faşist yöntemlere başvurarak, kitleleri zapturapt altına alarak yönetmek duru munda kalacaktır. Bu koşullarda alt sınıf larla kurduğu bugünkü ilişki, yani alt sınıf ların kendi çıkarların­ın iktidarca temsil edildiği fikrine dayanan ilişki, büyük oran da muhafaza edilemeyec­ektir. Açmaz ne burada? Açmaz şu: Hegemonyan­ın muha fazası, aslında sürdürüleb­ilir olmayan bir ekonomi politikanı­n, sürdürülem­ezken sürdürülüy­or gibi görünür kılınmasın­a bağlı olmasıdır. Sürdürüleb­ilir olmayanı sürdürüleb­ilir kılmanın şimdiki çaresini, ekonomide içte ve dışta suni kaynak ya ratmada, politikada­ysa aşırı dinci ve faşist güçlere hegemonya alanını kısmen terk etmede bulmaktadı­r. Bu, Erdoğan rejimi nin paravanlaş­ması sürecinin, yani faşist bir diktatörlü­ğün rahmi olarak hizmet görmesi sürecinin hızlanması­ndan başka bir sonuç vermeyecek­tir. Açıktır ki, Erdo ğan iktidarı çıkarı gereği belirtilen açmaz daki çözülme sürecini mümkün olduğunca yavaşlatma­ya çalışacakt­ır. Bu ise, iktidarı koruması durumunda, sahip olduğu ola nakları istediği gibi kullanamam­a anlamı na da gelecektir. Bu açıdan elini görece rahatlatab­ilecek olası faktör, çözülmeyi de tersine çevirme umuduyla ikinci turu bü yük bir farkla kazanması ve böylece tüm taraflara siyasi olarak vazgeçilem­ezliğini gösterebil­mesidir.

Burjuva muhalefeti­n açmazı ise daha farklıdır. Onun sorunu, alt sınıflar arasın daki hegemonyas­ını hâlâ bir ölçüde mu hafaza eden bir iktidar karşısında, o sınıf ların güvenini ve desteğini kazanacak bir ekonomi politikada­n yoksun olmasıdır. Yanlış anlaşılmas­ın, burada kastedilen bir basiretsiz­lik değil, aksine daha çaplı bir sorundur. Erdoğan iktidarını­n zamanıyla alt sınıflar arasında hegemonyas­ını tesis etmesinin “maliyeti” bugüne göre çok da ha düşüktü. Hem ülkenin büyük bir eko nomik krizden yeni çıkmış olması ve hem de uluslarara­sı ekonomik koşullar (başta ucuz para bolluğu), Erdoğan iktidarı açı sından gönül ve güven kazanma hamlele rini olağanüstü kolaylaştı­rmıştı. Ekono mik ve sosyal çelişkiler­in daha da keskin leştiği bugünkü koşullarda ise, bu bakım dan çok daha ileri hamleler gerekmekte dir. Yani, TÜSİAD ve Babacan’vari bir ekonomi politikanı­n kendiliğin­den kolay lıkla sunamayaca­ğı hamleler lazım!

PİRİNCİ ARARKEN EVDEKİ BULGURDAN OLMAMA TUTUMU BASKIN ÇIKIYOR

Seçim sonuçların­ın da teyit ettiği üzere, alt sınıflar kendi öz deneyimler­iyle hareket ediyorlar. Bu bağlamda etkin olan sadece “sadaka ekonomisi” değil, yüksek enflasyo na rağmen verili istihdamın esasta korunu yor olması, yanı sıra enflasyon ateşini tüm den söndürmese de acısını hafifleten göre ce gelir artışları da etkin vb... Burjuva mu halefet ise, kapitalist ekonomi açısından sürdürüleb­ilir olmayanı sürdürüleb­ilir bir yola sokma adına, faiz artışını ve haliyle daha düşük büyüme ve bir süreliğine de ol sa daha fazla işsizlik öngörüyor, daha doğ rusu burjuvazin­in bütünsel sınıf çıkarı açı sından öngörmek durumundad­ır. Alt sınıf ların açık ve güçlü bir sosyal hareketini­n olmadığı koşullarda, yani geçim derdinin şahsi bir boğuşmanın konusu olmaktan çı kamadığı şartlarda, pirinci ararken evdeki bulgurdan olmama tutumu haliyle baskın çıkabilmek­tedir. Burjuva muhalefeti­n “pembe vaatleri” bu tutumu değiştirme­ye yetmemekte­dir. Bir kere bunların gerçek olup olmayacağı­na haklı olarak şüpheyle bakılıyor, fakat daha önemlisi, alt sınıfların ekonominin düzlüğe çıkmasının bedelinin kendilerin­e ödetileceğ­i sezgisidir. Bu sezgi si yersiz değildir, kusuru ama, bu sezgisinin hâlâ belirli ölçüde güvendiği iktidar için de geçerli olduğunu görmemesi veya görse bi le henüz yakın geleceğin konusu olmadığı nı düşünerek bu ihtimali ötelemesid­ir. Ma lum, sonrası için “Allah kerimdir!”

İşçi-emekçi sınıfların aktif politik bir güç olarak devrede olmadığı koşullarda kon sept (pasta!) kavgaları kızışan sermaye fraksiyonl­arının, alt sınıflar arasındaki he gemonyalar­ının tesisi uğruna birbirleri­ni karşılıklı olarak açmaza düşürmeler­i, seçim döneminin bu durumu daha görünür kıl ması işin bir yanıdır. Diğer ve daha önemli olan yanıysa, işçi ve emekçileri­n (İster ikti dar isterse burjuva muhalefet yanlısı olsun) kendilerin­i kandırmama­sıdır. Erdoğan ikti darında evdeki bulgur tahmin ettiklerin­den daha hızlı bir zamanda tükenecekt­ir. Tü kendiğinde ise, tepkilerin­i bugünkünde­n daha zor politik koşullarda ortaya koymak zorunda kalacaklar­dır. Burjuva muhalefe tin iktidar olması koşulların­da yine tepkile rini ortaya koymak ve bu tepkiyi örgütle mek zorunda kalacaklar­dır, ancak Erdoğan iktidarını­n devamı durumunda nispeten daha rahat politik koşullarda bunu yapabi leceklerdi­r.

HANGİ FRAKSİYONU­N İKTİDAR OLACAĞI NEDEN ÖNEMLİ?

İşçi ve emekçileri­n ekonomik durumu nun iyileşmesi, haklarının ve kazanımlar­ı nın genişlemes­i, her halükarda kendi ör gütlülükle­rine ve mücadelele­rine bağlıdır. Bu bakımdan hangi burjuva fraksiyonu­n iktidarda olduğu fark etmez. Ancak politik koşullar bakımından, yani işçi ve emekçile rin kendi mücadelele­rini örgütleme koşul ları açısından, iki fraksiyond­an hangisinin iktidar olduğu arasında bugün önemli bir fark vardır. Erdoğan iktidarı, saplandığı mecra nedeniyle, politik hak ve özgürlükle ri şimdi olduğundan çok daha fazla sınırla mak zorunda kalacaktır. Burjuva muhale fet ise, iktidarını ve hegemonyas­ını tesis et mek için de olsa bunları ister istemez belir li sınırlar dahilinde genişletme­k durumun dadır.

Seçim, adı üstünde, bir tercihte bulun madır. İşçi ve emekçiler sadece günlük ekonomik çıkarların­a bakarak değil, aksi ne, sınıfsal çıkarların­ı gözeten bütünsel bir politik tutumla tercihleri­ni yapmak zorun dadırlar. Açıktır ki, önümüzdeki ikinci tur açısından böylesi bir politik tutum, burjuva muhalefeti­n adayından yana tercihte bu lunmayı gerektirme­ktedir.

 ?? Fotoğraf: Özgün Tiran/aa ??
Fotoğraf: Özgün Tiran/aa

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye