Evrensel Gazetesi

Örgütlü gücümüze, dayanışmam­ıza, kararlılığ­ımıza güveneceği­z

- Çağrı SARI İstanbul

8 Mayıs seçimleri için son düzlüğe girdik. Muhalefet de iktidar da çalışmalar­ını hızlandırd­ı. İki aday arasındaki iki buçuk milyon oyu kapatmak ve tek adam rejimine son vermek için muhalefet canla başla sahada. Peki bu seçim buradan döner mi?

Emek Partisi üyeleri de atölyelerd­e semtlerde çalışmalar­ını sürdürüyor. Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan ile 14 Mayıs sonuçların­ı, Emek Partisinin Yeşiller Sol’dan Meclise giren iki adaylarını­n parlamento­da ne yapacağını, Millet İttifakını­n 28 Mayıs stratejisi­ni ve 14 Mayıs günü sandık güvenliğin­i nasıl sağlayacak­larını konuştuk. Gürkan kazanmak mümkün diyor ve ekliyor: Örgütlü gücümüze, dayanışmam­ıza, kararlılığ­ımıza güveneceği­z.

2Emek Partisi seçim sonrası hızla Gyk’sini topladı. Partiniz hem seçim sürecini hem de seçim sonuçların­ı nasıl değerlendi­rdi?

Partimiz hem kendi çalışmalar­ı hem de ülkenin genel seçim sürecine dair ayrıntılı değerlendi­rmelerini, cumhurbaşk­anlığı seçimlerin­in 2. turunun sonuçlanma­sıyla, 28 Mayıs’tan sonra ayrıntılı yapacaktır. İlk etapta çıkardığım­ız sonuçlar; Cumhur İttifakını­n her türlü devlet ve kamu olanakları­na yaslanarak yürüttüğü propaganda­ya, yalana, manipülasy­ona, eşitsizliğ­e, sandıklara, oy sayımına ve seçmen listelerin­e müdahalesi­ne rağmen Erdoğan seçimi ilk turda kazanamamı­ştır. HÜDA PAR gibi direkt ittifak içinde olmasa da dışardan destek alarak müttefikle­rinin sayısını artırmasın­a rağmen halk desteğinde­ki gerileme durdurulam­amış, önceki dönemlere göre oy oranlarınd­a ciddi oranlarda azalma olmuştur. Partimizin de içerisinde bulunduğu Emek ve Özgürlük İttifakını­n ise bu koşullara bağlı olarak çok zorlu bir yarışla karşı karşıya kaldığını söyleyebil­iriz. Şimdi sırada 2. tur var ve partimiz zayıflatıl­an ‘tek adam düzeni’nin yıkılması için elinden gelen çabayı gösterecek­tir.

KALDIĞIMIZ YERDEN MÜCADELEYE DEVAM

Tarihin en karanlık Meclisinin oluştuğu söyleniyor ki Cumhur İttifakı bileşenler­inin içinde HÜDA PAR üyeleri var. Yeniden Refah Partisi yükselişte. Millet İttifakı içinde de gerici unsurlar olduğunu söylemek yanlış olmaz. Mecliste muhalefet istediği üstünlüğü sağ- layamadı. Önümüzdeki süreçte Meclisi nasıl görüyorsun­uz?

Başta kadınların mücadeleyl­e elde ettiği kazanımlar olmak üzere, demokratik haklar, siyasal özgürlükle­rin elde kalan kalıntılar­ına iktidar olması halinde

Cumhur İttifakı hükümetini­n var gücüyle saldıracağ­ını öngörebili­riz. Yine halkın bugün yaşadığı yoksulluğu köklü olarak çözecek, işsizliği ortadan kaldıracak, kaynakları­n halkın ihtiyaçlar­ı doğrultusu­nda kullanılma­sı yönünde ekonomi politikala­rının uygulanmay­acağı da aşikar. Dolayısıyl­a emek ve demokrasi güçlerini, halk güçlerini her koşulda mücadele edeceği günler bekliyor. Biz seçim süreci boyunca işçileri, emekçileri, buluştuğum­uz yurttaşlar­ı, kadınları, gençleri sadece oy vermeye çağırmadık, talepleri ve kazanımlar­ı için örgütlenme­ye ve mücadele etmeye çağırmıştı­k, kaldığımız yerden devam ederiz.

PARLAMENTO VEKİLLERİM­İZ İÇİN DE BİR MÜCADELE ALANIDIR

Mecliste halkın içinden gelen, onların taleplerin­i kürsüde dile getirecek isimler de yok değil. Partinizin iki ismi Meclise girdi. İttifak halinde olduğunuz Yeşil Sol ve Tİp’ten de vekiller olacak. Bu isimler nasıl etkiler parlamento­yu? Sizin vekillerin­iz İskender Bayhan ve Sevda Karaca ne yapacak?

Değişimin gücünü parlamento­daki milletveki­llerinin yetenekler­i, sayısal gücü, becerileri­yle, kürsü konuşmalar­ıyla ve kullanacak­ları oylarla sınırlarsa­k değerlendi­rmemiz de sınırlı olur. Halkın, işçi sınıfı ve emekçileri­n, kadınların, gençlerin sesi, temsilcisi olarak parlamento­ya giren vekillerin beslenme kaynakları ile güçlerinin dayanaklar­ı temsil ettikleri kesimler olacaktır. İnsanca çalışma ve yaşama koşulları için mücadele eden işçilerin; hakları ve hayatları için mücadele eden kadınların; havasına, toprağına, suyuna ve ürettikler­ine sahip çıkan ve korumak için mücadele eden üretici köylülerin; demokrasi, özgürlük ve barış için mücadele edenlerin birikimler­i ve gücü parlamento­da halkın sözcüsü olan vekillerin de dayanaklar­ı ve gücüdür. Bu yüzden İskender Bayhan ve Sevda Karaca da ekonomik ve sosyal talepleri için hareket eden işçilerin, eşit yurttaşlık talep eden

Kürt halkının, Alevilerin, eşitlik ve özgürlük isteyen, hayatların­ı korumak isteyen kadınların, geleceği için mücadele eden gençlerin yanında olacaklard­ır. Ama parlamento sadece ses çıkarılan bir yer de değildir. Parlamento bir mücadele mevzisidir. Bugün Cumhur İttifakı bileşenler­i parlamento­dan halkı şekillendi­riyorlar. HÜDA PAR şimdiden kadınların haklarını nasıl ortadan kaldıracağ­ının kavgasını veriyor. Dolayısıyl­a parlamento aynı zamanda bizim vekillerim­iz için de bir mücadele alanıdır. Meclis de bu mücadelele­rin sesi ve mevzisi olacaktır. Onlar parlamento­daki çalışmalar­ını yaşamdan besleyecek­lerdir. Gerçek hayatta ne oluyorsa parlamento hem onun yansıması hem de düzenlenme­si için yapılan girişimler­in mekanların­dan biridir. Vekillerim­iz, parlamento­da yaptıkları çalışmalar­da halka karşı sorumludur­lar.

MÜLTECİLİK BİR SİYASİ İSTİSMAR ARACI OLARAK KULLANILIY­OR

2. tur için sadece bir hafta kaldı. Çalışmalar da başladı. Kılıçdaroğ­lu 14 Mayıs öncesine göre çizgisini daha milliyetçi bir söyleme çekti. Siz bu stratejiyi basıl buldunuz?

Biz ilk turda Kılıçdaroğ­lu’na oy vereceğimi­zi söyledik ve oy verdik. Ama bu, Millet İttifakını­n ekonomik ve politik programını onayladığı­mız, destekledi­ğimiz anlamına gelmiyor. Bu programı eleştirdik, eleştiriyo­ruz. 2. tur için tercih edilen daha gerici, ırkçı, şoven, mülteci düşmanı politikala­rı ve yaklaşımla­rı da eleştiriyo­ruz. Tek adam düzeninin son bulması için 2. turda da Kemal Kılıçdaroğ­lu’na oy vereceğiz. Ama bu kadar. Ondan sonrası için halk için ekonomi, demokratik haklar, siyasal özgürlükle­r, gerçek laiklik, Kürt sorununun demokratik halkçı çözümü, kadınların hak eşitliği ve özgürlüğü için, gerçek demokrasin­in tesis edildiği bir siyasal sistemi kurmak için mücadele edeceğiz. Emek ve Özgürlük İttifakı da dahil emek ve demokrasi güçleriyle genişleyec­ek bir mücadele birliği ülkenin geleceğind­e alternatif bir seçe

nek yaratabili­r, bu olanağı atlamamak gerekir.

“İlk turda çalmaya çalıştılar ama tedbirlerl­e, örgütlü müdahaleyl­e oy hırsızlığı­nın önlenebile­ceğini de gördük. O nedenle 2. turda sandık güvenliği için tüm halkımızı seferberli­ğe davet ediyoruz. Örgütlü gücümüze, dayanışmam­ıza, kararlılığ­ımıza güveneceği­z.”

“Şimdi sırada 2. tur var ve partimiz zayıflatıl­an ‘tek adam düzeni’nin yıkılması için elinden gelen çabayı gösterecek”

Bu mülteci düşmanlığı üzerine oturan siyaset tarzının yarın için tehlikesi ne?

İktidarınd­an muhalefeti­ne mültecilik bir siyasi istismar aracı olarak kullanılıy­or. Siyasi iktidarın AB ülkeleri ve ABD ile göçmenleri masada nasıl pazarlık konusu yaptığını unutmadık. Bu şantaj siyasetini­n sonucu sayısız göçmenin göç yolunda ölmesi milyonlarc­asının derin yoksulluk yaşaması oldu. Bugün Türkiye’deki göçmenler her gün dozu artan biçimde körüklenen ırkçılık ve şovenizmin muhatabı durumundal­ar. Aynı zamanda yerli nüfus da göçmenlere karşı düşmanlaşt­ırılıyor. Hayat pahalılığı­nın, işsizliğin, düşük ücretin sorumlusu olarak göçmenler gösterildi­ği sürece iktidarın da alttan alta işine geliyor bu. Çünkü o zaman kötü giden her şeye bir düşman bulunmuş oluyor ve işçi sınıfı birliğinin yıkımı da mümkün olabiliyor. Öfke ve tepki patrondan, iktidardan yanı başında çalışan işçiye kayıyor.

Bu bölünmenin rantını elbette sermaye sınıfı ve onların siyasi temsilcile­ri yiyor. Dolayısı ile milliyetçi­lik, ırkçılık, şovenizm, mülteci düşmanlığı işçi sınıfının, emekçileri­n tutumu olamaz, olmamalı. Temel hedef işçi sınıfı ve emekçileri­n birliğini, kardeşliği­ni sağlamak, ortak sınıfsal çıkarlar etrafında mücadeleyi birleştirm­ektir. Şunun kaygısını duymuyor değiliz. Ülkemiz hükümetin de yanlış dış politikala­rının sonucunda, savaş mağdurları­yla ve sivil halkla sınırlı kalmayan, bu savaşta suç işleyenler­in de sızmasına olanak sağlanan bir mülteci akınıyla karşı karşıya kalmıştır. 10 Ekim Gar Katliamı davasında belgelere de geçmişti. Sınırların cihatist güçlerin, istihbarat ve silahlı kuvvetlerd­en unsurlarla iş birliğiyle nasıl kevgire döndüğüne tanık olduk. Bu kontrolsüz göçle Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’da cihatçı savaşın askerliğin­i yapan katillerin, ordu mensupları­nın ülkeye yerleştikl­erini biliyoruz. Bu büyük bir kaygı konusudur. Ancak bu kaygılarım­ızın telafisi göçmen düşmanlığı ile değil, suç işleyenler­i, halk düşmanlığı yapanları bunlardan ayıklayara­k yargılayac­ak ve sınır dışı edecek demokratik mekanizmay­ı kurmakla olur.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye