‘Güvencesiz olan mülteciler sömürüye ve şiddete daha açık’
OY KAYGISI MUHALEFET VE İKTİDARI MÜLTECİ KARŞITLIĞINDA BULUŞTURDU
umhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu öncesinde ana gündemlerden biri politikacılar tarafından ülke sorunlarının müsebbibi gösterilen mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesi. Özellikle Ata İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ tarafından 14 Mayıs öncesi mülteci karşıtlığı üzerinden sürdürülen propaganda, Zafer Partisi ve Oğan’a destek veren seçmenlerin oylarının ikinci turda kazanılması çabası, Millet İttifakı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun göçmen politikasına dair vurgularını keskinleştirdi.
Siyasette mülteci karşıtı dilin yaygınlaşmasını ve keskinleşmesini değerlendiren insan hakları savunucuları ve mülteci hak örgütü temsilcileri, bu söylemlerin şiddet eylemlerine dönüşme ihtimalini güçlendirdiği uyarısında bulunuyor.
Gazetemize konuşan Akademisyen Müge Yamanyılmaz, Göç İzleme Derneğinden Avukat Ahmet Baran Çelik ve Sığınmacı Hakları Platformu Üyesi Taha Elgazi geri gönderme merkezli söylemlerin uluslararası hukukta yeri olmadığını ve öncelikli olarak atılması gereken adımın Geri Kabul Antlaşması’nın iptali olduğunu vurguladı.
C‘İKTİDAR VE MUHALEFET BENZEŞİYOR’
Göçmen karşıtı söylemlerdeki artışı “Popülist söylemlerle seçimlerde çıkar elde etme çabası” olarak niteleyen Müge Yamanyılmaz, “İktidarın ‘#TürkiyeGöçüyönetiyor’ etiketiyle daha fazla mülteciyi ülkesine geri göndermesi, bu hukuksuzluğu gizlememesi ile muhalefetin daha etkin bir geri gönderme vadetmesi tesadüf değil” diyor.
Bu tablonun son iki yıldır örgütlenmeye çalışılan sağ, popülist, şoven, ırkçı söylemlerin sonucu olduğunu vurgulayan Yamanyılmaz, iki iktidar adayının da “Suriyeliler kadınları taciz ediyor” gibi söylemlerle korku yayarak mültecileri bir araç olarak kullanmaktan çekinmediğine dikkat çekiyor. Yamanyılmaz ayrıca, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 2022’de açıkladığı “Seyreltme projesi” ve Erdoğan’ın 3 Mayıs 2022’de yaptığı “1 milyon Suriyeliyi geri göndermeye hazırlanıyoruz” çıkışının Millet İttifakının 30 Ocak’ta yayınladığı Ortak Politikalar Metni’ndeki yaklaşım ile de örtüştüğünü vurguluyor.
‘GÖÇMENLER SÖMÜRÜYE AÇIK HALE GETİRİLDİ’
Akp’nin 2010’lu yıllardan itibaren göç politikalarını kaotik bir alanda tutmayı ve şeffaf davranmamayı seçtiğini ifade eden Yamanyılmaz “Bu şekilde mültecileri kendi tekelinde bir alana hapsederek iç ve dış politikada pazarlık aracına dönüştürmelerinin, sermaye çevrelerince de ucuz ve güvencesiz iş gücü olarak sömürülmelerinin önü
nü açtı. Güvencesiz olan mülteciler, yasal koruma dışında sürgünlere, emek sömürüsüne, erkek şiddetine, eşitsizliğe ve katliam tehditlerine açık hale geldi” diye anlatıyor.
Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelerin ve kanunların geri göndermeme ilkesini garanti altına alındığını ifade eden Yamanyılmaz, “Akp’nin göç politikalarının hem deşifre edilmesi hem de durdurulması için emek, özgürlük ve demokrasiden yana olan güçlerin göçü gündemlerine alarak emperyalizme, savaş çığırtkanlığına, işgallere, mülteci emeğinin sömürülmesine, patriyarkaya karşı so
mut mücadele alanları açması gerekiyor” diyor.
Yamanyılmaz, öncelikli olarak atılması gereken adımların Türkiye ve AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması’nın kaldırılması ve Avrupa’nın kapılarının mültecilere açılması, ilticanın küresel ölçekte hak olarak tanınması olduğunun da altını çiziyor.
Toplumsal cinsiyete dayalı iltica taleplerini ve buna bağlı geri göndermeme ilkesini kapsayan İstanbul Sözleşmesi’nin mülteciler açısından önemine de dikkat çeken Yamanyılmaz, göçün bir ‘insani’ değil politik bir mesele olarak ele alınması gerektiğini ifade ediyor.