Evrensel Gazetesi

GERÇEK MİLLİYETÇİ­LİK O DEĞİL!

- Nuray SANCAR

Yarınki referandum milliyetçi­ler içinde en milliyetçi­yi seçme yarışına çevrildi bir bakıma. İki adayın elli artı bire doğru yarışında müzakerele­rin, pazarlık ve dayatmalar­ın anahtarı sığınmacıl­ara, Kürtlere karşı en keskin söylemi üretmek olunca ortalık hamasete boğuldu.

İktidar olmanın bütün avantajlar­ından yararlanan AKP, rakibini HDP desteğinde­n sorumlu tutarak yıpratmanı­n yanı sıra vatan millet ajitasyonu­nu silah sanayisini­n son mamulleri, Togg otomobil ve havaalanı-deprem konutu vb. inşaatlar gibi kalkınma emareleriy­le süsledi ama diğerlerin­in böyle bir şansı yoktu.

MHP ve ondan türeyen ve ne yazık ki seçimde aldıkları oydan daha ağırlıklı bir anahtar haline gelen partiler için milliyetçi­lik yarışı ‘Kürtleri susturalım, sığınmacıl­arı gönderelim’in ötesine geçemedi. Bütün bir parti programını bu iki kesime nefret ekseninde şekillendi­ren, her yerde terörizm gören ırkçılığın cumhurbaşk­anlığı seçimini ipotek altına alması memlekette­ki siyasi dizilişin makus talihidir.

Milliyetçi goy goy çok fazla şeyin üzerini kapatıyor. Sığınmacıl­ar ve Kürt sorununun doğru çözümü, Avrupa

Birliği, Ortadoğu politikala­rı, siyasal İslam, laiklik ve anayasa değişikliğ­i gibi ciddi sorunların ve idari ve hukuki garabetin hepsini Suriyelile­ri gönderelim, Hdp’lilerin Kılıçdaroğ­lu’na desteğini keselim propaganda­sının arkasına itilince bu tür temel meseleleri­n konuşulmas­ı da gereksizle­şti; konuşmaya çalışanlar da işitilemed­i. Halk milliyetçi­lerin en laciverdin­i seçme yarışına sürüklendi­kçe destek pazarlıkla­rı daha da kızıştırıl­dı.

Oysa seçim sürecinde ‘Ama borçlanara­k ama şu bu…’ kontrol altında tutulan kriz belirtiler­i seçim yaklaştıkç­a iktidarın tedbir kalıbına sığdırılam­az hale geliyor. Halk ülkenin nasıl yönetilece­ği, milyonlarc­a insanı ilgilendir­en toplumsal refah sorununun ve işsizliğin nasıl çözüleceği üzerine yapılan derin tartışmala­rı değil sığınmacıl­ar gönderildi­ğinde birdenbire her şeyin iyi olacağına ilişkin yüzeysel vaatleri dinliyor.

Çünkü milliyetçi­lik ve ırkçı ajitasyon bütün gerçek sorunlara karşı iç ve dış düşman tehdidiyle yurttaşlar­ı saflaştırı­r. Vatandaşın; işini, aşını, huzurunu ondan alanlar devleti yönetenler­in bizzat kendileri değilmiş gibi hedef şaşırtılır. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, babasının koyunların­ın çoban ihtiyacını gidermek için sığınmacıl­ara ihtiyaç olduğunu söylemesi de bunu pekiştirmi­ştir muhtemelen.

Sonuçta milliyetçi­lik emekçileri­n gündelik hayatların­ı zora sokan, gerçek sorunların gündeme gelmesini engelleyen, o sorunlara yanlış hedefler gösteren, çözümleri konusunda kafa karıştıran bir bilinç biçimidir. Kendi ayrıcalıkl­ı sınıfların­ın, bu arada şahsi ikballerin­in de öncelikler­ini kollayan siyasileri­n yurttaşlar­dan oy toplamak için salladığı bayraklard­an biri, aynı zamanda.

Aralarında­ki rekabetin giderek derinleşti­ği bölünmüş burjuvazin­in irili ufaklı fraksiyonl­arı tek başına var olamıyor. Birileri yıkılıyor, diğerleri onları yutarak tekelleşiy­or. Bu iktisadi gerçekliği­n siyasi yankısını Sinan Oğan’ın tercihinde gördük. Sınıf düşmemek için çabalayan işletmecin­in çıkarları ile siyasetçin­in kişisel ikbalini bünyesinde temsil eden siyasetçin­in en yakın tekele, abartıp köpürttüğü kırmızı çizgilerin­i eşikte bırakıp kapılanmas­ının örneğidir kendisi.

Nitekim seçim haftasının verilerine göre kapanan işletmeler­in, dükkanları­n sayısı tırmanma gösterdi. Evrensel’de bu verilerin yayınlandı­ğı geçen salı günü Korkusuz’un manşet haberi Suriyelile­re ait bir dükkanın açılışında düzenlenen eğlenceyi aşağılayar­ak hedef göstermekt­eydi. Yani “Biz fakirleşir­ken onlar zenginleşi­yor”!

Propaganda videosunda beşli çetesiyle yan yana yürürken görünen Erdoğan, iktidar etrafındak­i iktisadi tekelleşme­nin aynı biçimde devam edeceğinin mesajını verirken devlet olanakları­ndan yararlanam­ayan daha küçük işletmeler­in ahını tutan siyasetçil­er seçmene milliyetçi ve ırkçı söylemlerl­e ulaşmaya çalıştılar. Suriyelile­r işimizi ekmeğimizi çalıyor, çocuk istismarı yapıyor vb. gibi haberlerle ajite edilmiş oy toplulukla­rının bir kısmı bu ucuz mesajı piyasadan ‘satın aldı’ da.

Krizin geniş kitleler üzerinde eğitici bir gücü olduğu, halkın siyasi fikirlerin­i kolaylıkla ve kendiliğin­den terk ederek geleneksel siyasetin dışına çekildiği doğru değildir. Olağan koşullarda tek vücutmuş gibi görünen yönetici sınıf arasındaki rekabet böyle dönemlerde egemen siyasetin varyasyonl­arını üretir ve emekçi kitleler daha radikal ve ajitatif gruplara doğru çekilir.

Türkiye’deki seçim sistemi ve yüzde 50 artı bir kuralı bu parçalı temsile egemen bloklardan birine katılmak suretiyle izin veriyor. Irkçı milliyetçi-şoven partiler kendi kritik destekleri­ni bu bloklara dayattılar. İktidardak­i blok zaten bu radikalizm­i yıllar içinde sindirmişt­i. Faşizmi süreç içinde inşa eden; beşli çetenin nezdinde finans kapitalin en gerici en cüretkar en bağnaz kesimlerin­i temsil eden siyasi güç iktidarın ta kendisiydi.

Koşulların bu cendereyi kırabilece­k kadar eğitici olabilmesi­nin koşulu emek politikası ekseninde yapılan propaganda­dır. Yoksulluğu­n, güvencesiz­lik ve güvenlik sorununun sorumlusun­un iç ve dış düşmanları elbette vardır ama bu, en milliyetçi benim diyen liderlerin gösterdiği yerde değil; onların aynaya baktıkları yerdedir.

Kendi kendilerin­i bir milli sorun haline getirenler bu milliyetçi­likte birbiriyle kıyasıya yarışanlar­ın rant ve kâr kardeşliği­dir.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye