ÖNEMLİ OLAN YALANIN İNANDIRICI OLUP OLMAMASI
KAMPANYA boyunca yedi yirmi dört üzerimize boca edilen ve “Kılıçdaroğlu Pkk’nın güdü münde” söylemine dayanak yapılan videoların montaj olduğu Erdoğan tarafından da itiraf edil di ancak bir şey değişmedi. Aynı söylem sürdü rülüyor ve kara propaganda, yalan normalleşti riliyor. Bu normalleştirme neyi anlatıyor?
Faşist ve otoriter yönetimlerin siyaseti ger çekler, olgular ve nesnel hakikatler üzerinden yapmadıklarına dair deneyimler ve siyasal teorik birikimler var. Siyasetin nesnel gerçekler üzerin den yapıldığı algısı, aslında idealize edilmiş bir si yaset paradigması; muhalefetin varsayımı. Oysa otokratlar, popülist otoriter liderler siyasetin ger çekler üzerinden yapılması gerektiğini düşünmü yor. O yüzden Erdoğan çok rahat bir şekilde “montajsa montaj” diyor. Çünkü önemli olan pro pagandanın gerçek olup olmaması değil, önemli olan inandırıcılığının olup olmaması. Kitlelere hi tap ediyor mu ediyor, kitlelerin duygularını mobili ze ediyor mu, ediyor. Önemli olan bu. Yoksa biz yalan propagandayı Gezi sürecinden de biliyoruz, Kabataş yalanını anımsayalım mesela. Dolayısıyla gerçekler, olgular burada teferruat kalıyor.
Burada yalan kadar yalanın neden tuttuğuna bakmak daha önemli aslında. Burada tutarlı bir anlatı sunmak daha önemli bir amaç. İktidar cephesi de bu açıdan gerçek olmayan fakat tu tarlı bir anlatıyla seçmenleri konsolide etmeye çalıştı. Erdoğan kendisinin doğrusuyla yanlışıyla ülkeyi yönettiğini, fakat Millet İttifakı bileşenleri nin ve Kılıçdaroğlu’nun bu “yetkinlikten” uzak ol duğunu vurguladı. “Ben gidersem ülke dağılabilir, krizler derinleşebilir, ekonomik kriz nedeniyle, so ğan nedeniyle ülkenin uzun vadedeki istikrarını kurban etmeyin” demiş oldu.