DEĞİŞİMİN BELİRSİZLİĞİ SEÇMENİ YİNE ERDOĞAN’A YÖNELTTİ
AKP çalışan bir sosyal bilimci olarak, mu halefet neden umduğu başarıyı yakalayamadı sorusuna sizin yanıtınız ne? Genişleyip ağırla şan yoksulluğa rağmen kutuplaştırma, beka, terör argümanlarına eşlik eden düşmanlaştır ma, “Hepinizi eşcinsel yapacaklar” söylemi neden satın alındı?
Önce, Kılıçdaroğlu’nun yüzde 45 almasının büyük bir başarı olduğunu, bunu unutmamamız gerektiğini yineleyelim. Kılıçdaroğlu, yan yana gelemeyecek toplumsal kesimleri bir araya ge tirebildi, tüm sancılarına rağmen.
Akp’nin çekirdek tabanı dışında yani karar sızlar, endişeli muhafazakar olarak adlandırılan kesimler ve sandığa gitmeyenler için konuşur sak, demek ki değişim yeterince cazip gelmedi bu kesimler için. Demek ki değişim hâlâ belirsiz ve korkutan bir şey. Eleştirel olan ama son nok tada yine oyunu Erdoğan’dan yana kullanan AKP’LI seçmenlerle yaptığım görüşmelerde, Er doğan’la ilgili şu algıyı edindim: Gücünü daha da arttırıp otoritesini dayatacak bir Erdoğan yerine, artık gittikçe yaşlanmaya başlayan, sağlık prob lemleri belirgin olan bir Erdoğan imajı çizdiler. Bununla birlikte deneyimli, kriz anında ne yapa cağını bilen bir devlet adamı, bir yetenekli lider ve bürokrat gibi karakterize ettiler. Yani çok memnun olmasalar da önümüzdeki 3-4 yılı aşina oldukları, bildik leri bir liderle, öngöre bildikleri bir atmosfer de geçirmek istedikle rini belli ettiler. Çünkü değişimin nasıl olacağı, geçiş sürecindeki ak
YRP’YI de soralım. Özellikle son bir yıldır oylarını arttırdığı görülen Yrp’nin Anadolu kentleri dışında, büyük sanayi kentlerinde de oy aldığı gerçeğinden hareketle, Yrp’nin işçi sınıfı ve yoksullar üzerindeki nüfuzu için ne söylersiniz?
YRP parti programında işçi ve emekçi vurgusu çok net. İşçilerin ve yoksulların haklarını savunan bir dil kuruyor. Aslında Başaran Aksu gibi sendikacılar, Yrp’nin genç işçiler arasında sendikal örgütlenme yürüttüğünden bahsetmişti. YRP ilçe örgütleri mesela grevdeki, direnişteki işçileri ziyaret ediyorlar. Yrp’nin seçim bildirgesinde de işçilerin sendikal haklarından bahsediliyor. Ayrıca Akp’nin imtiyazlı sınıfları koruduğu, işçilerin haklarını çiğnediği ve sürdürdüğü ekonomi politikaların yoksulların aleyhine olduğu vurgulanıyor. Dolayısıyla örneğin Kocaeli’den YRP’YE oy çıkması tesadüf değil. Bir şekilde AKP ile anlaşsalar da işçi sınıfına, yoksullara hitap eden bu dilin etki ettiği fark ediliyor. Belli ki dindar mütedeyyin işçilerle, Türkiye’deki sol sendikalar arasında bir açı var, oraya hitap edilemiyor. Bu alanı da YRP gibi partiler doldurabiliyor. törlerin kim olduğu ve nasıl bir politika izleye cekleri, birbirleriyle uzlaşıp uzlaşmayacakları belirsiz kaldı. Bu durum da yeniden Erdoğan’a yöneltmiş görünüyor bu kesimleri.
AKP oylarının yüzde 35’e gerilemesini nasıl okuyorsunuz? Hangi faktörler Akp’den 7 puanı götürdü?
Bence en temel olarak ekonomik nedenler söz konusu. Onun dışında bu kadar çok kutup laşma, bu kadar çok gerilim, bu kadar agresif bir dil ve Erdoğan’ın her şeyi belirleyen bir figür haline gelmesi ve bu kadar öne çıkması, AKP seçmenini de rahatsız etti. Aslında son yerel se çimlerde büyük şehirlerin kaybedilmesi de bun ların sonucunda oldu. Erdoğan’a her ne kadar güvenseler ve cumhurbaşkanlığı tercihinde Er doğan’ı tercih ederek bunu ortaya koysalar da bu faktörler, AKP kaybında çok önemli oldu.
Ekonomik nedenlerin ve sınıfsal pozisyonla rın, kitleleri sağ siyaset yerine sol siyasete yö nelteceği bir ön kabul ve varsayım. Fakat ger çekler bunlardan farklı. Nesnel koşulların tek başlarına siyasal tercihlere etki etmediğine ta nık olduk, oluyoruz. Üstelik sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde sağ, milliyetçi, otoriter ve popülist güçlü liderlere doğru bir siyasal eği limin yükseldiğini gördük. Asya’da, Latin Ameri ka’da, Avrupa’nın yükselen neofaşist, radikal sağ partilerinde bunları gördük. 2019 ve 2020 yılında, farklı ülkelere dair yapılan çalışmalarda ekonomik krizin ve artan ekonomik eşitsizliğin güçlü bir lidere olan yönelimi arttırdığı savunu luyor. Buna göre ekonomik kriz zamanlarında güçlü liderler ve otokratlar da
-demokratik değerlerin çiğnenmesi pahasınatercih edilebilir. Çünkü bir kriz var, toplumsal bir anomi durumu var ve var olan statüko teh likeye girebilir. Türkiye’de bunların örneklerini görüyoruz. Hem ekonomik krizin yarattığı tahri batın, hem olası bir devlet krizinin toplumsal alana yayılabilir korkusu hakim. Bölünme kor kusu da burada büyük bir role sahip. Zayıf gö rünen, siyasi kriz içindeki bir Türkiye’nin Batı karşısında eğilip büküleceği de öne çıkarılan argümanlardan biri. Bunların milliyetçi refleks leri ve güçlü lider olgusunu yükselttiği söylene bilir. Erdoğan, iyisiyle kötüsüyle krizi idare eden bir lider olarak görülüyor.
Dolayısıyla AKP ile Erdoğan tercihi arasın daki makas farkı için de buraya bakılmalı?
Evet. Buradaki önemli dinamiklerden biri de şu galiba: Gerçekliğe dayansın dayanmasın sübjektif algılamalara göre, Türkiye’nin bundan sonraki üç dört yılı krizlere gebe. Bunda Hdp’nin yükselme ihtimali, Suriyeli nüfusun varlığı, Millet İttifakındaki çatlaklar da etken. Genel olarak da hızlı bir değişim çağındayız, geleneksel kodların ve ilişkilerin değiştiği, neoliberal benlik ve ilişki lerin öne çıkmaya başladığı bir dönemdeyiz. Sü rece rehberlik edecek, alternatif politik ve etik referanslardan yoksun olmak da belirsizlik ve endişe atmosferini tetikliyor görünüyor. Bu ko şullarda milliyetçiliğin, devletçiliğin ve güçlü li der kültünün öne çıktığını görüyoruz.
Ve daha yoksul kesimler, ekonomik krizle rin, eşitsizliklerin, sosyal anomilerin yüksek ol duğu dönemlerde daha net bir tablo ve gü venebileceği bir lider arıyor. Bunu iddia eden çalışmalar da Türkiye gerçekliğine daha çok dokunuyor görünüyor.
KOCAELİ’DE YRP’YE OY ÇIKMASI TESADÜF DEĞİL