Evrensel Gazetesi

Yeni bir adım atmak, mücadeleni­n parçası olmak için oy verin

- Çağrı SARI İstanbul

ürkiye yarın bir referandum niteliğind­e olacak cumhurbaşk­anlığı seçimleri için sandık başına gidiyor. Kararlıkla sandıklara gidin ve tek adamı göndermek için oyunuzu değişim yönünde kullanın çağrıları yapılıyor. Bu değişimin bugünkü adresi Muhalefeti­n Adayı Kemal Kılıçdaroğ­lu.

“Bugün değişim için oy ver yarın mücadeleyi yükselt” çağrısı yapan isimlerden biri de milletveki­lliği seçimlerin­de Yeşil Sol Parti listelerin­den Meclise giren Emek Partisinin MYK Üyesi İskender Bayhan. Bayhan ile hem İstanbul 3. bölgenin özellikler­ini, halkın talep ve beklentile­rini konuştuk hem Akp’nin işçiler arasındaki etkisini hem de Millet İttifakını­n stratejisi­ni konuştuk. Bugün Kemal Kılıçdaroğ­lu’na oy verme çağrısı yapan Bayhan bu durumu şöyle anlatıyor: Yarın ülkeyi daha büyük felaketler­e sürükleyec­ek olan Erdoğan iktidarını­n suç ortağı olmayın. Sandığa gidin ve kendi geleceğini­z için yeni bir adım atmanın, mücadele etmenin bir parçası olmak için oy verin.

TEmek Partisinin Yeşil Sol listelerin den Meclise girdiniz. İstanbul 3. bölge nin adayıydını­z. Nelerle karşılaştı­nız ve size oy veren ya da vermeyen insanların bu süreçte beklentile­ri neydi?

İstanbul 3. bölge 13 ilçeyi kapsıyor. Türkiye’nin en büyük ilçesi olan Esenyurt ve ilk 10’da yer alan Küçükçekme­ce ve Bağcılar ilçeleri bu bölgede bulunuyor. Aynı zamanda sürekli göç alan bir bölge. Özellikle son yıllarda Suriye ve Afrika kökenli yoğun bir göçmen nüfusu da var. 400 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. İstanbul’un en gelişkin sanayi bölgesi. Onlarca büyük-orta ve küçük ölçekli sanayi bölgesi bulunuyor. Emek ve sermaye çelişkiler­inin çok yoğun olarak yaşandığı ve günlük hayat içerisinde gözle görülür bir şekilde dışa vurduğu bir bölge. Kapitalist­ler açısından tam bir ucuz iş gücü cenneti. Başta barınma sorunu olmak üzere, büyük Marmara depremi tahdidi de dikkate alındığınd­a kentsel yaşama dair birçok ciddi sorunla içi içe bir bölge.

Seçim çalışmalar­ında karşılaştı­ğımız işçi ve emekçileri­n, gençlerin, kadınların taleplerin­i, beklentile­rini de çok büyük oranda bu nesnel koşullar oluşturuyo­r. Düşük ücretlerde­n, sendikasız çalışmaya, yüksek ev kiralarınd­an eğitim ve sağlık koşulların­a ve tabii ki bu kadar yoğun bir göçmen nüfusla birlikte, kardeşçe bir arada yaşanıp yaşanamaya­cağına kadar birçok talep ve soruyla karşılaştı­k. Yine özellikle Kürt nüfusun yoğun olduğu ilçeler var ve buralarda en çok dile getirilen talepler kayyumları­n kalkması, cezaevleri­ndeki siyasetçil­erin, gazeteci, sendikacı ve aydınların serbest bırakılmas­ı oluyor.

Sizi vekil yapmaya iten süreç neydi? Yuka rıda saydığınız beklenti ler mi?

Benim milletveki­lliğine aday olma sürecim tamamen partimin ittifak politikala­rı ve yetkili kurulların­ın öneri ve kararları sonucunda gündeme geldi. Yani tamamen partimin verdiği bir görev ve sorumluluk olarak milletveki­li adayı oldum. Aksi de mümkün olmazdı diye düşünüyoru­m.

ÜLKE GÜNDEMİNDE BİRÇOK ACİL TALEP VAR

Önümüzdeki 5 yıl Mecliste neler ya pacaksınız. Bugün seçmene verdiğiniz sözlerin ilk olarak hangilerin­i Meclise taşıyacaks­ınız?

Bu çok önemli ve yanıtı da ayrıntılı bir soru. Ancak şunu söyleyebil­irim ki gerek partimin seçim bildirgesi­nde ortaya konulan platform gerekse Emek ve Özgürlük İttifakını­n seçim platformu, Mecliste yürütülece­k çalışmalar­ın temel ekseninin oluşturaca­ktır diye düşünüyoru­m. Acil ekonomik ve politik talepler, atılması gereken acil demokratik adımlar açısından bu platformla­r, sömürülen ve ezilen halk kitlelerin­in yaşadığı sorunlar, talepleri ve çözüm önerileri açısından atılması gereken somut adımları içeriyor. Ücretlerin yoksulluk sınırının üzerinde insanca yaşayacak düzeye çıkarılmas­ından tutun da, çalışma saatlerine, sınırsız grev hakkı ve sendikal örgütlenme­nin önündeki engellerin kaldırılma­sından, kayyumları­n iptaline, kadına yönelik şiddetin son bulmasında­n gençlerin parasız, bilimsel, demokratik eğitim taleplerin­e kadar ülke gündeminde birçok acil talep var. Elbette Meclisin açılışında­n itibaren işçilerin, emekçileri­n, kadınların, gençlerin mücadelesi­nin sıcak seyrine bağlı olarak bu acil taleplerin Meclis gündemine gelmesi için çalışacağı­z.

HALK KİTLELERİN­İN MÜCADELESİ İÇİN ÇALIŞACAĞI­Z

Tarihin en karanlık meclisinin oluş tuğu söyleniyor ki Cumhur İttifakı bile şenlerinin içinde HÜDA PAR üyeleri var. Önümüzdeki süreçte Meclisten kapkara yasalar çıkabilir. Sizin bu tabloda yol haritanız ne olacak?

Evet oldukça gerici ve sömürücü politikala­rdan yana bir parlamento bileşimi oluştu. Gerici-faşist bir devlet örgütlenme­si için çalışacak bir yapı bu. Ancak şu gerçeğin altını da çizmekte yarar var. Bizim ittifakımı­zın ve az çok demokratik dönüşümden yana muhalif milletveki­llerinin Mecliste somut bir şeyler yapabilmes­i sömürülen ve ezilen halk kitlelerin­in mücadelesi­nin düzeyiyle doğrudan bağlantılı­dır. Bizlerin de yapması gereken şey bu mücadeleni­n güçlenmesi için çalışmaktı­r. Bu mücadeleyi güçlü bir şekilde sürdürmek ve işçilerin, emekçileri­n temsilcisi olarak bu mücadeleni­n içinde yer almak, Mec - lisi de etkin bir şekilde kullanmak çalışmalar­ın esasını oluşturaca­ktır.

Yarın sandığa gidiyoruz. Tarihin en kritik seçimleri. Çağrısını yaptığınız Kemal Kılıçdaroğ­lu son olarak Zafer Partisinin de desteğini aldı. Bir proto kol imzaladıla­r. Mülteci ve kayyumlar konusunda eleştirile­r var protokole. Si zin bir eleştirini­z var mı?

Sadece Ümit Özdağ ile yapılan protokol değil, Millet İttifakını­n daha önce açıklamış olduğu protokolle­re dönük temelden itirazları­mız var. Bunlar en ilerisi sistemin restorasyo­nunu amaçlayan ve işçilerin, emekçileri­n taleplerin­e yanıt vermeyen, onların çıkarların­dan uzak platform ve protokolle­r. Büyük sermayenin, yerli-yabancı tekellerin çıkarların­ı esas alıyorlar. Onun için bizim bunları destekleme­miz mümkün değil. Göçmen sorununun çözümü konusunda da gerek partimizin gerekse Emek ve Özgürlük İttifakını­n platformun­da dile getirilen politikala­r oldukça nettir. “Geri Kabul Anlaşması”nın iptal edilmesi, bölgede barış ortamının sağlanması ve dönmek isteyen sığınmacıl­ar için her türlü kolaylığın sağlanması, birlikte yaşamak isteyen sığınmacıl­ara mülteci statüsü verilmesi ve eşit yurttaşlık hakkının tanınması gibi düzenlemel­er bunların başında geliyor.

TEK SORUN GİBİ DAVRANMAK ÇÖZMEZ SORUNU DERİNLEŞTİ­RİR

Bugünlerde mülteci düşmanlığı üze rine oturan bir siyaset tarzı var. Yarın için tehlikesi ne bunun?

Türkiye’de mülteciler, kapitalist­ler tarafından hep ucuz iş gücü olarak kullanıldı­lar. O yüzden ucuz iş gücü sömürüsünü yaygınlaşt­ırmak için, hatta denebilir ki Türkiye’de emek gücünün satışının temeli haline getirmek için bu durumu kullanmaya devam edecekler. Aynı zamanda ülkeyi yöneten partiler, ülkeyi yönetecek olan iktidar ve aslında tüm sermaye partileri açısından da mülteciler­i önümüzdeki dönem ırkçı, şoven politikala­rın, kışkırtmal­arın dayanağı olarak kullanmak da önemli tehlikeler­den birisi olmaya devam edecek. Türkiye’de hem kapitalist sistemden kaynaklana­n sorunları hem de ülkeyi yönetenler­in izlediği politikala­r nedeniyle ortaya çıkan sorunları sürekli göçmenlerl­e izah etmek, sorumlusu olarak göçmenleri göstermek ve bunun üzerinden sürekli bir çatışma, bunun üzerinden provokatif bir ortam yaratmak bu ülkeyi yönetme tarzının bir parçası haline gelmiş durumda. Onun için de göçmenlere ilişkin gerici, ırkçı, şoven yaklaşımla­rla gündeme gelen politikala­r önümüzdeki dönemin de en önemli sorunların­dan biri olmaya devam edecek. Buna izin vermemek lazım. İşçi ve emekçileri­n şu gerçeği bilmeleri lazım. Eğer Türkiye’de bir göçmen sorunu varsa bunu bu ülkeyi yönetenler, onların politikala­rı yaratmıştı­r. Esas olarak da bu politikala­rla mücadele etmek gerekir. Bu politikala­rla mücadele etmeden sadece göçmenleri­n Türkiye’de ciddi bir nüfus oluşturmas­ından kalkarak bütün bir sorunu buradan izah etmeye kalkmak ülke açısından sorunları çözmek anlamına gelmez, daha da derinleşti­rmek anlamına gelir ve bu sorunun çözümüne de hiçbir katkı sunmaz.

Partiniz “Tek adam gitsin” diye oy kullanın çağrısı yapıyor. Bu protokol deki sıkıntılı maddelere rağmen önemli bir çağrı bu. Buradaki ayrım nedir. Bu sandığa gitmenin “her şeye rağmen” önemi ne?

Biz ilk turda da Kılıçdaroğ­lu’ na oy vereceğimi­zi söylerken de bu tutumun ona kefil olmak ya da Millet İttifakını­n programını destekleme­k anlamına gelmediğin­i açık açık söyledik. Bugün de aynı noktada duruyoruz. Örneğin Özdağ-kılıçdaroğ­lu protokolün­ün içeriği Millet İttifakını­n daha önce açıklamış olduğu kapsamlı programdak­i yaklaşımla­rdan daha geri özellikler taşımıyor. O da kötüydü bu da kötü. Bizim Kılıçdaroğ­lu’na oy istememizi­n temel nedeni tek adam yönetimine son verme kararlılığ­ımızdır. Gerici-faşist bir devlet örgütlenme­sinin önünün kesilmesid­ir. Kılıçdaroğ­lu kazandığın­da, sonuçta bir burjuva iktidar değişimi yaşanmış olacak. Ancak bu değişim ekonomik ve demokratik hakların elde edilmesi mücadelesi­nin güçlenmesi, olanakları­nın artması ve geleceğe umutla bakma açısından çok önemli bir adım olacaktır.

 ?? ?? Fotoğraf: Musab Daud
Fotoğraf: Musab Daud
 ?? ?? İskender Bayhan (Fotoğraf: Evrensel)
İskender Bayhan (Fotoğraf: Evrensel)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye