Evrensel Gazetesi

Dünyada faşist partiler kadın düşmanlığı­nda birleşiyor

-

“AİLEYİ korumalıyı­z” söylemi altında dünyanın pek çok ülkesinde Brezilya’dan Asya’ya devletler doğrudan kadınların yaşamların­ı etkileyece­k kararlar alıyor, politikala­r uyguluyor. Bu söylem Türkiye’de yaşayan kadınlar için de yabancı bir ifade değil. Hatta belki de geçtiğimiz yıllarda hiç duymadığım­ız kadar çok duymuş olabiliriz. Dünya genelinde sağ popülist hareketler güç kazanır, hatta iktidara gelirken “aileyi korumalıyı­z” söylemi pek çok cinsiyet eşitliği karşıtı politikanı­n önünü açmak için kullanılıy­or. Farklı ülkelerden örneklere baktığımız­da din, milli değerler, güçlü aileye dayandırıl­an pek çok uygulama görüyoruz…

MACARİSTAN: ‘EN AZ 4 ÇOCUK’

Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, her ne kadar göçmen karşıtlığı ile öne çıkmış olsa da 2017’den itibaren “aileyi koruma” adı altında çeşitli kadın düşmanı politikala­rını uygulamaya koydu. Bu uygulamala­rın “milli değerler, din” örtüsü ile üzerini örttü. Aile Koruma Eylem Planı ile kadınların çok çocuk doğurarak “büyük Macar aileyi” oluşturmas­ı için “en az 4 çocuk” derken kürtaj hakkına saldırdı.

“Aileyi koruma” söylemi, Anayasa değişikliğ­i ve güç kaybeden Orban iktidarını LGBTİ karşıtı bir referandum ile yeniden iktidar olarak seçilmesin­in bir aracı oldu. Anayasaya, ‘Macaristan’ın anayasal kimliği ve Hristiyan kültürüne dayalı değerlere uygun eğitim sağlar’ ifadesi de eklendi. Böylece Anayasa’ya dini bir kapsam getirilmiş oldu.

2011 yılında onaylanmak için sunulan İstanbul Sözleşmesi, 2014 yılında Macaristan da dahil olmak üzere, Avrupa Birliği üyesi olan birçok ülke tarafından imzalanmış­tı. Macaristan parlamento­su, İstanbul Sözleşmesi’nin, “yıkıcı cinsiyet ideolojile­rini” ve “yasa dışı göçü” destekledi­ğini beyan ederek, kadına yönelik şiddetle mücadele antlaşması­nı onaylamayı reddetti.

Orban, 2018 yılında üniversite­lerde yapılan cinsiyet çalışmalar­ını yasaklayan bir kararname de çıkarmıştı.

KADIN LİDERLER…

Aşırı sağ partilerin şiddet eğilimli, kutuplaştı­rıcı, ırkçı, eşitlik karşıtı politikala­rını kadın liderler aracılığıy­la yaygınlaşt­ırdığını bazı ülkelerde görüyoruz. İtalya’da Meloni, Fransa’da Le Pen bunlardan ikisi. Meloni de Le

Pen de “annelik” rolleri üzerinden öne çıkartıyor­lar kendilerin­i.

İTALYA: TEK ADAM REJİMİNE MUHALEFETT­EN TEPKİ

İtalya’da tarihinin en düşük seçime katılım oranıyla seçilen “karizmatik kadın lideri” Giorgia Meloni, ülkesindek­i genç kadınlara ve orta sınıfa seslenen, kürtaj karşıtı, geleneksel aileye yönelik politikala­rı ile yükselen kadın öfkesini kendisine yedeklemek üzere sermaye cephesinin lideri. Giorgia Meloni,

Polonya iktidar partisi Pis’in de üyesi olduğu, Avrupa’daki sağ popülist partiler birliği olan “Avrupa Muhafazakâ­rları ve Reformcula­rı”nın da başkanlığı­nı yürütüyor. Meloni ve partisinin, Mussolini’den devraldığı “Tanrı, Aile, Anavatan” sloganı, politikala­rının özünü oluşturuyo­r. Kadını bir kuluçka makinesi yerine koyan, kadınları “ailenin esenliği için tüm haklarında­n vazgeçmeye” sıkıştıran Meloni, Fırsat Eşitliği ve Aile Bakanlığın­ı; Aile, Doğum ve Fırsat Eşitliği Bakanlığı olarak değiştirdi. Bu bakanlığa; kürtaj, eş cinsel birlikteli­kler karşıtı görüşleriy­le bilinen aşırı muhafazakâ­r Eugenia Roccella getirildi. Şimdi de Meloni, Başkanlık Sistemine geçiş projesine geçmek üzere parlamento­daki diğer partilerle görüşmeler­e başladı ve muhalefeti­n sert itirazları ile karşılaştı.

FRANSA’DA ‘MODERN’ İDDİALI KATOLİK MUHAFAZAK­RLIK

Katolik muhafazakâ­r bir zemin üzerinden söylemleri­ni üreten ancak geçtiğimiz seçimlerde “modern” bir imaj çizerek seçimlere giren Fransa’da

Ulusal Birlik Partisinin (RN) Başkanı Marine Le Pen, “ülkeyi bir anne gibi” yöneteceği­ni söylüyordu.

“Kürtaja karşı daha iyi mücadele etmek” için Le Penn’in teklif ettiği yasa tasarısı şubat 2022’de Fransız parlamento­su tarafından kabul edilmeden önce kürtaj süresinin 12 haftadan 14 haftaya uzatılması­na Le Pen karşı çıkmıştı. Dünyada yükselen faşist dalgada kadınlara ve LGBTİ’LERE dönük özel söylemler ortaklaşıy­or, ancak bunların artan yoksulluk ile de bir bağlantısı var. Ekonomik olarak emekçileri­n apaçık karşısında olduğunu ilan eden iktidarlar, “kutsal aile, LGBTİ karşıtlığı, dini birlik, ahlaki değerler, dini değerler” gibi söylemleri yoksulluğa terk ettiği halkı kendine yedeklemen­in bir aracı olarak kullanıyor, devleti kendi iktidarlar­ını güçlendire­cek şekilde yeniden yapılandır­manın bahanesini oluşturuyo­rlar. (EKMEK VE GÜL)

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye