PROF. DR. CİHAN TUĞAL SEÇİM SONUÇLARINI DEĞERLENDİRDİ: Büyük görev halk kesimlerinin programatik birlikteliğini kurmak
Türkiye siyasi tarihinde ilk kez ikinci tur için sandık başına gitti. 14 Mayıs’ta hiçbir adayın 50+1’i bulamaması nedeniyle 28 Mayıs’ta ikinci tura kalan seçimi Cumhur İttifakının Adayı Recep Tayyip Erdoğan kazandı. Erdoğan aldığı yüzde 52 oy oranıyla üçüncü kez cumhurbaşkanı oldu. Seçim sonuçlarını ve önümüzdeki döneme etkilerini Berkeley Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cihan Tuğal’la konuştuk.
14 Mayıs’ta yapılan seçim ile 28 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçim sonuçları kısaca nasıl bir tablo ortaya koydu?
Rejim en zor günlerini yaşamasına rağmen Meclisi ve başkanlık koltuğunu korudu. Muhalefetin ciddi dersler çıkarması gerekiyor ama bunun önünde engeller var. En başta iktidarı suçlama kolaycılığı. Elbette rejim muhalefetin alanını sınırlıyor ama bütün vurguyu buna yapmak eksikleri, hataları kapatmaktan, belki çok geçici olarak moral kazanmaktan başka bir işe yaramıyor.
‘SEÇİMİ KAYBETTİREN ADAY DEĞİL, VİZYON VE TEŞKİLAT EKSİKLİĞİ’
Kılıçdaroğlu’nun seçimi kaybetme siyle aday tartışmasını yapmak iste yenler var. Siz ne diyorsunuz, mesele aday mıydı seçimin kaybedilmesinde?
Seçimi kaybettiren aday değil, vizyon ve teşkilat eksikliği. Yavaş veya İmamoğlu olsa, daha düşük oy alınabilirdi bile. Bu iki adayın da daha milliyetçi olduğu biliniyordu, Kılıçdaroğlu karşıtları bunu sorun olarak görmüyordu. Çünkü altılı masanın dışında bıraktıkları Kürtlerin desteğinden neredeyse yüzde yüz eminlerdi. “Kimi aday göstersek Kürtler oy verir, başka çareleri yok” ayıbı, ikinci turda iyice ifşa oldu.
Millet İttifakının ilk turdaki temel vaadi “restorasyon ve liyakatti.”
İkinci turda temel taktik göçmen kar şıtlığı ve “terör” söylemi oldu. Bu söy lemin seçmen nezdinde karşılığı nasıl oldu?
Kılıçdaroğlu, Babala Tv’de rekor kıran konuşmasında “Liyakatli kişiler yönetirse, sorunlar kendiliğinden çözülür” dedi. Böyle olmadığını 1980’den itibaren görüyoruz, nedir bu “Uzmanlar yönetsin” ısrarı? “Eski güzel günlere döneceğiz” ya da “Bizi uzmanlar yönetecek” söylemleri profesyonel orta sınıflarda, belki beyaz yakalı emekçilerin de bir kısmında, bir parça heyecan yaratıyor olabilir. Ama daha geniş halk kesimlerinde bunların çok bir karşılığı yok. Bu söyleme rağmen CHP’YE ya da Kılıçdaroğlu’na oy veren emekçilerin çoğu, diktatörden kurtulmak için yaptılar bunu, vaatler heyecan yarattığı için değil. İkinci turda bu heyecan eksikliğini, milliyetçiliği körükleyerek aşmaya çalıştılar. Ama aşırı milliyetçiliği kendilerinden iyi yapan bir blok varken, niye Oğan’ın heyecanlandırdığı herkes muhalefete oy versin? Evet, bir kısmı verdi, çünkü
“Erdoğan olmasın da ne olursa olsun” diye düşünüyorlar. Fakat Ata İttifakının belki yarıdan da fazlası, nefret söyleminin asıl adresini tercih etti.
Seçim sonuçlarından yola çıkarak, göçmen karşıtlığı ve “milliyetçi” söy lemin etkilerinin önümüzdeki döneme yansıması hakkında neler söylersi niz?
Altılı masanın yürüttüğü kampanya, milliyetçiliği derinleştirdi. Rejim zaten on yıldır en çok buradan besleniyor. İkinci turda yapılanlar durumu daha da vahim hale getirdi. Bizzat Kılıçdaroğlu’nun ağzından, kesin olmayan gayriresmi sayıların verilmesi, kolay kolay kurtulunamayacak bir paranoya hali yarattı. Eğer bu sayılar gerçekse, niye yıllardır söylenmiyor kendisi tarafından? Kesin sayılar değil tahmin veya abartıysa bunlar, durum vahim, çünkü bu spekülasyonlar gerçeğin yerini aldı. Neyse ki bu ruh halinin bazı sınırları var, onu da bu cumartesi Evrensel’deki yazımda anlatmayı düşünüyorum.
“Oy dengesini tek değiştirebilecek şey, üçüncü bir hattın ortaya somut olarak konulması. Somuttan kastım, sadece programıyla, ‘uzman’larıyla ve akademik açıklamalarıyla değil. Teşkilatı, sınıf desteği ve üzerinde yükseleceği mücadele alanlarıyla.”
OY DENGESİNİ TEK DEĞİŞTİREBİLECEK ŞEY, SINIF DESTEĞİ
Muhalefet ekonomik krizin üzerin den ağırlıklı olarak propaganda ya parken, iktidar da seçim sürecinde si lah sanayi ve Togg üzerinden propa ganda yaptı. Bu iki propagandanın seçim sonuçlarına etkileri hakkında değerlendirmeniz nedir?
Kriz farklı kesimleri farklı şekillerde vurdu. Orta sınıflarda daha keskin bir hayat kalitesi düşüşü yaşandı. Muhalefet de zaten buraya dayandığı için, işçi sınıfının başka kaygıları olduğunu göremedi. Şimdi de zaten tanımadığı işçi sınıfına ve yoksullara, neredeyse yüzyıllık, bildik ezber cümlelerle hakaret ediyor ana muhalefetin bazı kalemleri. Silah sanayi, Togg, birer sembol olmanın ötesinde, ekmek ve umut kapısı bazı kesimler için, bu anlaşılmıyor. Sembolik taraflarına gelince de, bu sembolizmin sadece kimlikle alakalı olmadığını, daha geniş, ekonomiyi de kapsayan bir yönelimi ifade ettiğini görmek lazım. Bu yönelime (basitleştirerek) milli kapitalizm diyebiliriz. Dünyada artık iki hakim hat var. Düşüşteki piyasa kapitalizmi, ki on yıllardır Türkiye’de de uygulandığı haliyle, krizin sebeplerinden biri budur. Halkın yarısı buna hayır demiş oldu. Diğer hat ise, küresel kapitalizme alternatifmiş gibi gösterilen, ancak yapısal olarak ona bağımlı olan, (sözde) milli ekonomi. Silah ve Togg onun ifadesi. Akademik olarak bunun bir çözüm olmadığı anlatılabilir ama bu oylarda çok bir değişiklik yaratmaz, ne kadar iyi anlatılırsa anlatılsın. Oy dengesini tek değiştirebilecek şey, üçüncü bir hattın ortaya somut olarak konulması. Somuttan kastım, sadece programıyla, “uzman”larıyla ve akademik açıklamalarıyla değil. Teşkilatı, sınıf desteği ve üzerinde yükseleceği mücadele alanlarıyla.