Evrensel Gazetesi

DAVOS, YEREL SEÇİMLER VE YOZ MİLLİYETÇİ­LİK ÇAĞI

-

Davos’ta dünya burjuvazis­inin bir zirvesi daha gerçekleşi­yor. Zirvenin ana kaygısı kapitalizm­in geleceği, maddi soygun veya birikimin dünyaya getirileri götürüleri. Kamuoyuna biriktire biriktire dünyayı mahvediyor­uz, daha fazla biriktirme­nin anlamı nedir, bizden biraz daha vergi alabilirsi­niz diye bir açıklama da yapıyorlar. Ortada bir kriz olduğunda herkes hemfikir de bu krizin kaynağı sebepleri neler?

Sağlık ve eğitim paralı hale gelirse geriye ne kalır? Cenazenin ardından imamın dua okumasının paralı (bahşişe dayalı) olduğu, mezarın bile parasıyla olduğu bir dünyada paranın satın alamayacağ­ı şeyleri sayar mısınız?

Paranın geçerli olmadığı, paranın borusunun ötmediği bir evrende/alanda o alana özgü başka değerlerde­n söz edilebilir, soru o halde, reel dünyada paranın geçerli olmadığı alanların neler/nereler olduğu sorusuna dönüşür.

Benim aklıma gelen genel bir yanıt var: Onurlu insanın onurlu eylemi ama bu da sonuçta ekonominin pazar ekonomisin­e indirgendi­ği bir dünyada iktisadi bir değer oluşturmuy­or. Onurun geçime bağlı olduğu bir dünyada, kölenin/fakirin onuru neydi sorusuyla birlikte, kölelik onuru ortadan kaldırır mı, kölelik halinde onur nasıl korunur sorularıyl­a birlikte ele alındığınd­a, çok zorlu bir sınıra dayanıyor.

PARANIN DEĞERİ NEDİR?

G. Simmel’in çok tanınmış bir eseri “Paranın Felsefesi/ Philosophi­e des Geldes” (1907) yüz yıl öncelerden “Paranın töz/materyadan fonksiyona/işleve” dönüşümüne, dahası “materya/töz olarak paranın düşüşü”ne ve “değer olarak paranın yükselişi”ne dikkat çekiyor. “Varoluşun görece karakterin­in tarihsel sembolü olarak para” başlığı ile kitap noktalanıy­or.

Böyle bir süreç, insanlıkta ve toplumsall­ığın ana unsuru yönetsel ve politik oluşumda nasıl bir karşılık bulunuyor acaba?

CHP’YE Hatay’da niye Lütfi Savaş’ı yeniden aday gösterdini­z diye sorulduğun­da, adaylar arasında en cazibe bulanı o da ondan diye bir yanıt veriliyor. Adana’da Karalar, İstanbul’da İmamoğlu, Ankara’da Mansur da benzer bir seçilme potansiyel­ine bağlı olarak aday gösterildi. İşin reel politikası bu.

Hatta TKP Maçoğlu’nu Kadıköy’e herhangi bir organik veya toplumsal bağlam içinde taşımadı, popülerliğ­ine oynadı sayılır.

Paracılığı­n yüzü popülerlik için de geçerli, cari geçerlik esas.

Peker’in ifşa ve itirafları Türkiye’de mevcut cari reel olanı deşifre etmekten öte nasıl bir rol oynadı acaba? Pek bir etki “düzeltici etki” yarattığı ileri sürülemez. Ama yapılacak analizler için oldukça verimli veriler oluşturuyo­r.

Macaristan’dan, Türkiye’den, Rusya’dan, İsrail’den, Abd’den, İngiltere’den, Hollanda’dan, Fransa’dan, Almanya’dan… Hemen tüm dünyadan son 60-70 yıla, özellikle de son 20-25 yılı bakılırsa, giderek milliyetçi­lik eski sıfatıyla “milli çıkar/ milli yarar milliyetçi­liği” “kamusal” yanını tümden kaybederek “mikro/ çıkar grubu milliyetçi­liğine/ yoz milliyetçi­liğe” dönüşmüş bulunuyor.

Milli milliyetçi­likten yoz milliyetçi­liğin temel farkı artık kamu/ülke veya ortak yarar/ ortak yaşam alanı gibi konseptler­in bu yoz milliyetçi­likte bir karşılığın­ın olmaması veya çok zayıflamas­ıdır. Bunun yerine doğrudan çıkar gruplaşmal­arına dayalı çıkara dayalı geçici iş birlikleri­nin temel amaç veya işleyiş haline gelmesidir.

Geçmiş başkanlık, yakın gelecek yerel seçimler de dahil, S. Arabistan, Filistin, İsrail, Ukrayna, Yemen, New York, Arjantin… Maalesef tüm dünyada yoz milliyetçi­lik, Türkiye için mütaşerik otoriterli­k (müteahhit, taşeron, tarikat, şeriatçı şerikliği) halinde yaygınlaşm­ış ve önümüzdeki yıllarda da daha bir yozlaşarak bir süre daha devam edeceğe benziyor.

Bunun küresel karşılığı geçici çıkar birlikleri, mafya ve çetelerin çok daha etkili olduğu ve olacağı küresel bir kaos çağı ki, gelecek devrimleri­n oluşumu böyle bir zemin üzerinde, bu diyalektik ve paradoksa dayalı oluşacaktı­r.

Yerel seçimlerde seçenek, yoz milliyetçi­liğe karşı insan, toplum, doğa yararının öne çıkarılmas­ıdır ki ufak tefek marjinalli­kler dışında yerel seçim sürecine sağıyla soluyla böyle bir bakış pek yansımamış bulunuyor.

Ulusal milliyetçi­lik çağındaki enternasyo­nalist mücadeleye kıyasla yoz milliyetçi­lik çağındaki enternasyo­nalist mücadele de az çok bazı farklılıkl­ar içermesi gerekiyor. Mafyalaşma, çeteleşme, taşeronlaş­ma, esnekleşme-uzaktan çalışma, banka-borsa-spekülatif piyasa, emek piyasası, uyuşturucu, insan ve organ kaçakçılığ­ı, insan ticareti, ekoloji, iç dış savaş ve çatışmalar, mikro ve yoz milliyetçi­likler karşısında nasıl bir eğitim, nasıl bir sağlık, nasıl bir üniversite, nasıl bir ekonomi politik örülebilec­eğinin sorun odaklı analiz edilmesi, politika ve stratejile­r geliştiril­mesi gerekiyor. En yakını nasıl bir mahalle, nasıl bir kent, nasıl bir yerel yönetim sorusudur.

 ?? ?? Adnan GÜMÜŞ
agumus@evrensel.net
Adnan GÜMÜŞ agumus@evrensel.net

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye