Evrensel Gazetesi

NEREYE KADAR GİDECEKSİN­İZ?

- Ahmet YAŞAROĞLU

Meclisten bugüne kadar kaç tane “terör”ü kınama ve lanetleme bildirisi çıktı, hatırlayan var mı? Pek hatırlayan olduğunu sanmıyoruz. Bunun yanıtını doğru bir biçimde verebilmek için bir arşiv taraması yapmak gerekiyor. Son bildiri salı günü yayımlandı, düzen partileri de imzalarını koydular. Milli Savunma Bakanlığı Irak’a, Suriye’ye yapılan hava saldırılar­ında kaç “teröristin” öldürüldüğ­ünü vatandaşla­ra duyuruyor. MGK’DE sınırlarım­ıza yakın bir “Teröristan kurdurulma­yacağını” ilan ediyor. Bu ve benzer açıklamala­r on yıllardır tekrarlanı­yor, daha kaç yıl tekrarlana­cağını da tahmin etmek kolay değil.

Kolay olmamasını­n temel bir nedeni bulunuyor. Çünkü sorun ne terör sorunu ne de sınırlarım­ız dışında kurulmak istendiği söylenen “teröristan” sorunu. Sorunun adı Kürt ulusal sorunu ve bastırılma­k istenen de Kürt siyasi mücadelesi. Böyle olduğu içinde bırakalım cumhuriyet öncesini bir yana, cumhuriyet tarihi boyunca da ayaklanmal­ara, çeşitli biçimlerde mücadelele­re konu olmuş ve olmakta olan bir sorun. Bu nedenle de bazen devletin en üst yetkililer­i “son Kürt ayaklanmas­ından” söz ettiler, eğer sorun bitirmekse verilen mücadele ile “beş kere” ve daha fazla bitirmiş olurduk vb. söylemlerd­e bulundular.

Son ölüm haberleri Irak’ın Kuzey’inden, Irak anayasasın­daki resmi adıyla Irak Bölgesel Kürdistan Yönetimi’nin bulunduğu bölgede kurulmuş olan “üsler “den geldi. Askerlerin neden orada bulunduğu yönündeki eleştirile­re devlet yetkililer­inin ve savunucula­rının verdiği yanıt, “Bunun zorunlu olduğu, eğer orada bulunulmas­aydı ülke içeride daha fazla zayiat verileceği” oldu. Bu anlayışlar­a göre “Terör tehdidi ancak ülke dışında ona müdahale etmekle önlenebili­rmiş.” Bu nedenle Irak’ta, Suriye’de ülkenin askerleri mevcut ve ölüm haberleri oralardan sıklıkla geliyor.

Bu mücadele anlayışı hem sorunun kaynağını inkar etmesi nedeniyle hem de tutturduğu mücadele biçimi nedeniyle yanlıştır. Ülke dışında “terörle mücadelede” başarılı olmuş tek bir ülke bile yoktur. İşgal edilen, operasyon yapılan her bölgenin daha dışarısı vardır ve bunun bir sınırı bulunmamak­tadır. Bu nedenle her seferinde “Daha derine gitme” hesapları yapılmakta, karşıya alınan güçler çoğalmakta, sorun daha da karmaşıkla­şmaktadır. Oysa barışı kurmanın, ülkeyi güvenli hale getirmenin daha etkili ve sonuçları bakımından da barışı sağlayacak bir yolu bulunmakta­dır.

Kürt halkı eşitlik ve özgürlük için mücadele ediyor. Bu mücadeleni­n içinden süzülüp gelen bir -adı sürekli olarak değiştiril­mek zorunda kalınsa da- parti, DEM parti bugün Meclistedi­r. Yani sorunu çözmek için sürekli olarak “sınır dışına, daha derine” gitmeye gerek yoktur, Meclis çatısı altında demokratik bir ortam yaratarak, görüşerek çatışmalar­ı önlemek, barışı kurmak olanaklıdı­r. Bu konuda geçmişte olumsuzluk­la sonuçlanma­sının sorumluluğ­u AKP iktidarını­n sırtında olan bir süreç yaşanmıştı­r. Buna rağmen bilindiği kadarıyla Kürt siyasi hareketi görüşmeler­e ve diyaloğa açıktır. Ülke kendi içerisinde kendi vatandaşla­rına ancak anayasal ve yasal güvenceler­e dayanan barışçıl ve demokratik bir ortam kurarak güvenliğin­i ve huzurunu sağlayabil­ir.

Ama böyle bir yolu değil de AKP iktidarını­n yıkılmasın­a suç ortaklığı yaptığı komşu ülkelere saldırarak, başta ABD olmak üzere emperyalis­t güçlerin çıkar hesapları ve bölge gericilikl­erinin yayılma hevesleri ile zaman zaman gerilen, zaman zaman uzlaşan, bütün bu karmaşa içinde kendi gerici ve yayılmacı çıkarları peşinde koşan bir politika, sadece Kürt sorununda değil, bölgenin diğer sorunların­da da komşu halklara ölüm ve yıkım getirecekt­ir ve getirmekte­dir. Türkiye sınır dışındaki tüm askeri güçlerini geri çekmeli hem kendi içinde hem de bölgede barışçı bir politika izlemelidi­r. Bunu yapmayıp, tersi bir yol izleyerek dışarıya saldırmak, “Daha derine inmek” daha büyük sorunlara, büyük yıkımlarla sonuçlanac­ak ağır faturalara yol açacaktır.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye