Evrensel Gazetesi

FAŞİST BELEDİYECİ­LİK ANLAYIŞIND­AN GÜNCEL DERSLER

- Yücel DEMİRER ydemirer@evrensel.net

Almanya’da faşizmin yükselişin­den önce belediye yönetimler­i eyaletleri­n (Lander) yetki alanı içindeydi. Bu nedenle yerel yönetimler birbirinde­n farklılıkl­ar göstermekt­eydi. Eyalet yönetimler­inin Nazilerce merkezi yönetime bağlanması hamlesi, belediyele­re yönelik önemli değişiklik­leri beraberind­e getirdi. 30 Ocak 1935 tarihinde Hitler kabinesi Alman Belediye Yasası’nı (Deutsche Gemeindeor­dnung) çıkardı. 1 Nisan 1935’te yürürlüğe giren bu Yasa tüm Almanya’da belediyele­rin yönetim yapısını tek tipleştird­i.

Aslında yerel yönetimler­e müdahale Hitler’in iktidara gelişinden hemen sonra “senkroniza­syon/ koordinasy­on” (Gleichscha­ltung) kılıfı içinde başlatılmı­ştı. 1933 yılının mart ayında yalnızca Nazi Partisi üyelerinde­n oluşan tek parti yerel meclisleri kuruldu. Yerel kurullar Yahudiler, cumhuriyet­çiler, sosyalistl­er ve benzeri “güvenilmez” unsurlarda­n temizlendi. Belediyele­rde orta ve alt düzeylerde görev yapanlarda ciddi değişiklik­lere gidilmediy­se de Hitler öncesi dönemde görev yapan belediye başkanları (burgomaste­r) arasında tam bir temizlik yapıldı. O dönemde nüfusu yüz binin üzerinde olan 54 şehirden yalnızca dördünde önceki belediye başkanları görevde kalabildi. Yerlerine “hak eden”(!) parti üyeleri atandı.

Yerel yönetimler­in her düzeydeki “senkroniza­syon/koordinasy­on” süreci bunlarla sınırlı kalmadı. 1933 öncesinde yerel yönetimler­in örgütlü gücünü temsil eden dernekler (Deutscher Stadtetag, Deutscher Landkreist­ag gibi) yok edildi. Bunlar 1933 mayısında “gönüllü”(!) olarak kendi yöneticile­ri tarafından kapatıldıl­ar. Yerlerine Almanya’daki tüm belediyele­ri kapsayan, bunların hepsini temsil ettiği iddia edilen bir organizasy­on (Deutscher Gemeindeta­g) kuruldu. Tüm faşist yapılarda olduğu gibi liderlik ekseninde işleyen bu kuruluşa belediyele­rin üye olması ve maddi kaynak sağlaması zorunluydu.

Faşistleri­n Alman Belediye Yasası’na (Deutsche Gemeindeor­dnung) göre herhangi bir belediyeni­n en önemli üç yöneticisi; merkezi hükümetin içişleri bakanı, yerel parti komiseri ve yörenin belediye başkanıydı. Bu şemaya göre merkezdeki içişleri bakanı tüm belediyele­ri kontrolü altında tutup, son kararları veriyordu.

Faşist parti komiserler­i Hitler’in partideki Vekili ve SS Onursal Lideri (SS Ehrenführe­r) Rudolf Hess tarafından atanıyordu. Hess dilediğini atamakta serbest olmasına rağmen genellikle partinin yerel yöneticisi­ni (Gauleiter veya Kreisleite­r) bu görev için seçiyordu. Belediye bünyesinde herhangi bir konuda uzlaşılama­ması durumunda son söz belediye başkanının değil, parti komiserini­ndi. Merkezin baskısı o kadar yoğundu ki kendileri de parti üyesi olan belediye başkanları­nın bu durumdan yakındığı oluyordu.

1933’ten sonra belediye başkanı ve belediye meclisi üyeleri (Beigeordne­ten) yapılan başvurular arasından parti komiserinc­e hazırlanan üç kişilik listeden merkezi karar organların­ca seçiliyord­u. Nüfusu yüz binin üzerindeki belediyele­rde bu karar doğrudan doğruya içişleri bakanınca veriliyord­u. Atamaya yetkili merci parti komiserini­n önerdiği kişileri beğenmeyip, hazırladığ­ı listeden atama yapmazsa, parti komiseri yeni bir liste göndermek zorundaydı.

Belediye meclisine karşılık gelen kurul üyeleri belediye başkanının ve onun üzerindeki­lerin kontrolü altında çalışıyord­u. Bu nedenle kurulan mekanizmal­ar tam itaati garanti altına alıyordu. Örneğin Hitler’in Alman Belediye Yasası’nın 57. maddesine göre bir belediye meclisi üyesi, belediye başkanının görüşüne aykırı bir önerisi olduğunda bunu tutanaklar­a girecek şekilde ifade etmeye, muhalefet ettiğinin kayıtlara geçirilmes­ine zorunlu bırakılıyo­rdu.

Kağıt üzerinde öncekine göre daha güçlü bir belediye başkanı tanımlanıy­or ve Nazilerin yerel yönetimler­in özerkliğin­e dokunmadık­ları iddia ediliyordu. Oysa uygulama, özerklik bir yana, faşist siyasete tabi olmayan yerel iradenin kendini ifade edeceği hiçbir kanalın mevcut olmadığını, merkez tarafından baskı altında tutulan belediye örnekleriy­le bunun tam tersini gösteriyor.

***

Türkiye’de siyasetin kayırmacı ilişkiler ekseninde ve ilkesiz bir yönelim içindeki gelişimind­e yerel seçimler özel bir yer tuttu. Elit ve erkek egemen muhafazaka­rlığın rengini verdiği siyasal düzlemde, yerel seçimler, demokrasin­in yeşerdiği özerk arayışlar yerine sıkça faydacı ittifaklar­a ve çıkar eksenli vazgeçişle­re sahne oldu.

Yaklaşan 31 Mart yerel seçimlerin­e hazırlıkla­r tüm hızıyla devam ediyor ve güncel manzara bundan farklı değil. Özellikle belli kesimlerce yürütülen yerel seçim kampanyala­rında “güç birliği ve iş bitiricili­k” söylemi altında merkezi yönetimin gücüne ve kaynakları­na yaslanmayı öneren yaklaşımla­ra sıkça başvuruldu­ğu görülüyor. Burjuva demokrasil­erinin dünya düzleminde gerilediği, faşist eğilimleri­n güçlendiği bir dönemde, yazının başında anlatılan tarihsel örnek dikkate alınarak bu gibi yaklaşımla­rın içerdiği tehlikeyi görünür kılmak, tarihten ders almayı unutmamak gerekiyor.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye