İNGİLİZ SİYASETİ HAKKINDA BİLDİĞİNİZİ SANDIĞINIZ HER ŞEYİ UNUTUN
İNGİLİZ siyasetinin durumunu düşündüğümde aklıma Tom Skinner adında bir adam geliyor. Kendisi bir politikacı değil, Essex’li şakacı bir işa
- damı ve The Apprentice programına katılarak şöhreti yakalamış bir medya şahsiyeti. Sadece pozitifliğine ve her gün kızartma yiyor gibi görün
- düğü sosyal medya güncellemelerine hayran ol
- makla kalmıyorum, aynı zamanda bugün kendi
- mizi bulduğumuz yerin karmaşıklığının bir kısmını da faydalı bir şekilde kişileştiriyor.
Skinner, 2022’deki Petrolü Durdur protestosu
- nun ardından GB News’e çıkarak grubu insanların hayatlarını mahvetmekle suçladı… Ancak kısa bir süre sonra Skinner, sol eğilimli bir yayın organı olan Joe’ya röportaj verdi… Hükümeti ve büyük işletme
- leri yerden yere vurdu ve işçi sınıfını, küçük işlet
- meleri ve Ulusal Sağlık Hizmeti NHS’YI savundu. Görünüşte birbiriyle çelişen bu iki siyasi açıkla
- ma, Britanya’nın ana akım siyasi düşüncesinin ço
- ğunun kabul etmekte başarısız olduğu şeyi yakala
- dı: bu ülkedeki insanlar, özellikle de şimdi, kolayca sınıflandırılamaz. Başka bir deyişle, Britanya kaotik ve öngörülemez bir siyaset çağına girmiştir. Dışarıda pek çok Tom Skinner var…
Ancak bu karmaşıklığa rağmen, siyasi kültü
- rümüzde halkı düzgün, temiz kesimli siyasi kutu
- lara veya hiziplere bölme yönünde güçlü bir eği
- lim vardır. “Essex erkeği-stevenage kadını”, “boo
- mer-millennial”, “etnik azınlıklar-beyaz işçi sınıfı”. Bu kısaltmalar daha sonra grubun tüm üyelerinin sahip olduğu tutarlı bir dizi değer ve çıkar için gü
- venilir vekiller olarak kabul ediliyor.
Bir sosyolog olarak, bu gibi kategorilerin fay
- dalı olabileceğini biliyorum. Ancak bizi kör de ede
- bilirler. Siyaset ve medya, başta kamuoyu yokla
- maları ve odak grupları olmak üzere toplumla il
- gili belirli araştırma biçimlerine dayanır…
Bu tür basit kategorilere bu kadar sadık kal
- mamızın nedenlerinden biri, Britanya’da sınıflar arası sosyal karışımın giderek daha nadir hale gelmesiyle ilgilidir. Sınıf ve coğrafya ile ayrılmış baloncuklar içinde yaşıyoruz ve kendi sosyal sını
- fımız dışındaki insanlarla nadiren anlamlı karşı
- laşmalarımız veya ilişkilerimiz oluyor. Bu ortamda, diğer insanların görüşlerini anlamak zorlaşıyor. Brexit (İngiltere’nin Ab’den çıkması) oylaması, Jo
- hnson gibi politikacılara verilen destek ve komplo teorilerinin yükselişi gibi olguları basitçe irrasyo
- nel olarak görüyoruz; ya da bunları seven veya bunlara oy veren herkesin aynı zamanda bunların tüm yönleriyle tam bir mutabakat içinde olması gerektiğini varsayıyoruz…
İnsanların kolektif olarak çalıştığı ve yaşadığı eski ağır sanayilerden ve topluluklardan -daha tutarlı bir sınıf bilinci üreten koşullar- uzakta, bu
- gün atomize, bireyselleştirilmiş hayatlar yaşıyo
- ruz. İşçiler genellikle birbirleriyle rekabete zorlan
- dıkları ya da başkaları üzerinde denetleyici, “ta
kım lideri” görevleri verilen işlere sahipler. İnsan
- lar düşük ücretli istihdam, işsizlik ve iş ekonomi
- sinde (sahte) serbest meslek biçimleri arasında gidip geldikçe, sınıf sınırları eskiden olduğundan daha az istikrarlı. Kitlesel işçi sınıfı ev sahipliğinin ve serbest mesleğin yükselişi, birçok insanın sos
- yolog Erik Olin Wright’ın “çelişkili sınıf konumları” olarak adlandırdığı şeyi işgal ettiği anlamına geli
- yor: Emek ve sermaye ile uyumlu çıkarlara sahip
- ler ve bu nedenle aynı anda hem değişime hem de statükoya inanıyorlar.
Bu ne tamamen yeni ne de tamamen Britan
- ya’ya özgü bir durum (sol ya da sağ olarak kolay
- ca sınıflandırılamayacak daha fazla çelişkili siya
- set için Avrupa’daki çiftçi protestolarına bakabilir
- siniz). Etkili siyaset teorisyeni Antonio Gramsci,
20. yüzyılın başlarında İtalyan köylüleri ve işçileri arasında tanık olduğu kaotik siyaseti gözlemleye
- rek “kişiliğin garip bir şekilde bileşik olduğu” so
- nucuna varmıştır. Sosyolog Richard Hoggart’ın iş
- çi sınıfı yaşamının portresini çizdiği The Uses of Literacy (Okuryazarlığın Kullanımları) adlı kitabı da benzer şekilde, popüler kültürün ve haber med
- yasının yeni biçimlerinin eski değerler ve inanç sistemleriyle çarpışarak görünüşte çelişkili bakış açıları ürettiğini göstermiştir. İnançlarımız birik
- miş yaşam deneyimlerinin sonucudur: aile tarihi ve kuşaklar arası anlatılar ve değerler, eğitim, ya
- şadığımız bölgeler, iş yerindeki deneyimler, içinde bulunduğumuz kurumlar vb. Bu deneyimler ve duygular, her birimizin topluma baktığı bir mer
- cek oluşturur, ancak bu genellikle bir büyüteçten çok bir kaleydoskopa benzer.
Peki sol bu konuda ne yapmalı? Günümüz solu çoğu zaman insanların mükemmel bir siyasetle or
- taya çıkmasını bekliyor gibi görünüyor. Ancak mer
hum düşünür Mike Davis’in de belirttiği gibi, sınıf bi
- linci - tutarlı siyaset - hiçbir zaman sihirli bir şekilde ortaya çıkmamış, her zaman sendika temsilcileri, siyasi partiler ve insanların kütüphaneler ve kulüp
- ler gibi işçi sınıfı dernek yaşamına dalmaları yoluyla zorlu, gösterişsiz siyasi eğitim çalışmalarının bir so
- nucu olmuştur. Sendikal hareketin gerilemesi ve bu toplumsal kurumların ortadan kalkması tutarsızlık ve çelişkilere yol açmıştır.
“Brexitçi” gibi etiketler ve kategoriler baştan çıkarıcıdır. Tanımadığımız ve tanımak istemediği
- miz insan tipleri ve yerler hakkındaki önyargıları
- mızı pekiştirirler. Ancak ülkenin geniş kesimlerinin irrasyonel gericiler olduğuna inanmak sadece de
- mokrasiye ve insanların refahına zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda yanlıştır da.
Sosyal medyada Britanya’nın “yağmurlu faşist bir ada” olduğu yönündeki tüm söylemlere rağ
- men, Birleşik Krallık’taki çoğu insan genel olarak ilerici değerlere sahiptir. Genel olarak ırk, cinsiyet ve cinsellik konularında hoşgörülü ve açık fikirli
- dirler. Ayrıca kamu mülkiyeti ve zenginlerden da
- ha yüksek vergi alınması gibi yeniden dağıtımcı ekonomi politikalarını da destekliyorlar. Bu ilerici içgüdülerin tarihsel olarak İşçi Partisi tarafından kullanılmamış olması, seçmenlerden ziyade İşçi Partisi hakkında daha fazla şey söylemektedir.
Gramsci, kendi rasyonelliklerine inanan ancak başka duyguları ya da yaşam deneyimlerini anlaya
- mayan ilericilerden umudunu kesmiştir. Bu ülkede ilerici bir değişim olacaksa, insanların kaotik kar
- maşıklığını takdir etmeli, görüşlerin sabit olduğunu ve değiştirilemeyeceğini varsaymayı bırakmalı ve empatinin değerini yeniden keşfetmeliyiz.