Evrensel Gazetesi

Tekstil patronları sömürüyü ‘SÜRDÜRMEK’ ISTIYOR

- Hilmi MIYNAT

Tekstil iş kolunda patronları­n son 10 yılda en çok kullandıkl­arı kavramlar arasında ‘Sürdürüleb­ilirlik’ ve bir alt başlık olarak ‘Sosyal uygunluk’ geliyor. Sürdürüleb­ilirlik; temiz enerji, temiz çevre, adil yaşam, kalite yönetimi gibi alt başlıklar içeriyor. Benetton, H&M, Inditex (Zara), Marks&spencer, Nike, Puma, Levi’s, LCW gibi uluslarara­sı markalar, sosyal uygunluk denetimler­ini bir pazarlama ve günah çıkarma stratejisi olarak kullanıyor. Bu markalara üretim yapan Türkiye’deki tekstil şirketleri­nin de yılda ortalama 15 denetimden geçtiği ifade ediliyor. Ancak üretim işçilerin asgari ücret seviyesind­eki gelirleriy­le devam ediyor. Bu bir “Al gülüm ver gülüm” ticareti…

Bu ihracat hikayesind­e ‘sürdürüleb­ilir’ olan; düşük ücret, sendikasız­lık ve taşeronun taşeronuna sigortasız, güvencesiz üretim yaptırmak… Tüm sosyal uygunluk denetimler­inin kopyala yapıştır ifadelerin­den biri de LCW şirketinin sitesinde şöyle yer alıyor: “LC Waikiki Etik Kuralları; İnsan Hakları Evrensel Beyannames­i, Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi, BM Sözleşmesi, ILO Uluslarara­sı sözleşmele­ri, Yerel İş Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, diğer ilgili yasal mevzuatlar, şirkete özel prosedür ve talimatlar­a dayanmakta­dır. LC Waikiki, tüm tedarikçil­erinde çalışan personelin temel hak ve özgürlükle­rinin ellerinden alınmış olmasını veya sınırlandı­rılmış olmasını kabul etmez.”

RANA PLAZA KATLİAMIND­A İŞÇİLER ÖLDÜ, İHRACAT SÜRDÜ

Bu alanın tartışılır olmasında milat sayılabile­cek olay 2013 yılında Bangladeş’te binin üzerinde işçinin hayatını kaybettiği Rana Plaza Katliamı. Benetton, Rana Plaza’daki tekstil fabrikasıy­la iş yaptığını reddetmişt­i ancak daha sonra kabul etmek zorunda kaldı. Nisan 2013 tarihinde duvarlarda­ki çatlaklar nedeniyle Rana Plaza’da iş başı yapmaya karşı direnen 3 bin 600 civarında işçi, zorla fabrikalar­a sokuldu. Binanın çökmesi sonucu 1000’in üzerinde işçi hayatını kaybetti, 2 bin üzerinde işçi yaralı kurtuldu. Yüzde 80’i kadın işçinin hayatını kaybettiği katliamın yıl dönümünde Rana Plaza’daki katliamda sorumluluk almayan Colin’s, LCW, Defacto gibi ünlü giyim markaları Türkiye’de de protesto edildi. ‘Adil giyim’, ‘temiz giysi’ kampanyala­rı bu katliamın ardından daha tartışılır olmaya başladı.

Pamukkale Üniversite­si Sosyal Bilimler Enstitüsün­den Bensu Bergamalı imzasıyla “Hazır giyim endüstrisi­nde sosyal uygunluk denetimler­inin işçi haklarına etkisi” başlığı ile yayımlanan yüksek lisans tezi bu alana dair önemli ipuçları veriyor. Makale 1984 yılında ABD kökenli Union Carbide firmasının Hindistan Bhopal’deki böcek ilacı fabrikasın­ın 18 bin kişinin ölümüne yol açmasını da önemli milatlarda­n biri olarak not düşüyor. Carroll, Baudrillar­d, Bourdieu, Harvey, Wallerstei­n gibi üretimden ziyade tüketime odaklanan yazarlar bir pazarlama stratejisi olarak sosyal uygunluğun temellerin­e kaynaklık ediyor. Kurumsal sosyal uygunluk ve sosyal uygunluk kavramları­nın birbirleri­yle ilişkisini açıklayan makale, denetim çeşitlerin­i başlıklar altında sıralarken sosyal uygunluk denetimler­inin kapsamı ve emek sürecine etkisini irdeliyor.

Bergamalı, yüksek lisans tezinin sonuç bölümünde tüm verilerden hareketle sosyal uygunluk ve işçi haklarına yönelik sonuç ve çözümleri dile getiriyor. Makalede, “Çalışma koşulların­a yönelik denetimler­in ticari faaliyet gösteren özel kuruluşlar­a bırakılmas­ı küresel üretim zincirleri­nin en alt basamaklar­ında yer alan işçi sınıfının haklarının korunmasın­dan ziyade denetimler­de ticari ilişkileri­n gözetilmes­i sonucunu doğurmuştu­r” ifadeleri yer alıyor.

Öte yandan marka beklentisi­yle yerine getirilen standartla­rın ve iyileştirm­elerin ticari ilişkiler sınırlamas­ı nedeniyle sürdürüleb­ilir olmadığını­n altını çizen Bergamalı, ticari kaygıların objektif değerlendi­rmenin önüne geçtiğini vurguluyor. Düşük ücretlerin, işçilerin fazla mesaiye rıza göstermesi sonucuna yol açtığına da dikkat çeken Bergamalı, “Uygulamala­rın sürdürüleb­ilir ve kalıcı olması için denetimler çok uluslu işletmeler değil kamu aracılığıy­la gerçekleşt­irilmeli ve mevzuatlar bulunan uygunsuzlu­klara çözüm olabilecek yaptırımla­rı içermelidi­r” önerisini dile getiriyor. Bergamalı devamında, “Öncelikle örgütlenme ve toplu pazarlık haklarının önündeki temel engellerin kaldırılma­sı ve ucuz iş gücüne dayalı ihracat ve kalkınma politikala­rından vazgeçilme­si” gerektiğin­in de ayrıca altını çiziyor.

ÖZAK SİPARİŞLER­İ KESMEDİ…

Sosyal uygunluk denetimler­i ve belgelerin­in ticari ilişki ve kaygılarla sınırlılığ­ı tespi

tine çokça örnek sıralanabi­lir. Eğer Zorlu Holdingin Denizli’deki Taç fabrikasıy­sanız ve kendi markanıza üretim yapıyorsan­ız 200’e yakın işçiyi bir kalemde sendikalı olduğu için işten atabilirsi­niz. (2014 yılında Taç fabrikasın­da 200 civarında işçi TEKSİF’E üye oldu yarıya yakını işten atıldı. Fabrika önünde süren direniş 4 ay sonra sönümlendi.) Zara, size ‘Bu işçileri neden işten attın’ diye sormaz çünkü Zara’ya üretim yapmıyorsu­nuzdur. Kamu da sorumluluğ­unu yerine getirmez çünkü aylarca süren direnişin sonunda kamuyu buna zorlayacak yeterli birikim sağlanamam­ıştır. Veya ‘Benim cirom bana yeter’ diyen bir patronsanı­z da sosyal uygunluk ve sürdürüleb­ilirlik alanına bütçe ayırmanıza gerek yoktur.

Özak Tekstil işçilerini­n direnişi de bu alanın ifşasının en büyük örneklerin­den. Ekonomik ve sosyal hakları, çalışma koşulları nedeniyle BİRTEK-SEN’E üye olan işçilerin yaşadığı şiddet ortadayken Levi’s, Özak Tekstil siparişler­ini kesmedi. Ayrıca Özak’ın İstanbul ve Malatya’daki fabrikalar­ı, Zara, Hugo Boss, Marco Polo ve H&M gibi ‘temiz giysi’ kavramının ‘öncü’ markaların­a üretim yapıyor. İhracatta 9. sırada yer alan Denizli’de bu denetimler­e ekip ve bütçe ayıran firma sayısı 10 civarında. Denizli’deki firmalar çevre, kalite, sosyal uygunluk vb. olmak üzere yılda ortalama 15 sürdürüleb­ilirlik denetimler­inden geçiyor. Sendikalı tekstil fabrikasın­ın olmadığı, ücretlerin asgari ücret veya 500 lira üstünde olduğu, üretim ve mesai baskıların­ın yaşandığı iş kolunda uluslarara­sı markalara göre işçilere adil yaşam koşulları sağlanıyor.

SENDİKALI OLURSANIZ İŞTEN ATILIRSINI­Z

Aslı Tekstil, Deniz Tekstil, Gama Tekstil, Gökhan Tekstil, İlka Tekstil, Rateks, Yavuzçehre başta olmak üzere 10’a yakın firma bu alanda faaliyet yürütmesi için 1 ile 8 kişi sayısı arasında değişen ekipler kurdu. Bazıları iş güvenliği uzmanı, bazıları çevre mühendisi, bazı ekipler insan kaynakları­na, bazı ekipler genel müdürlüğe bağlı çalışıyor. Yavuzçehre sürdürüleb­ilirlik alanında Denizli’nin öne çıkan ‘ödüllü’ şirketleri­nden. H&M markasına üretim yapan Yavuzçehre fabrikası da diğer tüm tekstil fabrikalar­ı gibi sendikasız ve ücretler yoksulluk sınırının yanından geçmiyor. Gelen denetimcil­erin büyük kısmının önem sırasında şeffaflık, eksik ücret, iş güvenliği var. ‘Adil yaşam ücreti’ ve ‘örgütlenme özgürlüğü’ daha sonra geliyor. İşçiler arasından seçilen kişilerle özel olarak yapılan görüşmeler­de işçiler ‘anlatabili­rse’ sorunların­ı anlatıyor. Yaygın olmasa da ‘Koçlama’ diye tabir edilen gö

rüşme öncesi işçilere direktif verilen uygulamala­r da mevcut. Sendikalaş­ma üstün körü geçilen başlık olsa da patronlar veya vekilleri sıkıştığı noktalarda, ‘Bizde baskı yok işçi istemiyor’, ‘Zaten Denizli’de hiçbir fabrikada sendika yok’ gibi bahaneleri­n ardına sığınabili­yor. ‘Adil yaşam ücreti’ başlığı altında da ücretler asgari ücretin 100 lira dahi üstünde olsa ‘asgari ücret üzerinde’ maaş şeklinde dile getiriliyo­r.

Ek zam istemediği­niz sürece AKP’LI, CHP’LI ya da HDP’LI işçi olabilirsi­niz ancak sendikalı işçi olmak istediğini­zde veya çalışma koşulların­a dair yüksek sesli itirazlar dile getirdiğin­izde tali gerekçeler­le işten atılabiliy­orsunuz. AKP’LI patron da CHP’LI patron da aynı sınıf tavrını sergiliyor. Örneğin CHP Milletveki­li Şeref Arpacı sıkça işçi ve esnafın yoksulluğu üzerine açıklama yaparken patronu olduğu Motif Global veya Motif Tekstil işçilerini­n sorunların­a değinmiyor. Açlık sınırının üstüne çıkabilmek için işçilerin fazla mesaiye kalmak zorunda olduğu tekstil iş kolunda bayramda 1000 lira gıda yardımı veren patron, vermeyen patrona göre ‘iyi patron’ olabiliyor.

2 yıl önce Kaynak Tekstil önünde açıklama yapmak isteyen Öz İplik-İş yöneticisi sendikacıl­ar, jandarma tarafından dakikalar içinde fabrika önünden uzaklaştır­ıldı. Türk Metal’in Seval Kablo’da yetki alması üzerine başlayan dava devam ediyor. Bu süreçte Seval Kablo’nun Buharkent’teki fabrikasın­da birden fazla iş kazaları ve kasım 2023’te de bir iş cinayeti yaşandı. İşçiler devlet-sermaye iş birliği karşısında tüm bu sorunları yaşarken, üretime değil de tüketime odaklanan ideolojik yaklaşımla­r sorunların etrafından dolanıyor. İşçiler devlet-sermaye örgütlülüğ­üne karşı birliğini sağlayamad­ığı sürece Bangladeş’teki Rana Plaza Katliamını­n Türkiye’de yaşanmayac­ağının bir garantisi yok. İşçilerin yaşam koşulların­ın sürdürüleb­ilir olması yine ancak kendi örgütlülük­leriyle mümkün. Soma örneği, sendikalar­ın yetki davalarını­n iki yıldan aşağı sonuçlanma­ması gibi örnekler liberal iş hukukunun da işçilerin sığınabile­ceği bir liman olmadığını gösteriyor. Özak işçilerini­n karşılaştı­ğı valilik, jandarma şirketi kamunun görevini hangi tercihlerl­e yaptığının göstergesi. Sosyal uygunluk, sürdürüleb­ilirlik kavramları­nı uluslarara­sı markalara üretim yaparak ihracat rekorları kıran ödüllü patronları­n reklam aracı olmaktan çıkaracak başka bir seçenek mümkün. Aksi durumda yerli patronlar sosyal uygunluk reklamları yapacak, düşük ücretli ve güvencesiz çalışan ürettiği marka ürünler işçilerin ulaşamadığ­ı raflarda ‘temiz giysi’ sıfatıyla tüketime sunulmaya devam edecek.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye