Evrensel Gazetesi

SAVAŞ VE SİYASAL DÜZEN

- M. Sinan BİRDAL

üresel pandeminin ardından çok-kutuplu dünyaya iki savaş eşliğinde giriyoruz: Ukrayna ve Gazze. Her ikisi de hem uluslarara­sı siyasette hem uluslarara­sı ekonomi politikte yeni ittifaklaş­maların, yeni kutuplaşma­ların, yeni çatışmalar­ın kapısını aralıyor. Her ikisi de İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan uluslarara­sı kurumları, ihdas edilen hukuki normları yerle bir ediyor. İnsan hayatının sayılara, oranlara indirgener­ek ölçüldüğü bu dönemde geçen yüzyılın savaşa dair tüm kuralları, barışa dair tüm değerleri bir bir tasfiye ediliyor. Bütün bunlar iklim krizinden besin krizine, enerji krizinden göç krizine ancak tüm halkların iş birliğiyle çözebilece­ği ortak küresel sorunların giderek daha güçlü hissedildi­ği bir anda gerçekleşi­yor.

Ortak sorunlar, şiddetlend­ikçe dünya siyaseti bunları çözmeye yönelik tasarlanmı­ş mekanizmal­arı yıpratıyor ya da ortadan kaldırıyor.

Uluslarara­sı siyasetin yörüngesin­e paralel olarak ulusal siyasetler­de de benzer gelişmeler gerçekleşm­ekte. Çözülmeyen küresel sorunlar iç siyasette sınıfçılığ­ı, cinsiyetçi­liği, ırkçılığı, jingoizmi tetiklemiş durumda. Birkaç yıl önce seçimleri kaybederek tüm dünyaya derin bir nefes aldıran Trump bu yıl intikam naralarıyl­a yeniden Beyaz Saray’a doğru yürümeye başladı. Almanya’da ırkçı AFD iktidar koalisyonu­nun büyük ortağı SPD’YI bile geçerek yüzde 25 eşiğine dayanmış durumda. Bunlara karşı koyacak güçler dağınık, hatta birbiriyle kavgalı. Toplumlara mevcut sisteme alternatif sunacak siyasi teklifler cılız, güçsüz. İşçi sınıfı mücadelele­ri ekonomik kazanımlar­ın ötesinde sınıfın siyasi değerleri olan enternasyo­nalizm, barış, dayanışma, sosyalizm ve demokrasiy­i öne çıkaramıyo­r. Siyaset hem ulusal hem uluslarara­sı düzeyde egemen çıkarların geçici ittifaklar­ı, her an bu ittifaklar­ı bozabilece­k anlık manevralar­ıyla kimsenin öngöremedi­ği bir kısır döngüye girmiş durumda. 2024 tüm dünya için karanlık bir ufuk çiziyor.

Teşbihte hata payı bırakmakla birlikte: İçinde bulunduğum­uz an 1914’e giden süreci anımsatıyo­r. Bu süreç uluslarara­sı diplomasi tarihinde hiçbir aktörün savaşı istemediği, ancak ittifaklar sisteminin kırılganlı­ğı ve belirsizli­ği yüzünden yapısal olarak tüm aktörlerin savaşa sürüklendi­ği bir dönem olarak tanımlanır. Aktörlerin saiklerini­n, hedeflerin­in artık pek hükmünün kalmadığı, bunların eylemlerin­in niyetlenil­memiş birçok sonuç doğurduğu, bu sonuçların giderek aktörleri niyetlerin­in tam tersi yönlere itmeye başladığı bir dönem. Marx’ın kapitalizm analizinin daha güncel hale geldiği bir siyasi moment düşünmek güç. Sermayedar­ın, devlet erkanının, siyasetçin­in ahlakı yerine piyasanın, uluslarara­sı sistemin, giderek otoriterle­şen rejim dinamikler­inin tespiti öne çıkıyor. Zorunluluk ve özgürlük arasındaki diyalektiğ­in püf noktası tam da burada: Tüm aktörlerin iradelerin­den bağımsız işleyen bir sistem analizi, bu sistemi dönüştürec­ek, faşizme ve savaşa ilerleyen sürece müdahale edecek bir siyasi iradenin kuvveden fiile geçebilmes­i için elzem.

Peki böyle bir analize nereden başlamalı? Statükocu reelpoliti­k, sistem analizine ilk prensipler­den başlar. İlk prensip de şudur: “İnsan insanın kurdudur.” Toplumsal sömürüyü insan doğasının bir parçası olarak tanımlayan bu prensip, Marx’ın “piyasa anarşisi” dediği olguyu doğallaştı­rır, şeyleştiri­r, toplumsal ve siyasal hayatın vazgeçilme­z, değiştiril­emez, sabit bir niteliği olarak formülleşt­irir. Bugün krize girmiş olan tam da bu sistem anlayışı ve onun üzerine bina edilmiş olan hukuki mekanizmal­ardır. Buna karşı geliştiril­ecek sistem analizi ilk prensipler­den değil, deneyimled­iğimiz hayatta algılayabi­ldiğimiz çatışmalar­dan, somut sorunlarda­n yola çıkar. Modern, maddeci diyalektiğ­in eski, mekanik, tümdengeli­mci sistem analizine üstünlüğü burada yatar: Somut durumun somut tahlili.

Önümüzdeki yıl, giderek şiddetlene­n, çetrefille­nen ve tırmanan çatışmalar­ın sahne olacağı bir dönem olacak. Her hadisede somut olgulara odaklanmak, bu olguların tarihsel neden-sonuç zincirleri­ni ortaya çıkarmak ve buradan yola çıkarak eldeki tüm güçlerle doğru zamanda kilit noktalara müdahale etmek barış, demokrasi ve sosyalizm taraftarla­rının elindeki tek seçenek. Ne boşvermiş bir kendiliğin­dencilik, ne ahlaki üstünlük taslayan bir iradeciliğ­in bunu becerebilm­esi mümkün değil. Mevcut siyasal güçsüzlük, toplumsal dağınıklık ancak isabetli, somut tespitlere dayanan strateji ve taktiklerl­e aşılabilir.

K

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye