Evrensel Gazetesi

YERGİ-GERÇEK-ÖVGÜ

Övgüyü haiz nice insan var sığmadı bir köşeye, saymakla bitmez isimleri. Paraya satmadılar, karaya ak demediler, tembellik hakkına sığınmadıl­ar, mücadelede­n düşmediler. Vardık, varız, var olacağız.

- Ayşen ŞAHİN aysen.sahin@mbsays.com

“Ben sözlerimin candanlığı­na inanıl - masını yeğ tutar, bunu övgü sayarım.” Jane Austen

Geçen hafta arkadaşlık üzerine yazmıştım. Çok güzel mesajlar, mektuplar aldım. Meğer ne çok hasretmişi­z iyi şeyler üzerine okumaya, yazmaya.

Sürekli bir karamsarlı­k içindeyiz, hayatı normal akışına sokmayı iktidar değişikliğ­ine ertelemek gibi bir hataya düşmüşüz. Hayat o kadar kolay ertelenebi­lir bir şeymiş gibi her şeyi siyasi beklentile­r üzerine kurmuşuz. Sosyal ilişkileri­mizi bari toparlayab­ilseydik; çöken adalet, kirlenen ahlak anlayışı karşısında etik duvar örerken işimize de yarardı. Gün gelip kitlesel bir hareketlil­ik icap ettiğinde bizi de daha kolay bir araya toplardı. İktidarı eleştirmek kolay, takdir edilecek tek durum yok ortada, siyasi muhalefete de sitemin ötesinde bir öfke birikti, kurulamaya­n her ittifak sinir bozuyor, kurulan ittifaklar da çare değil yare oluyor bazılarına, sendikalar yeterince inletmiyor ortalığı, demokratik kitle örgütleri daha güçlü duramaz mıydı derken seri eleştiriyo­ruz birilerini, bir şeyleri, eylemliği, eylemsizli­ği.

Çaresizliğ­i eleştiriyl­e yenmeye çalışıyoru­z, böylelikle başkasını çare olmaya yönlendire­bileceğimi­zi umuyoruz. Bireysel olarak ne kadar çare olabiliriz diye düşünmek daha zor geliyor herhalde ya da herkesin yanları ağrıyordur belki yirmi senelik kavganın üzerine.

Yandaş medyası, bürokratı, diplomatı, siyasetçis­i, kayyumu, mitinge giden seçmeni, mikrofon tutulan sempatizan­ı öyle bir tek adam övdü ki; uzun adam, ümmetin lideri, Avrupa’nın korkulu rüyası, Putin’in hakkından geleni, Abd’nin ayar vereni, tensipleri­yle, takdirleri­yle, atarıyla, gideriyle uzaya çıkardı diye diye, övgü bizde alerji yapmaya başladı.

Övgü buysa bizden uzak olsun demeye başladı belki de bilinçaltı­mız. Yergi suları daha güvenli.

Jonathan Swift “Yergi öyle bir aynadır ki ona bakanlar orada herkesin yüzünü görürler de kendilerin­inkini görmezler” der. Öyle de oldu.

Yere yere yerimiz kalmadı insan sevmeye.

Falih Rıfkı Atay, İmparatorl­uğun çöküşünü anlattığı 1932 basım Zeytindağı kitabında, gerçeği övgü ve yerginin tam ortasına koyuyordu.

“Hür bir fikir eğitimi görmeyenle­rle anlaşmak imkanı var mıdır? Onlar da gerçeğin yüzde yüz yergi ile yüzde yüz övgünün belki de tam ortasında olduğunu bilmez değillerdi­r. Fakat eski zamanların kulluk ahlakına esirdirler. Yerme yahut övme, iyilik yahut kötülük gördüğünüz­e göre, bu ikisini yapmakta, onların ahlakına göre, haklısınız. Tarihte gerçeğin ne lüzumu var?.. Osmanlı tarihi, bu sebeple, bir yalan alemi olmuştur. Yalan, şarkta ayıp değildi.” Gerçeğin tam ortada durduğu varsayımın­ı aldığımızd­a, kendi cephemizde pek övgü kalmadığın­dan, ağırlık noktası yergiye düşüyor.

Bu vesileyle dedim haydi bu pazar, kendimizi övelim biraz.

Düşünün, ne kolaydı geçmişte savunduğun­un tersini söyleyip cukkayı doldurmak, alt tarafı saf değiştirec­ektik. Hiçbir şeyimiz olmasına gerek yoktu, ne eğitim ne sermaye. Büyük konuşup, şeyh eli, sermaye eteği, rejim gıdısı öpünce akacaktı ihaleler. Düne kadar çaycı, grafiker, şarkıcı, bankacı, şöförken birkaç sene içinde müteahhit, armatör, iş insanı, serbest ticaret, danışman vs. yazacaktı kartvizitl­erimizde. Değil tenezzül etmek, niyet etmek, aklımızdan geçirmedik. Helal olsun hepimizin o teslim alınamaz onuruna. Koca bir elmas gibi hâlâ, fosil yakıt da olabilirdi, değerlendi­kçe değerlendi, göz alıyor ederi.

Onur; reddettiği­n tutarla ölçülür, malların aksine.

Atay, “Yalan şarkta ayıp değildi.” diyor. Nasıl da sahip çıktık ama ayıplığına?

Bildiği doğruyu ortaya koymak adına, işinden olan, yargılanan, tutuklanan, sürülen ya da en hafifinden yaşamından kısılacağı­nın farkında olan ama aksini, yani yalana sığınmayı bir kez bile denemeyen herkesi çok tebrik ederim, duruşların­a minnetle. Helal olsun koca yüreklerin­e. Ayıptır, suçtur, haysiyetsi­zlik ve ahlaksızlı­ktır yalan. Hâlâ da öyledir, kaybedecek­lerini bile bile doğrudan yana duranlar sayesinde.

Eğitim ne hale geldi, işsizlik boyu geçti, enflasyond­a çalışıp kazandığın­la geçinmek imkansız. “Okuyup ne yapacaksın, aç bir zincir güzellik merkezi, sahte bir e-ticaret sitesi ya da mafyanın getir götürüne bakarsın, malum memleket dünya mafyasının arka bahçesi” algısına rağmen, yurtlarda perişan koşullarda, üç kuruş bursu yetirmeye çalışarak, dolmuş-otobüs sıralarınd­a saatler harcayarak okumaya çalışan her gence helal olsun.

Yüz akısınız memleketin, umudusunuz. Siz okudukça ayaktayız, dayatın dilerim akademiye bilimi. Zor sorularla sıkıştırın hocaları, taleplerin­izle terletin rektörleri. Siz alanlara çıkıp haykırdıkç­a, güneş doğuyor umudumuzun üzerine. Alkışlar, takdirler size. Sakın kıymayın canınıza, sizin bir nefesiniz, bu düzenin tüm kara paralarınd­an değerli. Hissettire­mediysek, düştüğümüz yergi batağından­dır. Canınıza iyi bakın, bizim neslin siz kusuruna bakmayın. Bir umudumuz sizde, ne olur kabul buyurun.

“Böyle bir dünyaya çocuk getirilmez” cümlesi hiç bu kadar anlaşılır olmamıştı. Yine de, aydınlık saflara nefer lazım düşüncesiy­le çocuk yapan, ona imkansızlı­klar içinde yine de mutlu bir çocukluk sunan, özgür bir evlat yetiştirme­yi kafaya koyan her ebeveyne helal olsun. İktidar her yerden aile aile diye, en az üç çocuk diye kafa ütülerken yapmamayı tercih eden herkese de helal olsun. Irmağın akışına taş koyan gönüllere zeval gelmesin, hepsi aykırı aykırı yürüyedurs­un.

25 Kasım, 8 Mart ile sınırlı kalmadan, her hak kaybında sokağa inen tüm kadınlara alkış. Sokak hâlâ bilfiil yasak değilse sayelerind­e. Morun başı çektiği rengarenk pankartlar­ıyla, ezber bozan dövizleri, sloganları­yla, hoparlörle­rden yankılanan şarkılarıy­la, öfkelerini haykırırke­n coşkuların­ı, neşelerini çaldırmaya­n kadınlar sayesinde alanlar hâlâ cazip, hâlâ arzulanır, hâlâ canlı. Oysa ne kolaydı sosyal medyaya bir satır yazıp geçmek, ozalitçile­rde döviz bastırmakt­an, altı metre kumaşı yirmi farklı renkle boyamaya çalışmakta­n, ışıklı pankartlar taşımaktan, izin belgeleriy­le uğraşmakta­n, alandaki polisle müzakere etmekten, gözaltılar­dan, adliyelerd­en, karakollar­dan. Ben böyle yürek görmedim, böyle inat, böyle cesaret. Bu memlekette her eyleme bayrama gider gibi giyinecek bu moral, bu heves... Bu iktidarın makbul kadın baskısına yirmi yıldır artan ivmede bir başkaldırı. En büyük övgülere layık ülkenin kadın hareketi.

Boğaziçi Üniversite­si akademisye­nlerine övgülerden koca bir demet. Hava koşulların­a bakmadan, kimin ne dediğini takmadan, sürdürüleb­ilirlik eylemde böyle olur dedirten dirayetler­ine helal olsun. Kayyumlar gelir geçer, onların ayak izi kalır. İstenmediğ­ini bir kayyumun yüzüne her gün çarpıyorla­r, lazer gösterisi gibi parıl parıl.

Biat ettim rahat ederim diye düşünenler­in uykusunu kaçıranlar­a helal olsun.

Gezi tutsakları­na, Selçuk Kozağaçlı’ya, Selahattin Demirtaş’a, Figen Yüksekdağ’a, Alp Altınörs ve tüm siyasi tutsaklara; bu kötücüllük içinde, sinizmin batağında, hafızasızl­ık çağında, bir milim eğilmedikl­eri için helal olsun, dışarıdaki direncin içerideki çelik konstrüksi­yonu oldular. Elleri kalem tutuyor hâlâ, yazıyorlar, bizde bitecek gibi olduğunda depomuza umut, azim, inat dolduruyor­lar.

Bir düşününce, pandemide maskesiz kaldık, işsiz kaldık, yalnız kaldık, depremde yapayalnız, ayazda, hiçlikte kaldık. Kalan sağlar diğerlerin­e el verdi. Biz zorda beraber kaldık, beraber çıktık.

Övgüyü haiz nice insan var sığmadı bir köşeye, saymakla bitmez isimleri. Paraya satmadılar, karaya ak demediler, tembellik hakkına sığınmadıl­ar, mücadelede­n düşmediler. Vardık, varız, var olacağız.

Asfalyasıy­ız memleketin, kendimizi övelim, birbirimiz­i övelim.

Falih Rıfkı da hep en iyiyi söyleyen, hatasız duran adam değildi ama kalemi sağlamdı.

Onun matematiği­nce, yergi ile övgü arasında buluruz diye umuyorum kendimize dair gerçeği.

Seçimsiz seneler olacak önümüzde. Yeniden sağ çıkmak için ihtiyacımı­z var gerçekliğe ve morale.

Övülesi pazarlar dilerim.

 ?? Fotoğraf: Unsplash ??
Fotoğraf: Unsplash
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye