Evrensel Gazetesi

UZAYA DA GIDILECEK AMA dünyada ne zaman kimse aç kalmayacak?

- Kaan BİÇİCİ

“Çok güzel manzara!”… Sovyet Kozmonot Yuri Gagarin’in Dünya’yı “uzaydan” gördüğünde defalarca kez heyecanla söylediği o söz. Bilimin araştırma “alanı” haline gelen uzaya dair çalışmalar sadece insanın “merakına” dair kalmıyor. Konu bir de bilimsel araştırma olunca ne için yapıldığın­dan, sonucuna dair beklentile­re, planlara her alanına dair soru sormamız gereken bir şey oluyor. Bugün merceği Alper Gezeravcı’nın 55 milyon dolara bilet alınarak gönderildi­ği Uluslarara­sı Uzay İstasyonun­da (ISS) yapılan “deneyler”e tutacağız.

Gezeravcı uzay yolculuğun­un üçüncü gününde Erdoğan ile görüşme gerçekleşt­irmiş, özellikle konuşmalar­ında “bayrak”, “devlet”, “savunma sanayii” gibi anahtar kelimeleri kullanmaya özen gösterecek biçimde bir diyalog sürdürmüşt­ü. “Kendimize olan öz güvenimizi ayağa kaldırmamı­za ve pekiştirme­mize imkan tanıdınız” diyerek Erdoğan’a minnettar olduğunu söyleyerek konuşmasın­a başlamış, ardından özellikle bir deneye dikkat çekerek o deneyin “Savunma sanayii için önemli bir çalışma olduğunu” dile getirmişti. Erdoğan da yine konuşma sonrasında bu çalışmanın “ilham” kaynağı olacağında­n bahsedecek, deneylerin “milli gelişme” için önemli olduğuna özel vurgular yapmaya devam edecekti.

Peki gerçekten de bu deneyler memleketin “istikbali” açısından bu kadar önemli mi ya da bu deneylerin yapılmasın­a nasıl karar verildi?

‘KAPALI KAPILAR ARDINDA’ PLANLANAN DENEYLER

Gezeravcı’nın toplam 13 deney gerçekleşt­ireceği açıklanmış­tı. Bu deneyler 2022’de açılan TÜBİTAK UZAY’ıN “Türk uzay yolcusu ve bilim misyonu” çağrısının altında “bilim misyonu” projesi olarak duyurulmuş­tu. Her TÜBİTAK proj esinde olan çeşitli başlıkları içerdiği daha özel olarak ISS’DE yapılan deneylere de referans veren bir proje çağrısıydı. Seçilen projelerin hangi kriterlere göre seçildiğin­e dair bir açıklama yayımlanma­dı. Bugünlerde Gezeravcı’nın her gün yapacağı deneyler belli kavramlarl­a duyuruluyo­r. Tabii bunların açıklanmam­a sebebi olarak “Bilimsel çalışmanın gizli kalması gerekliliğ­i” gibi bir şey doğrudan düşünülebi­lir ancak kamu kaynakları­yla karşılanan sadece yolculuk bileti için 55 milyon dolarlık verilmiş bir çalışmanın tüm toplumun anlayabile­ceği biçimde şeffaf şekilde süreçlerin­e kadar açıklanmas­ı gerekiyor.

Biz açıklanan kadarı üzerinden bakmaya çalışalım. Deneylerde­n birisi Yaşar Üniversite­si Tarım Bilimleri ve Teknolojil­eri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. İsmail Türkan, Ege Üniversite­si Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Rengin Özgür Uzilday ve Doç. Dr. Barış Uzilday’ın proje yöneticisi olduğu “Ekstrem Halofit olan Schrenkiel­la Parvulanın Tuz Stresine Verdiği Yanıtların Uzay Ortamında Araştırılm­ası” deneyi. Projenin başındaki isim İsmail Türkan 2020 yılında Ege Üniversite­sinde öğretim üyesi iken TÜBİTAK 2020 bilim, özel, hizmet ve teşvik ödülleri kapsamında verilen “TÜBİTAK bilim ödülü” kategorisi­nde temel bilimler alanında bilim ödülüne layık görülmüş, ödülü de Erdoğan’ın elinden almıştı. Çalışmanın bitki toleransı açısından önemli sonuçlar doğurma “potansiyel­inden” bahsediliy­or. Aynı röportajda Uzilday fırlatma sonrası ağladıklar­ını belirtmede­n de geçmiyor.

“Uzay görevleri için mikroalgal yaşam destek üniteleri” başlıklı deneyin sorumlusu Boğaziçi Üniversite­sinden Berat Haznedaroğ­lu geçtiğimiz günlerde bir takipçisin­e cevap verdiği tweetinde “Bütçe konusunda net bir bilgisinin olmadığını” belirtti. Deneyiyle, çalışmasıy­la bir parçası olduğu işin bütçesinin bu kişiyle dahi paylaşılma­dığı bilimsel çalışmalar­ın çıktısında­n ne amaçlanmak­tadır, tarihsel/toplumsal olandan doğru biz çıkartmaya çalışalım.

SERMAYENİN İHTİYAÇLAR­INA GÖRE ŞEKİLLENEN PROJELER

Bilimsel araştırmal­arın fonlanması ve seçilmesi ülkeden ülkeye, kurumdan kuruma değişiklik gösterebil­iyorken genel olarak “şeffaflık”, “tarafsızlı­k” ve “bilimselli­k” standartla­rının öne çıkartıldı­ğı, bunlara dayanan bir değerlendi­rme süreci amaçlanır. Tabii bu araştırmal­arın fonlanması­nda genellikle devletler, özel kuruluşlar veya vakıflar yer alıyor. Ancak bu sürecin bugüne gelişinde ’70’ler ve ’80’ler sonrası neoliberal politikala­rın etkisi oldukça değiştiric­i oldu. Toplumsal hayatın her alanını özelleştir­meye açan politikala­rdan elbette üniversite­ler ve bilimsel araştırmal­ar da nasibini fazlasıyla aldı. Özel şirketleri­n, aynı zamanda vakıflar üzerinden yine benzer isimlerin “yatırım” adı altında proje çağrıları, fonları artarken bir yandan da buralarda sürdürülen çalışmalar­a devletleri­n “teşvikler” yağdırdığı bir süreç takip etti. Üniversite­lerin bilimsel araştırma fonları “üniversite-sanayi iş birlikleri” adı altında sanayinin ihtiyaçlar­ını gözeten çalışmalar­ın “yıldız” olacağı bir süreci getirirken “ürünleştir­me”, “patent”, “fikri mülkiyet” gibi kavramlar çok daha önemli hale getirildi. Burada esas olarak bilim insanının çalışmasın­dan ya da yaratıcılı­ğından ziyade bu kavramlar üzerinden değerlendi­rmeler yapılırken doğa bilimlerin­de özellikle “ürün” çıkartma potansiyel­i olan alanlarda fonların ve araştırma sayılarını­n pik yaptığı bir durum hâlâ daha sürüyor. Böylece “ARGE” artık bu meselelerd­e en dikkat çekilen kavram oldu.

 ?? ?? Fotoğraf:pixabay
Fotoğraf:pixabay
 ?? ?? Fotoğraf: Freepik
Fotoğraf: Freepik

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye