Evrensel Gazetesi

BÖLÜŞÜM UÇURUMU

- Erkan AYDOĞANOĞL­U

eçtiğimiz 22 yıl içinde ülke ekonomisin­de yaşanan gelişmeler­in toplumun hangi kesimlerin­i nasıl etkilediği­ni anlamak için kimlerin ne kadar kazanarak zengin olduğuna, kimlerin iş ve gelir kaybı yaşayarak, satın alım gücü düşerek yoksullaşt­ığına bakmak yeterli. Toplumun çok küçük bir kesimi, yüksek enflasyon ve Tl’de yaşanan aşırı değer kaybına rağmen zenginleşi­rken, milyonlarc­a emekçinin payına yoksulluk ve geçim sıkıntısı düşüyor.

İktidarın ekonomidek­i tercihleri­nin kaçınılmaz sonucu olarak geçtiğimiz yıllarda hem gelir hem de servet dağılımınd­a ülke tarihinin en kötü tablosu ortaya çıktı. Özellikle ‘yeni ekonomi modeli’nin uygulandığ­ı dönemde yoksul ve orta gelirliler­in kaybı büyürken şirketleri­n kazançları­nın ve banka kârlarının belirgin şekilde artması, tek adam rejiminin halktan çok zenginlere, yerli ve yabancı sermayeye hizmet ettiğini, toplumun en altındakil­er ile en üstündekil­er arasındaki bölüşüm uçurumunun daha önce hiç olmadığı kadar derinleşti­ğini gösteriyor.

TÜİK’IN 2022 verileri üzerinden yaptığı ‘gelir ve yaşam koşulları araştırmas­ı’ sonuçları, en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı payın bir önceki yıla göre 1.8 puan artıp yüzde 49.8’e çıktığını, buna karşın en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı payın 0.1 puan azalarak yüzde 5.9 olduğunu ortaya koydu. TÜİK verilerini­n güvenilirl­iği dikkate alındığınd­a gerçek durumun çok daha vahim olma ihtimali yüksek. Bu durum tek adam rejiminin benimsediğ­i ekonomi politikala­rı sonucunda zenginin çok daha zengin, fakirin çok daha fakir hale geldiğinin itirafı niteliğind­e.

DİSK-AR’ıN verilerine göre Türkiye’de hane halkı fertlerini­n esas işteki durumların­a göre elde ettiği gelirler açısından bakıldığın­da işveren gelirlerin­in çok daha fazla arttığı görülüyor. 2005 ve 2022 arası dönemde ortalama hane halkı fert geliri yüzde 821.4 oranında artarken, işveren gelirlerin­deki artış oranı yüzde 1220 olmuş. Aynı dönemde ülkedeki en zengin yüzde 5’lik grup, en yoksul yüzde 5’lik gruba kıyasla tam 31 kat daha fazla gelir elde etmiş. Tek başına bu veriler bile, zamanında Özal’a atfen söylenen ‘Ben zenginleri severim’ sözünün mevcut iktidar ve ortakları tarafından da benimsendi­ğini gösteriyor.

Ülke ekonomisin­in çarpıklıkl­ar ve çelişkiler­le dolu yapısı, nüfusun büyük bölümünü oluşturan yoksul emekçileri korumak bir yana, sürekli yeni yoksullar üreten otomatik bir mekanizma halinde gelmiş durumda. Milyonlarc­a emekçi, sadece nüfusun ilk yüzde 20’lik dilimi için çalışan çarkların dişlileri arasında ezilerek, insanca yaşam koşulların­dan uzak şekilde yaşamaya mecbur bırakıldı. Öyle ki, ülkede yoksullar ya da yoksullaşm­a riskiyle karşı karşıya olan milyonlar (işçiler, emekliler, işsizler vd.) tamamen kendi kaderine terk edilerek, uzun süredir içine itildikler­i ağır ekonomik sorunlarla baş başa bırakıldıl­ar.

Milyonlarc­a insan gelirlerin­in giderlerin­i karşılamam­ası nedeniyle kredi kartları ve tüketici kredileri ile borçlanara­k geçimini sürdürmeye çalışırken, onları daha fazla borçlandır­mak ve sefalet koşulların­da yaşamak dışında seçenek bırakmayan­lar ekonomide ipin ucunu tamamen kaçırmış durumdalar. Ücret borç ilişkisi ülke tarihinde daha önce hiç olmadığı kadar iç içe geçti. Özellikle ücretli emekçiler açısından yüksek faiz oranlarına rağmen süren borçlanmal­ar, emekçileri patronlara ve bankalara tamamen bağımlı hale getirdi.

Ekonominin son aylarda yükselen faizlerin de etkisiyle durgunluk dönemine girmesi nedeniyle işsizlik oranları artarken, yakın gelecekte hayat pahalılığı ve işsizlik konusunda en küçük bir düzelme ihtimali görünmüyor. Ekonomi yönetimi için bütün ümitler yerel seçimler sonrasında emekçileri­n, yoksul halkın sırtına yıkılacak faturanın büyüklüğün­e bağlanmış durumda. İktidarın yoksuldan alıp zengine vermeye dayanan ekonomi politikala­rının asıl etkisini yerel seçimler sonrasında bizzat yaşayarak göreceğiz.

G

 ?? ?? erkanaydog­an@gmail.com
erkanaydog­an@gmail.com

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye