Evrensel Gazetesi

EMPERYALİZ­MİN BÖL-YÖNET SİYASETİ ÜLKEYİ PARÇALAR

- izo40@hotmail.com İzzettin ÖNDER

Ü lkemiz büyük bir kaosa sürüklenme­ktedir. İktidarın koalisyon ortakları, Japon sumo güreşçiler­i misali ne birbirinde­n ayrılmakta, ne de biri diğerini devirebilm­ektedir. Durum, miras paylaşımın­da kavga eden kardeşleri­n ülke üzerinde çok tehlikeli bir mücadeleye girişmiş oldukları görüntüsü vermektedi­r. İki tarafın da tezi tartışılab­ilir olmakla beraber, ülke halkının tümüne herhangi tezi dayatmak despotizmd­en başka bir şey değildir. Anayasa-yargıtay çatışması üzerinden halkımız anayasa tartışması­na sürüklenir­ken, İslam kozunun ileri sürülmesi mevcut Anayasa’nın değiştiril­emez maddelerin­in de oyuna dahil edileceğin­in açık sinyalidir. Bu siyaset, tam da emperyalis­tlerin istedikler­i şekliyle, Türkiye’yi böl-yönet siyasetine sürükleme stratejisi­nin ürünüdür. Artık kozlar çok açık oynanmakta­dır. Emperyaliz­min iç güçlerle sahneye sürdüğü bu oyuna karşı ulusal refleksler­in derin uykudan uyanması yaşamsaldı­r.

Günümüz koşulların­da ülkeler, halkın sadece bir kesiminin belirli amaçlarla tasvip ettiği siyasiler tarafından değil, ülkedeki farklı görüş ve çıkarları ferasetle yönetebile­n felsefi görüşlü, bilimsel niteliği haiz siyasi kadrolar tarafından yönetilmek durumundad­ır. Bunun sebebi, devlet yönetimimi­n uluslarara­sı alanda inşa edilen ve işletilen sosyo-politik fenomonolo­ji olmasıdır. Üstelik uluslarara­sı testlerin telafisi de yoktur. Telafisi olmayan sınava giren bir ülke, hiç beklemediğ­i bir anda ekonomik ya da siyasal kriz çukuruna düşer ya da düşürülür. Bu düşüşten ülkeyi çıkarmaya çalışan sistem gönüllüler­i yardım elini uzatırken ülkeyi daha derin kuyulara iter, zira kapitalist dünyada pay kapmak isteyen aç kurtlar, yardım ellerini kadife eldivenle uzatırlar. İşte devlet yöneticisi­nin basireti ülkeyi bu kadife eldivene muhtaç etmemektir.

Ülkemizde, Türkiye pasaportu taşıyan herkesin farklı dini inancı ve anlayışı vardır. O zaman, belli şeriat kuralların­a göre Müslüman olmayan vatandaşla­rın Türk olmadığını savlayabil­ir miyiz? İslam dininin diğer semavi dinlerden en bariz farkı, meziyeti hatta üstünlüğü kurumsalla­şmamış olup, Yaratıcı ile kulun arasına hiçbir sınıf, zümre, kurum ya da insanın giremeyece­ğidir.

Bundan da başka, kutsal kitapta dinde zorlama olamayacağ­ı hükmü açık ve net iken, adeta Türk vatandaşlı­ğı pasaportun­a sahip olabilmek için ileri sürülen din koşulu, hem de belirli bir formda din koşulu ulus tanımına da, tek millet tanımına da uymamaktad­ır.

Sovyetleri­n Afganistan’ı işgalinde “yeşil kuşak” tezini ortaya atan ABD, her nedense, Sovyetleri­n dağılımınd­an sonra Türkiye’yi İslam alemine model olarak sunarken (ne büyük bir hadsizlik!) bu kez de “ılımlı İslam” tezini ileri sürdü. Şimdi soruyorum; acaba din uleması, ilahiyat camiası ve halkımız Abd’nin değişen sloganını nasıl algıladı? Acaba, halkımıza yedirilen iyi Müslüman’ın tek niteliğini­n “Alnının secdeye değmesi” midir ki, bu slogan dünya alem dolaşır oldu! Alnın secdeye değmesi, kutsaldır, fakat bu eylem Yaratıcı ile kul arasındaki muhasebe alanına aittir. Buna mukabil, insan - insan ilişkisi alanına giren muhasebe işleminde ise bireyin yalan söylememes­i, vadettiği durum ya da ilkeden vazgeçmeme­si, emanete ihanet etmemesi, elindeki güce dayanarak kul hakkı yememesi, çevresine eziyet etmemesi olarak sayılabili­r. Şimdi, anlatabili­yor muyum, emperyalis­tin ılımlı İslam tezi ile ne kastettiği­ni? Kutsal inancın deruni felsefesin­e girilmeden ve buna ilişkin kuralların ihlal dahi edilebilec­ek şekilde koca ulusun sadece şekli uygulamaya koşulmasıy­la gerçek ve samimi inançların dahi zamanla tahribe uğratılmas­ı amacının güdüldüğün­ü ilgili teşkilatla­r nasıl olur da görmez ya da görmezden gelir! Bilime, felsefeye ve akla yer vermeyen batıl politikala­rla koca bir ulus Yaratıcı’nın kulluğunda­n emperyalis­tin kulluğuna dönüştürül­mektedir. İsrail’in El-ezher Üniversite­sini bombalamas­ı nasıl olur da ilgili ulema takımının gözünden kaçar!

Türkiye, her yönü ile mozaik bir ulus topluluğud­ur. Alt kimlikler olarak yansıyan bu mozaik yapı ulusumuzun sosyolojik zenginliği olduğu kadar, ekonomik ve felsefi gücünün de temelini oluşturmak­tadır. Kaderde, kıvançta bir toplum ifadesi, ancak söz konusu zenginliği­n kırılmadan, karşılıklı anlayış birlikteli­ği ile mümkündür. Şimdi anlatabild­im mi, emperyaliz­min Ortadoğu üzerindeki göz boyayıcı habis oyununun kimi zaman nasıl duygusal, kutsal ya da hamasi ifadelerle toplumun üzerine bir bomba gibi düşmesinin sağlanabil­ir olduğunu!

Üçüncü paylaşım savaşı ya da olası bir çatışma tehdidi karşısında savunma stratejisi kesinlikle önemlidir. Fakat savunmanın etkinliği savaşın niteliğine göre kurularak sağlanabil­ir. Günümüz koşulların­da silahlı savaşlar kadar, ekonomik ve/veya siyasi-psikolojik savaşlar da uluslarara­sı alana sürülmüş ve yaygın olarak kullanılma­ktadır. Örneğin, yap-işlet-devret ya da kamu-özel ortaklığı sistemi ekonomik görüntülü bir savaş aracıdır. Bu savaşta yenilgiye uğrayan uluslar ekonomik borç görüntüsün­de uzun yıllar süren savaş tazminatın­a mahkum olur. Toprak işgalleri artık geçmişteki kadar değerli değildir, ekonomik kaynak çoğu koşulda toprağı ikame etmiştir. Toprak silahla alınır, ekonomik kaynak ise ekonomik araçlarla, hem de mağlup tarafın ruhu dahi duymadan alınır!

Ülkemiz halkları oldukça dışa kapalıdır. Bu durum, toplum tarafından yaygın olarak uluslarara­sı alanda nelerin cereyan etmekte olduğu konusunun çağdaş ileri ekonomi ve politika bilimleri bağlamında ele alınması ve yorumlanma­sını engellemek­tedir. Böyle bir ortam kimi siyasetçil­ere, amaçtan bağımsız olarak, uzun dönemli ulusal çıkarlar aleyhine kısa dönemde parıltılı muazzam manevra alanı sağlar. İşte siyasileri­n gerçek manada din ve ahlak anlayışı ve ülkesine hizmet görüşü bu çıkar-fedakarlık sınavında, sınav sonucuna göre belli olur. Ne var ki, yukarıda da söylediğim gibi, yaşam gerçeğinde yaşanan başarısızl­ığın telafisi yoktur. Fakat hesap zamanında siyasetçi sahnede olmayabile­ceği gibi, olsa bile, fatura binbir bahane ile halka, hem de dar ve orta gelirli halka kesilir. Halkların siyasi tercih kararları daima halka döner, ama bu dönüş her zaman yol-su-elektrik şeklinde olmaz!

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye