ZANA, SEÇİMİ SEÇİM SONRASIYLA DÜŞÜNMEYE DAVET ETTİ
LEYLA Zana’nın açıklamalarıyla devam edersek, Gazeteduvar’dan Vecdi Erbay’a verdiği söyleşi çözüm sürecinin Erdoğan’a rağmen sonlandığı, “Erdoğan’ın artık süreci buzdolabından çıkarması gerektiği” gibi başlıklar üzerinden çokça tartışıldı. Zana neden bugün konuştu, kime, ne mesaj verdi sorularına sizin yanıtınız ne olur?
Leyla Zana’nın açıklamaları belirttiğiniz gibi Erdoğan’a çağrıya indirgendi ne yazık ki. 8 yıldır Kürt sokağındaki demobilizasyona dair, kent çatışmalarına dair ilk defa bir Kürt siyasetçi çıkıp çok samimi bir açıklama yaptı. Hem yas tuttuğunu ifade etmesi, hem de mahcubiyet hissini taşıdığını söylemesi çok kıymetliydi. Gördüğüm kadarıyla Kürt sokağına dokunan bir açıklama oldu.
İkinci mesele, seçim meselesine dair olan kısım. Değindiğim gibi, Kürt meselesi uzun zamandır parlamenter mücadeleye ve seçimlere indirgenmiş durumda ve bunun Kürt meselesinin çözümüne de Türkiye’deki demokratikleşmeye de katkısı yok. Tam tersine seçim dönemlerinde araçsallaştırılan bir konuya dönüşmüş durumda. Dolayısıyla Leyla Zana’nın bunu hatırlatması, seçimi seçim sonrasıyla beraber düşünme davetiydi.
Üçüncü olarak tek başına “İktidara kaybettirme siyasetinin” doğru olmadığını, en azından mayıs seçimlerinde yanlış olduğunu Leyla Hanım da söylüyor. Dolayısıyla mesele sadece Erdoğan’a yapılmış bir çağrı değil. Yeni bir siyaset inşasına işaret eden ve bence hem muhalefete, “DEM Parti güçlü bir aday profilini öne sürerek, Akp’nin yanı sıra CHP ile de müzakerenin kapısını zorluyor. Çünkü bir beş yıl daha İstanbul Kürt meselesine alan açmayacaksa, bir anlamı yok.”
Hem de DEP Parti tabanına, Kürtlere seslenen açıklamalardı.
DEM PARTİ’NİN OYUN KURMASI GEREKİYOR
DEM’E dahi tahammül edilemeyen bu atmosferde, yeni bir çözüm sürecinin ortaya çıkması ne kadar mümkün?
Mesele şu, bugün Kürt siyasetinin ya da DEM Parti’nin tek başına Erdoğan’ın, devletin pozisyonuna bakarak pozisyon alma şansı yok. Bu, karşı tarafın kurduğu oyun alanında kalarak, ona uygun pozisyon almak anlamına gelir. Oyunu kurmanız gerekir. Kürt meselesi 2015’ten beridir yeniden terör ve güvenlik çerçevesine alınmış durumda Ak Parti tarafından. Ama bu pozisyonun
2015’te şekillenmesinde Kürt hareketinin yaptıklarının ve yapmadıklarının etkisi var.
Bu arada, “Erdoğan’a rağmen süreç çöktü” meselesini kendi adıma öyle okumuyorum. Bu işin sorumlularını sayarsanız en başa Erdoğan’ı koymanız gerekir. Ama şunu da biliyoruz, siyasi aktörler bir tercih yaptıklarında içinde bulundukları zemine, bağlama, diğer aktörlerin pozisyonlarına bakarak tutum alırlar. Erdoğan’ın yaptığı tercihlerde birinci sorumluluk onun elbette ki ama Chp’nin, Hdp’nin, Pkk’nin pozisyonu da Erdoğan’ın tercihlerini şekillendirdi.
KÜRTLERİN BARIŞ SİYASETİNE YATIRIM YAPMASI LAZIM
Erdoğan güvenlik siyasetine devam edebilir. Mesele şu; bunun karşısında DEM Parti ne yapacak? DEM Parti bu şiddet siyasetine rağmen, siyaseti merkeze taşıyacak bir pozisyon alabilecek mi? Kürtler bunu konuşmak zorunda. Hükümetle barış ve demokrasi odaklı bir dil kullanarak konuşmanız, aynı zamanda Türk sokağıyla, Kürt sokağıyla, muhalefetle konuşmanız demek. Kürt hareketinin bir dört yıl daha hem Türkiye’de, hem Rojava’da, hem Irak’ta meselenin bu kadar güvenlik odaklı çerçevelendiği bir zeminde kalma şansı yok. Bunu kırmak durumunda Kürtler. Bunun da ana aktörü DEM Parti, legal siyaset. Leyla Hanım da DEM Parti adına konuşmasa da buna dair bir hattın sinyalini veriyor. Kendi adıma bunu doğru buluyorum. Erdoğan’ın buna yanıt verip vermemesinden bağımsız olarak Kürtlerin barış siyasetine yatırım yapması lazım.