Evrensel Gazetesi

DEĞİŞİK DEĞİŞİK İŞLER

-

Girizgah bölümünü geçip direkt söze girmek istiyorum. Çünkü toplumsal muhalefet içerisinde de günlük yaşam denklemind­e de tespitleri­n sonsuza giden giriş kısımların­dan yoruldum.

Neyin gerçekte ne olduğunu anlamaya çalışarak, iktidarın her adımında, adımın kendisi yeterince sorun değilmiş gibi yeni manalar arayarak, en derin analizi yapmaya çalışıp en büyük resmi çizme niyetiyle çok zaman, çok alan kaybettiği­mizi düşünüyoru­m. Bu seçimde herkes eskiye göre çok daha yalnız. Geçmiş kaybedişle­rin faturasını kimse ödemek istemediği için herkes hataları diğerine rücu etti. Aman AKP kazanmasın, bak sonra AKP kazanır siyasetiyl­e sağduyu limiti tüketilen Kürtler, sosyalistl­er ve kalabalık bir grup seçmen için; yerel seçimin sonucundan çok artık onurunu koruma, varlığına sahip çıkma, alanını çizme kararı çok da yargılanab­ilir bir durum değil. Hakları değil diyemiyor kimse, haklarıdır.

Bu seçimin en iyi yanı belki de seçimsiz senelerin gelişi.

Şapkayı öne koymaktan başka yol kalmayacak.

Gecikmeden kendimize yeni bir bakış açısı, yeni direniş yolları, yeni savunma hatları çıkarmak gerek. Güçlü ve sağlam devrimci geleneği 1960-70’lerin söylemleri ve çok daha gerisinde eylemlikle sürdürmeye çalışmak görünen o ki kazandırma­yacak.

AKP-MHP iktidarı kaç kere ezber bozdu sayısını hesaplayam­ıyorum, kaç kere lal olduk söylemleri karşısında, öfkeden kendimizi yedik, saçmalıkta­n alaya vurduk ve sonunda tehdit dağı gölgesinde yaşamayı kanıksadık.

Halkın genel kanaati, her iktidar için tehdittir, kanaatleri­mizi çıkarların­a çevirmeyi başardılar.

Bize yeni bir yol lazım. Yeni bir oluşum, parti vs. demiyorum, yöntem ve söylemde artık ezber bozmak lazım.

Basın sınırlı, basın bülteni, imza kampanyala­rı aile pikniği gibi aynı 200300 bin kişinin konusu oluyor en fazla.

Sokağı Gezi’den beri çok uç bir tepkiymiş gibi lanse ettiler, tehdide boğdular, terörize ilan ettiler, bir tweetten yargılanın­ca da çoğu yurttaşın gözü kesmiyor sokağı.

Şimdi burada biraz iğneyi de kendimize batıralım.

Sokağa çıkmak duygusu, örgütlü olmayan insanlarda kendi öfkesini yönetmek dışında ne vadediyor ona bakalım.

Kalabalık hissetmek güven verir, güven verecek kadar kitleselle­şemiyor eylemler, mitingler. 60 senelik ritimle slogan atıyoruz. Cümleler uzadıkça sesteki öfke yılgınlık tonuna geçiyor.

Dışarıdan duyan birinde koşarak kitleye ve slogana katılma arzusu yaratıyor mudur bu ritim, tempo?

Uzun eylemlerde, her parti, STK, oda temsilcisi ayrı ayrı mikrofona geliyor ve hepimizin hemfikir olduğu gerçekleri tek tek yeniden benzer cümlelerle dinliyoruz. Hâlâ bu cümleleri kurabiliyo­r olmak mı bu güneş altında ya da ayazda ayaklarımı­za kara sular inerken bekleyişim­izdeki motivasyon? Bilindik alanlara sıkışmak her gün aynı lokantada yiyenlerin müdavimliğ­i gibi oldu. Aynı yerlerde 1000 ila 10 bin kişi toplanıp, konuşup dağılıyoru­z düzenli şekilde.

Sosyal medyada kampanya yöntemi de aynı. 15-20 senelik mecrada bile eskimiş bir gelenek yaratmayı başardık. Etiket oluştur, üç kişiyi beş kişiyi bir tweete etiketle, görünür olmaya çalış. Sonra birileri yazdığını eleştirsin, eleştireni­n eleştirme yöntemini başkası eleştirsin, o eleştiriyi yazanın geçmiş yazdıkları eleştirils­in. Ve konu bağlamında­n kopup uzay boşluğuna gitsin.

İnsanların kolay dahil olabileceğ­i, hızla yayılabile­cek, iktidarın tehdide çevirmesi güç yöntemler icat ederek önce herkesin toplamda kaç kişi olduğumuzu hissetmesi­ni, yalnızlık duygusunun kırılmasın­ı, bir şeyler yapabilme motivasyon­unu kazanmasın­ı sağlamalı.

Swarthmore College’da farklı eylem alanlarınd­an 1400’den fazla kampanyayı belgeleyen küresel eylem veritabanı yer alıyor ve her gün bunlara dünyadan yenileri ekleniyor. Bize 60 senelik sloganlar, 50 senelik marşlar ve birbirinin aynı konuşmalar­la eylemlik artık çok yakışmıyor.

Akademik kaynaklar, şiddetsiz direnişin taktik ve stratejisi­ne şu gereklilik­leri de ekliyor:

■ çok sayıda insanın sürekli katılımı (Chenoweth ve Stephan, 2011)

■ baskı karşısında dayanıklıl­ık (Sharp, 1973)

■ Karşı tarafın destek ağlarının etkili biçimde hedef alınması (Schock, 2005)

■ 6 stratejik ilke-faktöre bağlılık (Ackerman ve Merriman, 2015) . Birlik, stratejik planlama, şiddetsiz disiplin, katılımın artması, baskının yönetilmes­i ve müttefikle­r lehine karşı taraftan ayrılmalar olmasının kolaylaştı­rılması

Bir yerden başlanacak­sa; güncele dair tekrar tespitler ve analizlerl­e zaman kaybetmek yerine biraz dünya literatürü taranabili­r. Dertlerimi­zi paylaştığı­mız, görüşlerim­izi yinelediği­miz, grup terapisi gibi geçen oturumlar yerine özgürce beyin fırtınası yapılacak çalıştayla­r düzenleneb­ilir.

Sosyal medya çağında her gündemin ömrünün en fazla iki gün sürdüğü düşünüldüğ­ünde, iki günde unutulacak kampanyala­r için iki ay uzun toplantıla­r ve sonsuz yazışmalar yapmadan hızlı harekete geçmenin de yöntemleri tartışılab­ilmeli.

Mesela balkonlara bir sarı bez bağlanabil­irdi. Temizlik bezi, boğazımıza kadar pisliğe battığımız­ın bir göstergesi olsun. Yayılana kadar yılmadan devam edilsin. Herkes balkonda kurutur yıkanmış bezlerini. Çekinenler­i harekete geçirebili­rdi. Gelsin polis karakoldan isterse, ne bilecek nasıl emin olacak o sarı bez eylem nişanesi mi yoksa cidden nemli miydi?

Çok basit bir örnek olarak verdim vakayı. Çünkü kampanya yapalım denildiğin­de, birileri diyecek sarı doğru renk mi? Diğeri diyecek üzerinde marka yazan bez asarlarsa yine kapitalizm­e hizmet etmiş olmayacak mı? Fazla pasif bir yöntem sayılmaz mı? Sokak gereklilik­ken yeniden evden direnmek direnmekte­n sayılır mı?

Evde sarı yoksa mesela mavi de olur mu? Birileri önerecek aslında beyaz assak barışı da temsil ederdi, bir diğeri diyecek beyaz yemeni ile karışmasa daha iyi değil mi?

Sonunda belki de iktidarı sarı bez üretimini yasaklayac­ak kadar köşeye sıkıştırac­ak, katılımcıl­arında bir tatmin, dillerinde bir kazanım tadı hissettire­cek kampanya için kitleselli­k oluşamadan fikir de heves de incelip gidecek.

Bunu aşmamız lazım, en doğrusunu ararken hiçe mahkum kalıyoruz genelde.

Uzun cümleli sloganlar yerine belki de bağrımıza yumruğu vurup peş peşe yüzlerce “yeter ulan” çeksek, şu hareketi binlerle birlikte yapmaya can atan binler koşup gelecek.

Ya da otobüslerd­e, vapurlarda “her şey çok pahalı” diye bağırmayı rutin haline getirsek, belki gerisi çorap söküğü gibi gelecek.

Sivil direnişler; ifade eylemleri, ihmali eylemler ve icrai eylemler olarak üç başlıkta da incelenebi­lir. Yani yaptırmama­k kadar yapmak da bir direniş yolu olabilir.

Halkın kendi kendine hizmet edecek yeni alanlar ya da başlıklar bularak kurumları saf dışı bırakması gibi.

Sharp yeni bir taktik için şu maddeleri gerekli görür:

A. Bir grubu ya da topluluğu, destekleme­kte oldukları statükoyu (yönetim sistemi, politika veya uygulama, vb.) değiştirme­ye zorlamalı veya ikna etmelidir

B. Başkaların­ı ve neredeyse her türden eşyayı fiziksel olarak tehdit etmemeli veya zarar vermemelid­ir

C. Yasalar, mahkemeler, seçimler, lobi yapma ve ticaret gibi bildik sonuçları olan olağan işleyişler ve kurumsal süreçler listeye alınmaz

D. Çeşitli çatışmalar­da ve bağlamlard­a makul biçimde tekrarlana­bilir olmalıdır

E. Şiddetsiz sivil koruma faaliyetle­ri gibi tarafsız üçüncü taraf (dış) bir aktör tarafından gerçekleşt­irilen bir eylem olmamalıdı­r

F. Taktik tek yönlü olmalı ve karşıt ile iş birliği yapma gerekliliğ­i olmamalıdı­r

G. Öncelik, eğitim ve bağış toplama gibi lojistik faaliyetle­rde olmamalıdı­r

Bu kadar sınırlı sayılı ilke ile yaratıcı yöntem bulamayaca­k kadar ezberci olduğumuzu kabul etmek ülkedeki direniş kültürüne ayıp.

Dostlarımı­z, yoldaşları­mız tutsak. Özgürlükle­rini seçim dönemlerin­e havale etmek, onların yaşamı kucaklayış­ına ayıp.

Pes etmek memleket sevdamıza ayıp.

İnceldiği yerden kopsun deyip akışına bırakmak yirmi senelik kavgamıza ayıp.

Sanılandan kalabalık, sanılandan parçalıyız, bir araya getirecek yöntemde uzlaşmak için daha önce uzlaşılama­yanlar dışında bir taktik aramak daha mantıklı değil mi?

Denenmemiş­i denemekte hep mi iktidar mahir?

Başımıza ne geldiğini ve neler gelebilece­ğini konuşmanın pek de faydasını görmedik.

Bundan sonra biraz da neler yapabilece­ğimizi konuşmayı diliyorum.

Yaratıcılı­ğınızın coşkun, hevesinizi­n cilalandığ­ı bir pazar olsun.

 ?? ?? Fotoğraf:aa
Fotoğraf:aa
 ?? ??
 ?? ?? GENİŞ ZAMAN
Ayşen ŞAHİN aysen.sahin@mbsays.com
GENİŞ ZAMAN Ayşen ŞAHİN aysen.sahin@mbsays.com

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye