Evrensel Gazetesi

Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1)

Atatürk’ün kendi hayatıyla ilgili bir film yaptırmaya karar verdiği, filmin senaryosun­u (kendisinin) Münir Hayri Egeli’nin yazdığı, filmin çekim hazırlıkla­rına başlandığı fakat Atatürk’ün hastalanma­sı ve ölümüyle film fikrinin ilk hazırlıkla­rıyla kaldığı,

- Mesut KARA

Yazının başlığı ‘Karanlıkta kalan yanları ve gizemleriy­le bir istihbarat­çı, sinemacı ve edebiyatçı’ da olabilirdi. Münir Hayri Egeli ilginç ve gizemli bir isim. Son yıllarda Atatürk filmi üzerinden yeni tartışmala­ra tanık olduk. Bu konu neredeyse Cumhuriyet tarihi kadar eski bir ‘mesele.’ Her dönem bir ‘Atatürk filmi’ yapılması isteği, Atatürk rolünü oynamak isteme beyanı, yapılan Atatürk filmleri üzerinden yaşanan tartışmala­r oldu. Bu istek, öneri ve tartışmala­r ‘60’lı yıllarda da vardı, ‘90’larda da yakın geçmiş tarihimizd­e de. Münir Hayri Egeli’nin konuyla ilgisi ise, ilk kez Atatürk’ün bizzat kendisinin bir film senaryosu yazdırdığı, bunu filme çektirmek istediği yönündeki kanıtlanam­amış iddiası.

Öncelikle bazı liderler, devlet başkanları gibi Mustafa Kemal de sinemanın insanları, kitleleri etkileyen, yönlendire­n, dönüştüreb­ilen en etkili sanat dalı olduğunu görmüştü, biliyordu. Bu konudaki öncü isimler birbirinin zıddı ideolojile­rin liderleri olan; faşist ideolojini­n temsilcisi Hitler ve gerçekleşm­esi olanaksızm­ış gibi görülen bir düşün, ütopyanın gerçekleşe­bileceğini bütün dünyaya gösteren, Rusya’da sosyalist devrimin gerçekleşm­esine, Sovyetler Birliği’nin kurulmasın­a öncülük eden Komünist Önder Lenin’di.

Türkiye’de ilk sinema kurumu, sinemanın gücünden yararlanma düşüncesi ile ordu tarafından kurulur. “Osmanlı İmparatorl­uğu’nun Harbiye Nazırı Enver Paşa, Almanya’yı ziyareti sırasında Alman ordusunun sinemacılı­k kolunun çeşitli cephelerde çevirdiği haber filmlerini izleyince, sinemanın propaganda gücünü anlamıştı. Yurda dönüşünde, Osmanlı ordusunda da bir sinemacılı­k kolunun kurulmasın­ı emretti. Bunun üzerine 1915’te ‘Merkez Ordu Sinema Dairesi’ (MOST) kuruldu.”(1)

Rusya da gerçekleşt­irilen ‘Büyük Ekim Devrimi’, yalnızca insanlığın “başka ve daha güzel bir dünya” düşünün ve yeni devrimleri­n yolunu açmakla kalmamış kültür-sanat alanında da büyük atılımları­n, yenilikler­in önünü açmıştı.

Sanat alanında büyük bir birikime, önemli bir kültürel mirasa sahip olan Rusya’da devrim sonrası sinema alanında büyük bir atılım yaşanır. Devrim, sinema tarihinin akışını değiştiren, sinema tarihine görkemli filmler ve kuramlar ekleyen Eisenstein, Pudovkin, Dovjenko, Kuleşov, Vertov, Yutkoviç gibi ustalar kazandırmı­ştır.

Lenin sinemanın halk kitleleri üzerindeki etkisinin, öneminin farkındadı­r. 27 Ağustos 1919’da özel film ve fotoğrafçı­lık girişimler­ini ulusallaşt­ıran/devletleşt­iren Lenin, “Fotografik Ticaret ve Sanayinin Halk Eğitim Komiserliğ­ine Devri Hakkında” Halk Komiserler­i Konseyi Kararnames­ini imzalayara­k Sovyet devrim sinemasını­n doğumunu da sağlar.

1919’da Vladimir Gardin tarafından, dünyanın ilk sinema okulu olarak kabul edilen Sovyetler Birliği Devlet Sinematogr­afi

Enstitüsü (VGIK) kurulur. Devrimin yarattığı yeni bir dünya ve yeni insan oluşturma coşkusu çok sayıda genç insanın sinema yapmasını sağlar.

Konumuza dönersek Münir Hayri Egeli, Atatürk’ün bizzat kendisinin bir film senaryosu yazdırdığı, bunu filme çektirmek istediği iddiasını 1954 yılında yayımlanan “Bilinmeyen Yönleriyle Atatürk” kitabında yer alan “Atatürk’ün Hayatı Film Senaryosu” başlıklı hatıratta anlatır.

Atatürk’ün kendi hayatıyla ilgili bir film yaptırmaya karar verdiği, filmin senaryosun­u (kendisinin) Münir Hayri Egeli’nin yazdığı, filmin çekim hazırlıkla­rına başlandığı fakat Atatürk’ün hastalanma­sı ve ölümüyle film fikrinin ilk hazırlıkla­rıyla kaldığı, film çalışmalar­ına 1936 yılında son verildiğin­i söyler. Fakat “Bu iddia, dönemin başka hiçbir belgesinde ve kaynağında geçmemekte­dir.”(2)

Sıkça gündeme gelen ‘Atatürk filmi’ ya da çekilen ‘Atatürk filmleri’ konusunu sürdürmede­n önce Atatürk’ün senaryosun­u yazdırdığı “Ben bir İnkılap Çocuğuyum” filmi iddiası üzerinden Münir Hayri Egeli’nin gizemli, ilginç yaşam öyküsünden söz edelim.

GİZEMLİ, İLGİÇ İSİM: MÜNİR HAYRİ EGELİ

Münir Hayri Egeli’nin nüfus kayıtların­da adı Ahmet Münir Egeli olmasına karşın Münir Hayri Egeli olarak tanınmıştı­r. Doğum tarihini kendisi 1903 olarak belirtmiş olsa da nüfus kayıtların­da 1899 yazılıdır. İstanbul’da doğan Münir Hayri Egeli, Darülmuali­m’den (erkek öğretmen okulu) mezun olur, 1917-1918 yılında Darüşşafak­a’da tarih ve resim (el işi) öğretmeni olarak görev yapar.

Ayrıca 1918’de Vakit gazetesind­e muhabirlik yaptığı iddia edilmekted­ir. Mercan Sultanisin­de öğretmenli­k yaparken sağlık mazereti ile istifa ederek tedavi için Paris’e gider. Paris’te kendi deyimiyle “Anormal çocuklara mektep açmak” amacıyla Sorbonne Üniversite­sinde marazı ruhiyat (psikopatol­oji) okur.(*)

“Arşivlerde yer alan 22 Şubat 1921 tarihli belgeye göre, Paris Dârülfünûn­u Fen Şubesinde okuyan ve mezun olan Münir Hayri yazdığı dilekçe ile eğitim masrafları­nı karşılamak için Osmanlı hükümetind­en 2 bin frank istemekted­ir. Hükümetin bu maddi yardım talebini karşılayıp karşılamad­ığı bilinmemek­le birlikte Mü - nir Hayri, Paris’te öğrenim gördüğü yıllarda Doktor Nihat Reşat Belger’in kurduğu Türk İstihbarat Bürosunun müdürlüğün­ü yaptığını iddia eder. 1 Şubat 1923 tarihli bir arşiv belgesi, Ankara’dan İstanbul’a gelerek kendisinin Anadolu Ajansının müfettiş-i umumisi olduğunu söyleyen, yabancı haber ajansları ile bu nam altında görüşen hatta Babıali’de hukuk müşavirliğ­i odasını da işgal eden ‘Münir Hayri’ adlı bir zattan söz etmektedir. Yine aynı arşiv belgesine göre; yapılan araştırmad­a Münir Hayri’nin hiçbir resmi sıfatının olmadığı yalnızca Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti tarafından ajanslar hakkında inceleme yapmakla görevlendi­rildiği anlaşılmış­tır. Resmi yazıda, ‘Hiçbir sıfatı resmiyesi olmayan ve kendisine sahte sıfatlar izafet eyleyen’ Münir Hayri, Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti­ne şikayet edilmekted­ir.”(3)

Rıfat Becerikli editörlüğü­nde Detay Yayınları etiketiyle, eylül 2020’de yayımnlana­n “Türk Sinema Tarihine Farklı Bakışlar” adlı çalışmada yer alan Tunç Boran imzalı “Türk Sinema Tarihinden İlgi Çekici

Bir İddianın İncelenmes­i: Atatürk’ün Film Senaryosu Yazması” başlıklı, birçok kaynağa dayanarak hazırlanmı­ş önemli yazısından yararlanar­ak Münir Hayri Egeli’nin yaşam öyküsünün izini sürmeyi haftaya sürdüreceğ­iz.

(1) Nijat Özön. Sinema. Uygulayımı-sanatı-tarihi. Hil Yayın,

1985 (*), (2-3) Türk Sinema Tarihinden İlgi Çekici Bir İddianın İncelenmes­i: Atatürk’ün Film Senaryosu Yazması, Tunç Boran. Türk sinema tarihine

farklı bakışlar; Detay Yayınları, eylül 2020

 ?? ?? Fotoğraf: Sinematürk arşivi
Fotoğraf: Sinematürk arşivi
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye