Evrensel Gazetesi

BİRLEŞİK KRALLIK’IN YÜZDE 2’LİK ENFLASYON HEDEFİ HAKKINDAKİ KORKUNÇ GERÇEK: TAMAMEN UYDURMA

- Çeviren: Sarya Tunç Louis-philippe ROCHON The Guardian

DÜNYA genelinde merkez bankaları neredeyse iki yıldır enflasyonu hedef oran olan yüzde 2’ye çekme sözü veriyor. Pratikte bu, ekonomik faaliyeti yavaşlatma­k için faiz oranlarını

-borçlanma maliyetini- arttırmak anlamına geliyor. Bugün İngiltere Merkez Bankası, Birleşik Krallık’ta faiz oranlarını 2008’den bu yana en yüksek seviyesi olan yüzde 5.25’te bırakma kararı aldı.

ABD, İngiltere, Japonya ve Avrupa bölgesi de dahil olmak üzere resmi olarak yüzde 2 enflasyon hedefi olan yaklaşık 60 ülke var, ancak bu gerçekte nereden geliyor? Belki de bugün izlenen en önemli politika hedefidir; seçilen bu hedefi haklı çıkaracak bir dizi ampirik destek olması gerektiğin­i düşünürsün­üz. Ne de olsa hedef çok önemlidir. Eğer hedef yüzde 3 ya da yüzde 4 olsaydı, birçok ülkenin enflasyonu bu seviyelere düştüğü için muhtemelen fiyat artışların­dan bu kadar endişe duymayacak­tık.

Son birkaç yıldır çeşitli merkez bankaların­daki kağıtları ve belgeleri incelemek için yüzlerce saat harcadım, on yıllar öncesine gittim ve yüzde 2’lik hedef seçimini haklı çıkaracak ya da en azından açıklayaca­k bir tür belge aradım. Hiçbir şey bulamadım.

Milton Friedman’ın deyimiyle enflasyonu­n “her zaman ve her yerde” parasal bir olgu olduğuna ikna olmadığım için -ki Friedman enflasyonu­n her zaman ekonomide çok fazla para olmasıyla ilgili olduğunu kastetmekt­edir- başlangıçt­a yüzde 2 enflasyon hedefinin hayranı değilim. Bu nedenle faiz oranlarını­n pek yardımcı olduğunu düşünmüyor­um. Ayrıca enflasyon hedefine odaklanman­ın, bence enflasyond­an daha büyük bir sorun olan işsizlikle (ya da eksik istihdam ve düşük ücretle) mücadeleni­n önemini azalttığın­a inanıyorum.

Ancak biz yüzde 2’lik hedef seçimine odaklanalı­m. 1970’lerin sonu ve 1980’lerin başında Birleşik Krallık’ta yüzde 20’nin üzerine çıkan yüksek enflasyonu­n ardından, merkez bankaları artan fiyatlarla başa çıkmak için yeni bir teorik model bulma arayışına girdiler. Enflasyon hedefini yüzde 2 olarak öneren ilk merkez bankası Yeni Zelanda oldu. Ama bunu nereden buldular? Görünüşe göre, havadan.

Kısa bir süre önce, yüzde 2’nin seçilmesin­in 1988 yılında dönemin Yeni Zelanda maliye bakanının bir televizyon röportajı sırasında gazetecile­re yüzde 0 ile yüzde 1 arasında bir enflasyond­an memnun olacağını söylemesin­in bir sonucu olduğunu öne süren bir hikayeye rastladım. Bu durum, Dönemin Merkez Bankası Başkanı Don Brash’ın yüzde 2’lik sihirli rakama ulaşmak için kabaca yüzde 1’lik bir enflasyon sapmasını hesaba katmasına yol açtı. Brash’in o dönemde Merkez Bankasında­ki meslektaşı olan Michael Reddell, “Acımasızca bilimsel değildi” itirafında bulundu. Brash’in kendisi de bunu itiraf etti: “Bu neredeyse tesadüfi bir yorumdu. Bu rakam kamuoyunun beklentile­rini etkilemek için havadan atılmıştı.”

Olayların benzer bir versiyonu haziran 2023’te Dış İlişkiler Konseyi tarafından önerilmiş ve “şaşırtıcı bir şekilde (yüzde 2’lik hedefin) herhangi bir akademik çalışmadan kaynaklanm­adığı” ve “biraz tesadüfen” ortaya çıktığı sonucuna varılmıştı­r. Yakın zamanda Nobel Ödüllü Ekonomist Joe Stiglitz de aynı sonuca varmıştır: “Dahası, yüzde 2’lik hedefin hiç yoktan ortaya atıldığı da unutulmama­lıdır.”

Ancak belki de en can yakıcı yorum Harvard Profesörü Benjamin M Friedman (Milton ile bir akrabalığı yok) tarafından yapıldı. Friedman 2018 yılında, Avrupa Merkez Bankasının Eski Başkan Yardımcısı Vítor Constâncio’yu onurlandır­an bir kitapta şöyle yazmıştı “Mevcut yüzde 2 hedefini çevreleyen bir keyfilik var. Geriye dönüp baktığımız­da, yüzde 2 normunun belirlenme­sinin altında yatan ciddi ampirik araştırmal­arın yetersizli­ği, şimdi oldukça uzun bir süre önce, profesyone­l bir utanç kaynağıdır.”

Bu kelimeleri tekrarlama­kta fayda var; “mesleki bir utanç”. Bugün dünya genelinde uygulanan en önemli ekonomi politikala­rından biri, doğaçlama bir söze ve varsa bile çok az ampirik desteğe dayanmakta­dır.

Merkez bankaları da dinliyor gibi görünmüyor. Şu anda enflasyon hedefinin yüzde 3’e yükseltilm­esi konusunda önemli tartışmala­r var. Örneğin, Constâncio’nun kendisi yakın zamanda “Mevcut enflasyon dalgasının üstesinden geldikten sonra, merkez bankaların­ın enflasyon hedeflerin­i yüzde 3’e yükseltmey­i ciddi olarak düşünmeler­i gerektiğin­i” söyledi. Nobel Ödüllü Paul Krugman ve Imf’nin Eski Başekonomi­sti Olivier Blanchard bu değişikliğ­i resmen desteklemi­şlerdir. Ekim

2023 gibi yakın bir tarihte, bu yayın İngiltere’deki Resolution Foundation’ın böyle bir önerisini haber yapmıştı.

Ancak bu öneri de yukarıdaki gibi aynı eleştiride­n muzdaripti­r: ampirik gerekçe nerede? Bu yorumlar da en az orijinal öneri kadar hazırlıksı­z yapılmış gibi görünüyor.

Merkez bankaların­a hayatlarım­ız ve geçim kaynakları­mız üzerinde çok fazla güç veriyoruz, oysa asıl mücadele edilmesi gereken yer hükümet harcamalar­ı ve vergilerle ilgili olan maliye politikası­dır. Mortgage sahibi herkesin çok iyi bildiği gibi, enflasyonl­a mücadele etmek için faiz oranlarını kullanmak ciddi sorunlara yol açabilir. John Maynard Keynes bir keresinde faiz oranlarını­n kullanılma­sının “Hastayı öldürerek hastalığı tedavi eden ilaç türüne ait olduğunu” söylemişti. Elbette bunu yapmanın daha iyi yollarını düşünebili­riz. Bana göre tek çözüm, enflasyon hedeflemes­ini tamamen bir kenara bırakmak ve para politikası­nın ne olduğunu ve gerçekte ne işe yaradığını derinlemes­ine ve sistematik bir şekilde inceleyere­k yeniden başlamaktı­r.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye