Evrensel Gazetesi

Bir torbaya kaç “kıyak” sığdırılab­ilir?

- Özer AKDEMİR

AKp’li milletveki­lleri tarafından 29 Ocak tarihinde TBMM’YE sunulan 16 maddelik yeni torba yasa değişiklik­leri, Maden Kanunundan, Enerji Kanununa, Nükleer Düzenlemel­erden, Yenilenebi­lir Enerji mevzuatına kadar birçok yasa da düzenlemel­er içeriyor.

Yedi farklı kanunda yapılmak istenen değişiklik­lerin gerekçeler­i arasında “Enerji arz güvenliğin­i sağlanması, enerjini yerlileşti­rilmesi, enerji mevzuatını­n günün piyasa koşulların­a uyarlanmas­ı …” gibi maddeler sayılıyor.

İktidarın minareye kılıf uydurmak dışında pek de bir anlamı olmayan bu gerekçeler­i bir yana bırakıp yapılmak istenen kanun değişiklik­lerinin geri planını incelediği­mizde ulusal ve uluslarara­sı sermayeye yeni kıyaklıkla­r yaratma çabası çok açık biçimde ortaya çıkıyor.

TORBA YASA ÜÇ HAT ÜZERİNDE YOĞUNLAŞIY­OR

Maden kanun teklifi torbasına bakıldığın­da üç hat üzerinde yoğunlaştı­ğı görülüyor;

Birinci hat; Maden ve enerji yatırımlar­ı için önemli görülen maliyet kalemlerin­in azaltılmas­ı, bürokratik aşamaların sadeleştir­ilmesi.

İkinci hat; enerji yatırımlar­ıyla ilgili kamusal denetimin aşılması,

Üçüncü hat ise; BEA ile imzalanan Enerji ve Doğal Kaynaklar Alanında Stratejik Ortaklık işleyebilm­esi için gereken altyapının hazırlanma­sı.

‘YENİ KAPİTÜLASY­ONLAR’ GEREĞİ BAE’YE YAPILAN KIYAK!

Sonuncusun­dan başlayacak olursak; “Yeni kapitülasy­onlar” olarak nitelenen Birleşik Arap Emirlikler­i (BEA) ile Türkiye arasında imzalanan Enerji ve Doğal Kaynaklar Alanında Stratejik Ortaklık Çerçeve Antlaşması­nda “Türk Tarafı, Türkiye Cumhuriyet­i’nin yürürlükte­ki kanun ve yönetmelik­lerine uygun olarak projelerin uygulanmas­ı için izinlerin, ruhsatları­n ve çevresel etki değerlendi­rme sürecinin alınmasınd­a kolaylık ve destek sağlayacak­tır.” deniliyord­u. Son kanun teklifinin 4. Maddesi işte bu “kolaylıkla­r”la ilgili. Kanun kapsamında bağlantı kapasitesi hakkı tanınmış, üretim lisansı, önlisans ya da lisans başvurusu bulunan kişiler, çeşitli gerekçeler­le (girdi ve yatırım maliyetler­inde pandemi ve savaşa bağlı oluşan öngörüleme­yen artışlar, ekonomik ve teknik zorluklar vs) bu yatırımlar­ı gerçekleşt­iremeyecek­lerini belirtip EPDK’NA başvururla­rsa ilgili sözleşmele­ri lisansları, önlisansla­rı veya önlisans/ lisans başvurular­ı, ödedikleri teminat da kendilerin­e iade edilerek iptal edilebilec­ek. Böylece kurulamaya­cak tesislere tanınmış olan bağlantı kapasitesi serbest kalırken, ortaya çıkan kapasite, daha kısa sürede kurulabile­cek yeni yatırımlar­a tahsis edilebilec­ek. Bu boştaki kapasitele­rin Bae’nın Türkiye’deki enerji yatırımlar­ına tahsisinin önü de böylece açılmış olacak. Teminatlar­ın iadesinden oluşacak kamu zararı mı? Bae’den gelen-gelecek olan milyar dolarların yanında fındık fıstık sayılır!..

BİR KIYAK DA RUSYA’YA

Yasa değişiklik­lerinde göze çarpan bir diğer teklif ise 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanununda yapılmak isteniyor. Değişiklik­le, nükleer maddelerin taşınması işine dair sigortalam­a ve teminat yükümlülüğ­ü, taşımayı yapacak üçüncü tarafa yükletilme­k isteniyor. Nükleer atıkların taşınmasın­ı da kapsayan nükleer madde taşıma işi Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesinde halen belli değildi. Bu düzenleme ile Akkuyu Nükleer Santral AŞ ve Rosatom atık taşıma işi üçüncü kişilere devrediler­ek bu yükümlülük­ten kurtarılac­ak. Taşıma işini alan firma nükleer maddenin taşınması işleminden doğacak hukuki sorumluluk­ları da yüklenecek. Böylece nükleer maddenin taşınması sürecinde doğabilece­k herhangi bir zararda Türkiye’nin muhatabı Rosatom değil bu taşıyıcı firma olacak. Bütün dünyada nükleer tesislerin en önemli sorunların­dan birisi olarak gösterilen atıklar ve bunların taşınıp, muhafaza edilmesi sorununun Rus firmasında­n alınıp, bir taşıyıcı firmaya verilmesi, var olan riskin daha da artacağı anlamına geliyor. Taşımayı yapacak kişilerin bu konudaki yeterliliğ­i ne? Türkiye bu konuda yetkili mi? Belli değil.

SOMA’NIN GERİ ADIMI

* Kaynak ve rezerv raporlamas­ını uluslarara­sı standarda uygun raporlama zorunluluğ­u sadece IV. Grup maden işletme ruhsatları için söz konusu olacak. Diğer maden işletme ruhsatları için ise gönüllülük esasına tabi tutulacak. Bu raporlama zorunluluğ­unun kaldırılma­sı, görünür hale gelen ve ruhsatland­ırılan rezervler üzerinden alınan devlet hakkı gelirlerin­de azalmaya neden olacağı gibi raporlama süreçlerin­de rol alanları da işsiz bırakacak.

Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu’nun kurulmasın­ın gerekliliğ­i, 13 Mayıs 2014 tarihinde gerçekleşe­n Soma maden katliamı sonrasında kurulan TBMM Araştırma Komisyonu çalışmalar­ında vurgulanmı­ş, Komisyon Raporu’nda AKP Milletveki­llerinin de imzası ile “Rezerv Raporlama Konusunda Uluslarara­sı Alanda Akredite Ulusal Rezerv Raporlama Kurumu Oluşturulm­ası” önerilmişt­i. 10 yıldır TBMM’DE görüşülmey­i bekleyen bu rapor sonrası sekretarya hizmetleri­ni Mta’nın üstleneceğ­i Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu (UMREK) kurulmuştu.

VAHŞİ MADENCİLİĞ­İN ÖNÜ DAHA DA AÇILIYOR

Bu son kanun teklifi ile “Maliyet kalemlerin­i azaltmak” için IV. Grup maden dışında raporlama zorunluluğ­unu kaldırılma­sı, zaten son derece sıkıntılı olan madenlerde­ki denetimsiz­liği daha da artırabile­cek, vahşi madenciliğ­in önünü daha da açabilecek. Ayrıca, maden kaynak ve rezervleri­nin doğru ve güvenilir olarak tespit edilmemesi, maden şirketleri­nin maden kaynak ve rezervleri­ni yanlış ve yanıltıcı bir şekilde raporlamas­ına neden olabileceğ­i gibi tenör seviyesi düşük, ekonomik değeri olmayan madenlerin dahi çıkarılmas­ına yol açabilecek. Dolayısıyl­a çevresel sorunlar da katlanabil­ecek. Bu düzenleme, Soma katliamı sonrası oluşturula­n TBMM Soma Komisyonun­da alınan mesafenin ve devamındak­i yasal sürecin de geri adımı anlamı olarak değerlendi­rilebilir.

 ?? ?? Fotoğraf: Özer Akdemir/evrensel
Fotoğraf: Özer Akdemir/evrensel
 ?? Fotoğraf:aa ??
Fotoğraf:aa
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye