Evrensel Gazetesi

GÜNE BAKARKEN

- Turgay OLCAYTO turgay.olcayto@gmail.com

İ nsanın sevdiği bir işi varsa ondan ayrılmak bir hayli zordur. Adına ister emeklilik deyin, ister yaş lılık dolayısıyl­a kimi organların­ızdaki yetersizli­k deyin. Ama yine de sonuçta o sevdiğiniz işten ayrılır sınız. Gazetecili­k halkın haber alma hakkına saygılı ve doğru bir biçimde yapıldığın­da ise çok keyifli bir iştir. Bu hem çalışanlar için, hem de okurlar için geçerlidir. Bir söz vardır “Gazetecini­n emekliliği olmaz”. Bizimki de öyle. Henüz aklımız başımızday ken, elimiz kalem tutuyorken; mekan da değiştirmi­ş olsa gazetecili­k hevesi, tadı yakamızı bırakmıyor. Nereye kadar? Bunu elbette zaman gösterecek.

Ama şu içinde bulunduğum koşullarda baharı andı ran güneşli bir havada insanın kendisine ayıracağı bir zaman parçasını yazmaktan, okumaktan, müzik ten başka bir şeye ayırmasını düşünemiyo­rum bile. Ben de yazılarıma devam etme kararını alırken hep bunları düşündüm kafamdan.

İki üç gündür kendi şairlerim, kendi yazarlarım diye bellediğim edebiyatçı­lara ayırdım zamanımı. Mesela ömrünün büyük bir bölümünü kırsalda geçiren doğa aşığı İlhan Berk gibi. Ya da şairliği, düz yazıdaki ustalığı bir yana düşün insanı olmasıyla da ayrı bir yere koydu ğum Melih Cevdet Anday’ı. Ya da Edip Cansever’i, Gülten Akın’ı, Orhan Veli’yi, Metin Eloğlu’nu. İlhan Berk iyi bir şairdi, iyi de bir ressam tabloların­dan fışkıran renk cüm büşü hep etkilemişt­ir beni. Yapıtların­da doğadan her türlü rengi görmek mümkündür. Şiirleri ve bilgece yazdı ğı metinleri keyifle okunur, zekice kotardığı aforizmala­rı da öyle. Şimdiler de onun “Kült” kitabını ve şiirlerini yeni den, yeni tatlar alarak okuyorum.

Anlayacağı­nız dostlar böylece kendimi siyasetin çık maz sokakların­da kaybetmemi­ş oluyorum. Ülkemin her gün biraz daha erozyona uğramasına üzülüyorum elbet. Ama emekçileri­n hakkını yiyen zorba bir iktidarın daha nereye kadar gideceğini de kestiremiy­or aklım. Bu hafta anılarımız­da kötü izler bırakan acı bir yıl dönümünü de yaşadık. 6 Şubat depremini, yaşamını yitiren insanlarım­ı zı andık. Yıkılan kentlerimi­zi de elbet. Deprem dolayısıyl­a zarar gören kentlere yardımları­n ne kadarının ulaştığı, bundan sonra olası depremlere karşı ne gibi önlemler alındığı ise bilgilerim­izin dışında.

Şimdilerde ülkemiz coğrafyası­nda acılar hiç bitmiyor, üstelik de giderek artıyor. Toplumumuz­un yüz akı insan ları yine cezaevleri­nde çile dolduruyor­lar. Barışa değil kavgaya, çatışmaya dayalı bir zihniyetin Türkiye’yi nere ye götüreceği ise meçhul. Önümüzde bir yerel seçim var. Göreceğiz seçim sonuçların­ı. Dürüst belediyeci­lik mi kazanacak yoksa rant avcıları mı? Belki bu seçim de halkımız için yeni bir sınav olacak. Bugünlük bu kadar sevgili okurlar. Yazıyı yine bir şiirle sonlayalım. Lafı İlhan Berk’le açtık İlhan Berk’in bir şiiriyle bağlayalım.

“Akşamla bir sap fesleğen”

“Biri aramış beni, dedi, kim olabilir ki?”

Bir sap fesleğeni görünce, kapıda sokulu. / İple tut turduğu kapıyı itip açtı. Bakındı. / Üç yaprak daha düş müştü asmadan. Üç kuru yaprak.

Çatlamış narları gördü, yeni görüyormuş gibi. / Mutfağa bıraktı elindeki soğanları, tuzu. / “Akşam olmuş,” dedi sonra, odaya girince. / Gitti üstünü değişti, lambaya gaz koydu. / Odun attı ocağa, tutuşturdu. Komşudan / sesler geliyordu. Balık mı kızartıyor­lardı? / Oturdu sonra elinde akşamla o bir dal fesleğen.

 ?? ?? Fotoğraf: Pixabay
Fotoğraf: Pixabay
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye