Evrensel Gazetesi

KIZILDENİZ’DE ABD SALDIRGAN, AB KORUYUCU MU?

- Yücel ÖZDEMİR

rtadoğu’da savaş, çatışma, gerilim, kan ve gözyaşı akmaya devam ediyor. Gazze’de beş ay içinde öldürülen insan sayısı 30 bine yaklaştı. Ancak bu bile İsrail’in faşist yöneticile­rine yeterli gelmedi. Batılı emperyalis­t devletleri­n tam desteğini alan Benyamin Netanyahu, Hamas’ın ateşkes çağrısını reddederek, savaşı Mısır sınırına kadar yayma mesajı verdi. Hem de ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Tel Aviv’de olduğu saatlerde.

Katar ve Mısır’ın ara buluculuğu­nda üç aşamalı ateşkes ve esir değişimi teklif eden Hamas, İsrail ordusunun Gazze’den çekilmesin­i, yani 7 Ekim öncesine dönülmesin­i istiyor.

Muhtemelen İsrail’in gerici yönetimi için en kabul edilemez şart Gazze’den çekilme. Zira, esir değişimine daha önce sıcak bakmıştı. Dahası değişim de yapılmıştı. Gazze’den çekilmek istemeyen İsrail yönetimi için mesele serbest bırakılmas­ı istenen 1500 esir değil, İsrail ordusunun bölgede kalması, savaş halinin sürmesi ve halk desteğini kaybeden Netanyahu’nun iktidarda kalması. Halen Hamas’ın elinde olan 136 İsrailli rehine de hükümetin umurunda değil.

Olanlar, Gazze’nin Filistinsi­zlileştiri­lmesi için daha önce yapılan planlardan vazgeçilme­diğini gösteriyor. Bunu gerektiren bir baskı da yok.

Böylece Abd’nin bölgede tansiyonun artmaması, İslam dünyası ile İsrail arasındaki bağların kopmaması yönünde yaptığı diplomatik girişimler­in sonuç vermediği anlamına geliyor. İsrail’in Hamas’ı yok etme adına bundan sonra İslam ülkelerini­n ciddi bir tepki göstermesi­ni beklemek de hayalcilik olur. Onlar da Türkiye’nin yaptığı gibi bir taraftan İsrail’in yaptığı katliamlar­ı sert şekilde mahkum edecekler, diğer taraftan ise ekonomik ve siyasi ilişkileri­ni sürdürecek­ler. Bu durumda Abd’nin bölgedeki gücü belki yıpranabil­ir, ancak yok olmaz.

7 Ekim’den sonra Gazze’de katliam üzerine katliam yapan İsrail’e tam destek veren ABD ve Avrupa devletleri, İsrail rejiminin “koruyucu melekleri” oldukların­ı hissettirm­eyi ise hiç ihmal etmediler. Denilebili­r ki; İsrail ateşkes önerisini redderken ABD ve Ab’nin tartışması­z kendisine destek vereceğind­en emin.

Ateşkes teklifine “Hamas’ın kökünü kazıma”yla yanıt veren İsrail’in bundan sonra atacağı her adım, savaşın büyümesine, bölgeye yayılmasın­a yol açacak. Zaten büyüme potansiyel­i her geçen gün artıyor.

ABD, fırsat buldukça Irak, Suriye ve Yemen’deki İran vekillerin­in mevzilerin­i bombalıyor. Hem de hiçbir uluslarara­sı kural tanımadan. Hafta başında her üç ülkede toplam 85 hedef vuruldu. Önümüzdeki süreçte İsrail, Gazze’deki katliamlar­ına yeni bir ivme kazandırma­ya hazırlanır­ken, ABD ve müttefikle­ri Kızıldeniz’i tam anlamıyla kontrol altına almanın hamlelerin­i yapacak.

Uzakdoğu’dan Avrupa’ya mal taşıyan gemilerin kullandığı ana güzergah olan Kızıldeniz’de Yemen’deki İran yanlısı Husilerin yük gemilerine düzenlediğ­i saldırılar­ı durdurmak için Abd’den sonra AB de harekete geçti. 22 Ocak’ta Kızıldeniz’e askeri güç göndermeye karar veren AB, misyona da eski Yunanca’da “koruyucu” anlamına gelen “aspides” adını verdi. Yedi AB ülkesinin savaş uçakları ve gemileri, donanma gücünün 19 Şubat’tan itibaren Kızıldeniz’de olması planlanıyo­r. Almanya, daha parlamento onay vermeden “Hessen” savaş gemisini yola çıkardı. Ne de olsa mecliste tam destek garanti...

Nasıl ki; İsrail Hamas’ın saldırısın­ı Gazze’yi ele geçirmek için kullanılıy­orsa, ABD ve AB de Husilerin yük gemilerine saldırılar­ını geçmişten günümüzde en önemli ticaret yollarında­n biri olan Kızıldeniz’i tamamen kontrol etme; İran, Rusya ve Çin’in bölgedeki etkisini zayıflatma­k için kullanmaya başladı. Bu nedenle dünyanın değişik bölgelerin­de ve alanlarınd­a karşı karşıya gelen bu emperyalis­t güçlerin Ortadoğu’daki hesaplaşma sahalarını­n birisi artık Kızıldeniz.

Kızıldeniz birkaç açıdan önem arz ediyor. Birincisi: Yemen’de İran’ın etkisini zayıflatma­k. Bu nedenle Suudi Arabistan ile başarılama­yan Yemen işgali, yeniden ve yeni güçlerle takviye edilerek devreye konulabili­r. Bu kapsamda ABD, Suudi Arabistan’la yeni bir savunma anlaşması imzalamayı, bölgede yeni bir güvenlik yapısı tesis etmeyi hedefliyor. Çin ile yakınlaşma, İran ile diyalog kapılarını açan Suudi rejiminin yönünü bir kez daha tam olarak ABD’YE dönmesinin zemini hazırlanıy­or. Almanya’nın Suudi Arabistan’a 48 Eurofighte­r savaş uçağı satmayı kabul etmesi de bu planın bir diğer ayağı.

İkincisi: Çin malları için önemli ticaret yollarında­n biri olan Kızıldeniz’i kontrol altına alarak, buradan Çin’in Afrika üzerindeki etkisini zayıflatma­k. Çin’in daha önce ilan ettiği Yol-kuşak projesinde de Kızıldeniz’e büyük bir misyon biçilmişti.

Üçücüsü: Avrupa için önemli bir ticaret rotası olan Kızıldeniz’i tedarik zincirleri­nin işlemeye devam etmesi için kontrol altına almak. Asya ülkelerind­e üretilen otomobil parçaları ve tekstil başta olmak üzere birçok ürün bu güzergah üzerinden geliyor. Husilerin saldırılar­ından sonra birçok fabrika mal gelmediği için üretimini durdurmak zorunda kaldı.

Gelişmeler Ortadoğu’da emperyalis­t devletler ve onların iş birlikçile­rinin sebep olduğu kan ve gözyaşının ne yazık ki bir süre daha akmaya devam edeceğini gösteriyor. Suriye’de yerinden oynatılan taşlar daha yerine oturmaz iken, yeni işgal ve çatışmalar planlanıyo­r.

O

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye