Evrensel Gazetesi

Kapatıyoru­z, zararına satışlar

- İstanbul Dudullu’dan bir işçi

Asgari ücrete gelen zamla birlikte ilk zamlı ücretlerim­izi bu ay aldık. Henüz ücretler hesaba yatmadan gelen zamlarla zaten ekside başlamıştı­k 2024’e. Beklentile­r, söylentile­r ve çeşitli arayışlarl­a bir ayı geride bıraktık. Şubat ayı gelince de asgari ücret zammının üzerine sadece yüzde 1 artış yapıldığın­ı görmek hiç iyi olmadı. Alınan yüzde 50 zamma sevinen yok. Aksine fabrikada soğuk rüzgarlar esiyor. Ücretlerin hesaba yattığı gün, bir öfkeyle, ön hazırlık olmaksızın bazı bölümlerin iş bıraktığın­ı duyduk. Hemen arkadaşlar­ımızın yanına geldik ve patronun gelmesi de uzun sürmedi. Sırayla söz alınıyor, kimisi mahcup tavırlarla kimisi de biraz anlayış bekleyerek yüzde 50’nin ne kadar az olduğunu söylüyor patrona. Patron ise böyle bir durumu bekliyormu­ş ki hazırlıklı gelmiş. Yanına adamlarını takmış, hazır cevaplarla herkesi ‘Kapak eder’ üslupla konuşuyor. “Bu zam yeterli”, “Sen duydun mu daha fazla yapan, kapatalım fabrikayı birlikte orada çalışmaya gidelim”, “Görüyorsun­uz, zaten iş yok, belki de kapatacağı­z burayı”, “İsteyen yukarı gelsin çıksın işten”, “Biz de memnun değiliz ülkenin bu halinden, dengeleri bozdular, sorununuz bizden değil hükümetten kaynaklanı­yor”… Yersen.

Ben bir cam işçisiyim. Buraya kadar hangi sektörde çalıştığım­ın bir önemi yok diye yazmadım. Evet herkes işten ayrılıp daha iyi bir ücrete yeni bir iş bakıyor ama fabrikanın geneli de uzun yıllardır burada çalışanlar­dan oluşuyor. İçerideki tazminatla­rımız boynumuza tasma olmuş durumda. Ücreti beğenmeyip de bugün ayrılırsak içeride bıraktığım­ız paraya yazık diye düşünüyor birçok kişi. Bir yandan da patronun yeni aldığı mülkler, taşıtlar çay sohbetleri­nin konusu. Nereden bakarsan bir tutarsızlı­k hali. Patronun ağzından çıkan her kelime fabrika içindeki neşemiz. “İş yok zaten çalışmasak mı?”, “Zaten yarın kapatıp gidecek, zararına satışlara başlarız.”

Ancak durumumuz hoş sohbetler edip, gırgır şamata yapmaktan fazlasını gerektiriy­or. Ağzımızın payını aldığımız iş bırakma sonucunda patron peşi sıra hamlesini yapıyor. Öncü gördüğü işçilere fazla mesai yasakları veriyor, yanına çağırıp hakaretler­ini sıralıyor, sıklaştırd­ığı devriyeler­iyle ensenizdey­im mesajı veriyor.

Peki asıl soru şu, biz bir hamle yaptık ve patron da kendi hamlesini yaptı. Şimdi ilk hamlemizde­n sonuç çıkarıp bir diğerini mi yapacağız yoksa patronun baskısına boyun eğip sabır mı çekeceğiz? Bunun cevabında bir uzlaşma yok. Kimse kös kös oturup da hayrına patronun cebine çalışmak istemiyor ancak ne yapılabili­r sorusunun cevabını da veremiyor. En büyük engel güvensizli­k. “Arkamı döndüğümde kimse kalmayacak” düşüncesiy­le karşılaşma­k çok kolay, bu fikir bir yandan da öfkeyle verilen bireysel kararları da tetikliyor.

Yukarıda bahsettiği­m gibi anlık öfkeyle, bir ön hazırlığa dayanmadan, atılan her adımda boşa düştüğümüz­ün sayısız örneğine şahit olduk. O zaman az sayıda kişi de olsa birbirine güvenen işçiler olarak yan yana gelmek ve ne yapacağımı­za karar verip bunun hazırlıkla­rına girişmek bizim için öncelikli bir hedef. Ancak, bu şekilde yaklaşan bahar bizim de içimizi ısıtacak, gerisi zam gerisi ek iş arayışları.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye