‘Başka bir dünyanın mümkün olabileceğine inanıyorum’
Rap Sanatçısı Mehmet Toksoy, “Bir insanın gerçekten değişebileceğine inanıyorum. Dahası bir dünyanın değişebileceğine, başka bir dünyanın mümkün olabileceğine, sevgiye, emeğe ve kavgaya da inanıyorum. Çünkü hayatın o yakıcı pratiği bana bunları en sert şekilde öğretti” diyor.
Rap Sanatçısı Mehmet Toksoy protest rap türünde üretim yapıyor. Lise yıllarından beri müzikle ilgilenen sanatçı şimdiye kadar “Başka Bir Dünya Mümkün”, “Kült”, “Kinetik” “Tipografiler”, “Ne Efendi Ne Köle” ve “Ne Efendi Ne Köle” adında beş albüm ve bunların dışında da pek çok şarkı çıkarttı. Eserlerini ücretli platformlarda yayımlamayan sanatçı, dünya görüşünü müzik yapma sürecinin tamamına ve şarkılarının içeriğine yansıtıyor.
Sanatçı Toksoy ile müziğini, sanata bakışını, sanatsal üretim koşullarını konuştuk. Ürettiği tüm eserlerin bütün telif haklarının insanlığa ait olduğunu belirten Toksoy, “Eserlere ait herhangi bir nesnel veya mülki sahipliğe onay vermiyor, bununla beraber dağıtılmasına, çoğaltılmasına ve kopyalanmasına asla karşı çıkmıyor, tam aksine destek veriyoruz” diyor.
‘GERÇEK HAYATIN O YAKICI PRATİĞİNDEN BESLENİRİM’
Müziğiniz gıdasını hangi fikirden, nereden alıyor, neyi yorumlamayı hedefliyor?
Ben, gerçek hayatın o yakıcı pratiğinden beslenirim. Dinleyicinin bilincinin, gerçekliğin o dayanılmaz ağırlığının altında ezilmesini, ta ki artık ezilebilecek hiçbir şeyi kalmayana dek un ufak olmasını isterim ki yeniden doğuşun bana göre tek koşulu budur, yoğun pratik, salt nesnellik. Zihinleri felç edercesine güçlüdür gerçek hayatın o buz gibi şok etkisi. Şöyle örnek vereyim; acı çekmenin aslında sadece ruhla ilgili bir mesele olduğunu loş ışıklar eş
liğinde, şarabınızı yudumlayıp saatlerce felsefe yaparak tartışabilirsiniz. Ancak size gerçekten bir araba çaptığında tüm palavra biter. Dolayısıyla dinleyiciyi rahatsız etmek gibi başat bir misyonumuz olmasa da yaptığımız işlerin dolaylı ola
rak buna yol açtığı söylenebilir.
Demem o ki tarih boyunca ‘Yüzlerce kez araba çarpmış’ ve bütün toprakları kan, barut ve gözyaşıyla dolu biz güneşin çocuklarının, masa başında şarabını yudumlayıp felsefe yapan kravatlı pisliklerden acı ve ‘gerçeklik’ adına öğrenecek hiçbir şeyimiz yok. Elbette tüm bu gerçekliği, yıkıcı teoriyle donatarak eseleri daha da ‘zor hazmedilir’ hale getirdiğimiz eleştirisi yapılabilir. Aslında tüm şarkılarımızın açıklama kısmında buna basit bir cevabımız var, şöyle: ”Eserlerimizdeki ‘ağır ve anlaşılması güç’ eleştirisini haklı bulmakla birlikte, tüm bunları daha da basite indirgeyerek anlatmanın, vermek istediğimiz mesajı dejenere etme potansiyeli olduğu fikrindeyiz. Dilin yapısını daha da yalınlaştırarak kullanmak, bir anlamda onun zengin içeriğinden feragat etmektir. Bu riski almak istemiyoruz.”
Sorunun ‘Neyi yorumlamayı hedefliyor?’ kısmına gelirsek; Marx’ın Feuerbach Üzerine Tezler isimli yapıtında 11. Tez bize şunu söyler: “Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir.” Yani ‘yorumlamak’ tek başına çok da matah bir şey değil. Eserlerde yaptığımız şeyle ilgili, şahsen yorum değil ‘yargı’ kelimesini tercih ederdim. Çünkü yorum daha statik bir durum analizini akla getirirken, yargı sözcüğü, belirli bir oluştan devralınan çıkarımın o durum üzerine tekrar uygulanmasını düşündüren dinamik bir olgudur. Tüm bunların yanında elbette tek başına müziğin dünyayı değiştireceğini düşünecek kadar romantik savaşçılar değiliz. Yaptığımız şey, eserler aracılığıyla yoğun bir yargı ve teori ordusuyla insan zihninde ‘bir ışık yakarak’ en azından bilinç seviyesinde bazı zincirleri kırmaya çalışmaktır. Marx’ın söylediği gibi: “Fikirler tek başına soyut kavramlardır ancak kitleler tarafından benimsendiğinde somut bir güce dönüşür.”
‘MÜZİKTEN BİR LİRA BİLE KAZANMADIM’
Ülkedeki ekonomik sorunları da göz önünde bulunduracak olursak, üretime nasıl devam edebiliyorsunuz? Başta pandemi süreci olmak üzere müzisyenler son dönemde maddi olarak da ciddi sorunlar yaşadı…
Her türlü şirketten bağımsız olduğum için aslında özgürce üretim yapabiliyorum. Bu özgürlük birçok alanda yalnızca düşündüğümü ve hissettiğimi üretmemi sağlıyor ve bu paha biçilemez. Bir işim olduğu için maddi kaygılar gütmüyorum, zaten yaşamım boyunca müzikten bir lira bile kazanmadım. İhtiyacım olmadığından değil, koşullar gereği etik olarak doğru bulmadığımdan. Bizce, her sanatçı, eğer ayrı bir gelir kaynağı varsa, insanlara sanatını “bedavaya” sunup, şirketleri ve diğer tüm aracıları ekarte etmelidir. Ancak hiçbir şekilde “gelir kaynağı olmadığı” durumlarda sanattan bir şeyler kazanma konusu tartışmaya açılabilir. Hayatını idame ettirebilecek gelir kaynağı olan birinin ayrıca sanattan para kazanmaya çalışmasını doğru bulmuyoruz. Bırakınız dinleyicilerin paraları ceplerinde kalsın, bırakınız ellerine geçen zaten küçük miktardaki paraları başka şekillerde değerlendirsinler. Biz, kendimiz adına bu durumu bir “hırsızlık” olarak tanımlıyor ve bu çocukların ceplerinden milyonlarca lira kaldıran aç gözlüler adına bizzat utanıyoruz. Elbette “Benim emeğim, karşılığını alacağım tabii!” gibi savunmalara hak vermekle birlikle, bu durumu mevcut insani değerlerle kıyasladığımızda yetersiz ve sığ buluyoruz.
Son olarak kendi sözümle bitirmek istiyorum. Başka bir röportajı da yine aynı sözle bitirmiştim: “Herkes ölür/ Her söz biter/ Hareket devam eder…”
*Söyleşinin tamamı evrensel.net’te...