‘Siyasetin kazanma-kaybetmeye indirgenmesi kaybettiriyor’
“Türkiye’de kamuoyu yoklamaları sektörü oluşmuş durumda. Bu büyük bir sektör ve partiler içinde ilişki ağları var. Ancak anket en fazla siyasetinizi, ilkelerinizi hayata geçirmek için kullandığınız destekleyici bir teknik araç olabilir. Ankete dayanarak siyaset yapamazsınız.”
Siyaset gündeminden aylardır düşmeyen aday tartışmaları nihayete erdi. AKP ve Cumhur İttifakı cephesinde süreç büyük ölçüde Erdoğan ve Bahçeli liderliğine biat içinde yürütülürken, başta CHP olmak üzere düzen muhalefeti partilerde süreç istifalar, suçlamalar, adaylıktan geri çekilmelerle geçti. Sorularımızı yanıtlayan Siyaset Bilimci Prof. Dr. Cangül Örnek, Erdoğan’ın yerel seçimden çok, seçim sonrasında Türkiye’yi dönüştürecek hamlelere yoğunlaştığını belirtiyor. Adaylıklarla sıkça anketlere başvurulması ve “kazanacak aday” arayışını eleştiren Örnek, “Siyasetin bu kadar profesyonelleşmesi, bu kadar kazanma-kaybetme oyunu olarak düşünülmesi zaten kaybettiriyor. Halkın gittikçe sandıktan soğuduğunu pek çok kişi gibi ben de gözlemliyorum” diyor.
Düzen muhalefetinin diğer partile rinde de yaşandı ancak Chp’deki geri limli aday belirleme süreci, YSK’YE son başvuru gününe kadar devam etti. Chp’deki bu kavgalı geçen süreci nasıl değerlendirirsiniz?
CHP bizi her seçimde şaşırtıyor. Bunu olumsuz anlamda söylüyorum. Halka seçimin çok önemli olduğu söyleniyor ama sonra Chp’nin kendisinin büyük bir hazırsızlık, hatta büyük bir dağınıklık içinde olduğu ortaya çıkıyor. 2023 seçimlerinden sonra kongreye giden CHP’DE bir yönetim değişikliği yaşandı. Bu değişiklikten sonra eski yönetimle ilişkili kliklerin tasfiye edileceği, bu tasfiye sürecinde çok gürültü çıkacağı belliydi ama yerel seçimlere giderken halk bununla ilgilenmek, Chp’nin toparlanmasını beklemek zorunda değil. Dolayısıyla, aday belirleme sürecinde ortaya çıkan bu tabloyu haklı çıkaracak bir açıklama yok. Halk açısından bakıldığında gelinen nokta son derece umut kırıcı.
BİRİKMİŞ, KATMANLAŞMIŞ BİR UMUTSUZLUK VAR
Özgür Özel ve yönetimi kongrede yalnızca kadro değişimi değil, siyaseten de değişim dönüşüm vaadinde bulun muştu. Belirttiğiniz umutsuzluğu bu va adin karşılık bulmaması da besliyor mu?
Bunun sadece kongre sonrası beklentinin yükselmiş olmasından kaynaklı olduğunu düşünmüyorum. Halk açısından birikmiş, katmanlaşmış bir umutsuzluktan söz etmeliyiz. Halkın sorusu şuydu: Çok büyük sorunlar var, acaba bu kez, bu sorunları dile getirebilecek bir parti ortaya çıkar mı? Bu kadar basit aslında. Ama Chp’den bu sorunları dile getiren, daha da önemlisi, bu sorunlara uygun bir siyaset üreten bir parti çıkmadı.
Değişim söylemi, lider ve kadro değişiminden ibaret kaldı. Yoksa yeni bir siyasi hat vadetmedi. Aym’nin Can Atalay kararının Yargıtay tarafından tanınmaması üzerine partinin yapacağını duyurduğu mitingi yapmamasından anladığımız kadarıyla, yeni yönetimin sokaklara daha çok çıkan bir ana muhalefet partisi yaratma sözünün de gerçek bir karşılığı yok. En azından şimdilik farklı bir işaret görmüyoruz.
Hatay tercihiyle ilgili yaşananları na sıl izlediniz? CHP yönetimi, aday yapıl mazsa bağımsız gireceği işaretini veren Lütfü Savaş’a boyun mu eğmiş oldu?
Lütfü Savaş’ın oy oranı yüksek olabilir, muhtemelen oradaki yerel sermayeyle, esnaf teşkilatlarıyla, müteahhitlerle çok güçlü ilişkilere sahip. Dolayısıyla bir yerelde ana akım siyaset nasıl yapılıyorsa, tam olarak bu siyaset düzenine çok uygun bir siyasi figürden bahsediyoruz. Ama bunların hiçbiri, belediye başkanının da yaşanan ağır yıkımdan sorumlu olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu gerçeği gölgeleyebilecek bir gerekçe düşünemiyorum.
Lütfü Savaş tercihinin Hatay dışın da, Türkiye genelinde de CHP’YE oy, güven kaybına yol açacağı yorumlarına katılıyor musunuz?
Evet. Türkiye genelinde yeni CHP yönetimine açılmış kredinin yitirildiği bir süreç yürüttüler. Chp’nin, Lütfü Savaş isminde karar kılarken ilkeleri değil, Hatay’da seçimi kazanmayı ya da oradaki bazı çıkar çevrelerini memnun etmeyi öncelik olarak belirlediğini anlıyoruz. Bu kadar tartışmalı bir isimle kazanabileceklerinden de emin değilim.
ANKETE DAYANARAK SİYASET YAPAMAZSINIZ
Özgür Özel, “Adayları belirlerken ya pay zekaya da sorduk” dedi ama esas ölçünün anketler olduğu “Gece bile an ket yapılan” Hatay’da da ortaya kon du. Aday belirlemede anket neden bu kadar öne çıktı? Anket, halkın isyanı ya da üç dönemdir olan bitenin sorum lularından biri olması neden değil?
Bu konuda öncelikle şunu söylemek gerekir; Türkiye’de kamuoyu yoklamaları sektörü oluşmuş durumda. Bu büyük bir sektör ve partiler içinde ilişki ağları var. Ancak anket siyaseti geldiğimiz noktada siyasetin çürümesinin nedenlerinden biri artık. Anket en fazla siyasetinizi, ilkelerinizi hayata geçirmek için kullandığınız destekleyici bir teknik araç olabilir. Ankete dayanarak siyaset yapamazsınız.
Peki anketin bu kadar öne çıkması ne anlama geliyor?
Açıkçası ben anketlerden ne çıktığıyla da ilgilenmiyorum. Ne kadar sağlıklı yapılıyor ondan da emin değilim. Ancak siyasetin bu kadar profesyonelleşmesi, bu kadar kazanma-kaybetme oyunu olarak düşünülmesi zaten kaybettiriyor. Bir defa halkın gittikçe sandıktan soğuduğunu pek çok kişi gibi ben de gözlemliyorum. Mesela, mutlaka somut bir ölçü kullanacaksak mayıs seçimlerinde kaç kişi Chp’nin ya da altılı masanın ve bugünkü adıyla DEM’IN sandık sorumlusu, müşahidi olmuştur? Bugün kaç kişi benzer bir görev için gönüllüdür Benim gözlemim şu anda muhalefet partileri sandık başında duracak insan bulmakta sıkıntı yaşıyor olduğu. Bu isteksizlik sadece Akp’nin sürekli seçim kazanmasından kaynaklanmıyor. İnsanları ikna eden şey, siyasi oluşumların kendileri için mücadele ettiğini görmek. Özetle, Özgür Özel yönetimi Hatay’ı kazanmakla, Türkiye’de kaybetmek arasında bir tercih yaptı ve kendilerine açılan krediyi önemli ölçüde yitirdi.