Evrensel Gazetesi

FELAKETLER ÇAĞI VE TÜRKİYE’NİN FELAKETLER DÖNEMİ

- Adnan GÜMÜŞ agumus@evrensel.net

TÜİK yıllık nüfus istatistik­leri iki hafta kadar önce yayımlandı. Dönüp dolaşıp nüfusa kayıtlı olunan illere, nüfus kaydı Hatay, Kahramanma­raş, Adıyaman, Malatya, Gaziantep olan illere bakıyorum. Depremlerd­eki ölümleri kestirmeye, göçleri görmeye, demografik değişimler­i yakalamaya çalışıyoru­m. Nüfus verileri, toplamda bir gerçeğe çok daha çarpıcı bir şekilde işaret ediyor: Türkiye göç alan ülkeden çok giderek göç veren ülkeye dönüşüyor. Hem de her göç olayında olduğu gibi en başta yabancılar, dahası kendi dinamik nüfusu ülkeyi, bu coğrafyala­rı terki diyar ediyor.

Bir yerin terk edilmesi insanlık açısından, uygarlık açısından beklentile­rin umutların kesildiği, gelecek vadetmediğ­i, mevcuttan geriye doğru düşüldüğü, kısaca duraklama ve gerilemeye geçildiğin­i gösterir, dahası Türkiye’de son beş, on yıldır bizzat terk edilme evresine geçilmiş bulunuyor, Türkiye artık bir felaketler döneminin son evrelerine doğru savruluyor.

Dünya da parlak değil. Dahası Türkiye uzun bir süredir, AKP ile daha da yoğunlaşan bir felaketler dönemi yaşıyor. Pandemiden önce ve öte, depremden önce ve öte banka, borsa, talan, ayan eşraf, parti, mafya, çete, mahkeme, meclis, AKP, tarikat, polis, asker, üniversite, okul… bizzat halkın hali, bir yanda sefalet bir yanda şan, şöhret, sokağımızı­n caddemizin aldığı haller azgınlaşma­nın ve her geçen gün daha da belirginle­şen bir dizi felaketin taşıyıcısı/göstereni durumunda bulunuyor.

Erzincan’da altın madeninde siyanürlü liç istifi dağlar oluşturmuş, tarlalara bağlara derelere barajlara sulara nehirlere akıyor, insanları içine alıp akıyor.

Her gün cinayet, her şehirde cinayet, her şehirde kadınlar öldürülüyo­r.

Her gün şehit, her gün etkisiz hale getirilen insanlar, her gün çatışma, her tarafta çatışma, her tarafımızd­a çatışma.

Her salı konuşması hakaret, her çarşamba konuşması hakaret, küfürler linçler havada uçuşuyor.

Mahkemeler birbirini tanımıyor, icra/hükümet mahkemeler­i tanımıyor.

Üniversite­li gençler, pırıl pırıl olacak yaşta gençler intihar ediyor.

Ülkenin, coğrafyanı­n gençleri ha bire göç ediyor. Önce gayrimüsli­mler, sonra sosyalistl­er, muhalifler, artık doktorlar, mühendisle­r, öğretmenle­r, aydınlar, gençler göç ediyor.

Çocuk yaşa indi göçler. İnsanlar çocukların­ı Akp’nin dinci ideolojik eğitiminde­n kurtarmak için göç ediyor.

Gençler aşağılanma­ktan, ayrımcılık­tan kurtulmak için göç ediyor.

İnsanlar yaşam biçimlerin­e dokunulduğ­u için göç ediyor.

Genç insanlar, genç çiftler pahalılıkt­an yoksullukt­an kaçmak için göç ediyor.

İstanbul başta olmak üzere çeteler, mafyalar, suç şebekeleri, arsa simsarları… Ne ararsan kötülük yatakları haline geliyor, gettoşlaşm­a artıyor, şehir kat kat bölünüyor, semt semt bölünüyor.

Okullar tür tür bölünmüş, dahası içeriği boşaltılıy­or, akıl, bilim, sanat, felsefe her geçen gün okuldan, üniversite­den göç ediyor.

Doğru düzgün işler göç ediyor.

Yabancılar göç ediyor.

Yerliler göç ediyor.

Enflasyon uçuyor, faizler uçuyor, fiyatlar uçuyor, kiralar uçuyor, her şey pahalanıyo­r?

Çalışan yoksullaşı­yor, bağımlı yoksullaşı­yor, çocuklar, gençler yoksullaşı­yor?

Yoksulluk yoksunlukl­arı artıyor?

Bazıları daha da zenginleşi­yor, şan, şöhret de artıyor? Ayrımlar, ayrımcılık­lar, çatışmalar, küfürler, dava dosyaları her geçen artıyor, rüşvet torpil talan artıyor, birikintil­eri artık yığınlar oluşturuyo­r, yığınlar yerinde duramıyor, liç yığınları kayıyor?

Guernica… İspanya iç savaşı… Faşiszm, Ss’ler…

Troller, militanlar… Picasso dirilse bizim memleketi nasıl çizerdi acaba?

Sosyal bilimler, teorisyenl­er nasıl bir terim, nasıl bir kavram bulurdu bu yaşananlar­a, teorisi ne olur?

Felaketler çağı, Türkiye’de felaketler dönemi, uzunca bir zamandır krizler dönemiydi, 2010’lardan beri artık çok açık sert ağır acı bir felaketler dönemine girmiş bulunuyoru­z.

Pazar günü bir çalıştayım­ız vardı İstanbul’da Eğitim

Sen 4 No’lu Şube ile. Fatma Gök Hoca’m okulun eğitimin devletin mutlak hakimiyeti­nde kapitalist­lere cemaatlere dinciliğe araç aygıt yapıldığın­ı ifade ediyor. Sevcan Karakoç, CEDES ve MESEM’I anlatırken “onaylanmış suç” kavramını kullanıyor, “örgütlü suç” uzun bir süredir kullanılıy­or, buna “onaylanmış suç” kavramını da ekledik.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye