ZELENSKİY ‘MÜZAKERE’ KELİMESİNDEN ENDİŞELİ
İKİ yılın ardından Ukrayna hükümetinin uluslararası konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
“İhtiyaç duyulduğu sürece destek” (Biden’ın sözleri) hakkında ne kadar konuşursak konuşalım, gerçekte giderek daha fazla anlaşmazlık olduğunu ve Ukrayna için para ve silah tahsis etmenin giderek daha zor hale geldiğini görüyoruz. Hükümetimiz iki yıldır aynı dış politikayı izlediğinden ve hükümetin söylemi değişmediğinden, bu beklenen bir sonuç.
Uluslararası ortaklarımız arasında Ukrayna için bu kadar uzun süre büyük miktarlarda para harcamaya istekli olanların sayısının az olduğu da bir gerçek. Ayrıca Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlar, bu yaptırımları uygulayan ülkeleri de etkiliyor. Ve bu yıl, birçok ortağımız seçimlere giderken, Ukrayna’ya destek daha da azalabilir.
Bana öyle geliyor ki Ukrayna hükümeti için fırsat penceresi hızla daralıyor. Ukrayna’da pratikte yasak olan Rusya ile “müzakere” kelimesi, hükümetin dış politikasında giderek daha gerçek bir tehdit ve baskı haline gelecek. Bu durumdan korkuyor, çünkü tam zafere kadar savaş fikrinin hakim olduğu iç politikaya uymuyor.
Bu yıl Ukrayna hükümetinin son kez bu kadar geniş bir uluslararası askeri ve ekonomik desteğe sahip olduğu bir yıl olacak gibi görünüyor. Savaşı sona erdirecek müzakereler için daha iyi koşullar hazırlamak üzere bundan yararlanamazsa, dış politikada büyük bir felaketle karşı karşıya kalabiliriz.
SAVAŞIN HEDEFLERİ EKONOMİK VE SİYASİ
Ancak bu arada Avrupa devletleri daha uzun ve daha geniş savaş hazırlıkları yapıyor, bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Bu bir kaynak tüketme savaşı. Her ne kadar savaş alanında kan dökülse de bu savaşın hedeflerinin daha çok ekonomik ve siyasi olduğunu hepimiz görüyoruz. Kovidin ağır ekonomik sonuçlarından sonra henüz tam olarak toparlanamayan Avrupa hükümetlerinin büyük ölçekli bir savaşa hazırlık politikalarını şekillendiren şey muhtemelen budur. Sonuç olarak, eczanede pipetle ilaç ölçer gibi savaşa kaynak ayırıyorlar. Bu politika hem Avrupa’da hem de Ukrayna’da çok eleştiriliyor. Böylesine kararsız ve sınırlı bir desteğin savaşı uzatmaktan başka bir işe yaramayacağı aşikar. Peki ama bu uzun, yorucu ve kaynak israfına yol açan savaşın nihai faydalanıcısı kim, hangi amaçla? Bu sorunun en azından kamusal alanda bir cevabı yok.
Savaşın her iki tarafındaki yüz milyarlarca doların tıp, eğitim, ekoloji ve sosyal programlara değil de silahlara harcanmasından sadece üzüntü duyulabilir. Bunu görmek benim için acı verici ve korkunç. Ben tüm ülkenin askeri sanayi ve ordu için çalıştığı SSCB’DE doğdum. Ancak demokratik yeniden yapılanma başladığında, sınırlı kaynaklarımızı asla savaşa harcamayacağımızı umdum. Her tarafta yoksulluk varken ve gezegen bir iklim felaketinin eşiğindeyken kaynakların en kötü kullanımı budur. Siyasetçiler bu tercihlerinin hesabını vermek zorunda kalacaklar.