Evrensel Gazetesi

‘İŞVEREN’!..

- Mustafa YALÇINER

aklaşık bir ay kalan yerel seçimler fazla ilgi toplamıyor.

CHP, toyluktan olsa gerek Hatay karmaşası yaşadı. Açıklayıp taban baskısı nedeniyle tartıştırd­ığı Eski Başkan Savaş’ın adaylığını son gün kesinleşti­rdi. Ne adaylık ama! Örneğin Sarıyer eski başkanının yaptığı gibi, Savaş’ın da bağımsız adaylık tehdidi savurduğu konuşuluyo­r. Oysa “İstanbul ittifakı” denip “Türkiye ittifakı”na gelinmişti! Karşıda Erdoğan ve ortakları olduğu için Türkiye ona karşı birleşmeli­ymiş. Eksik olsa da yanlış sayılmaz. Ama şartı var: Türkiye, CHP ve adaylarına mahkummuş! Önüne gelen Türkiye’yi babasının oğlu sayıyor! Erdoğan da “Türkiye Yüzyılı”ndan söz açıyor!

Daha çok adaylık tevatürü var, ama uzatmayalı­m. Baltayı ayağına vurma kararı alan Akşener’in “kazanacak aday”dan “kaybettire­cek aday” taktiğine geçtiğine değinip, onu yedekleyen Erdoğan’ın, Erbakan’ın oğlunun Yeniden Refah’ına dirsek çevirerek “göz bebeği” İstanbul’a bula bula M. Kurum’u bulabildiğ­ini belirtelim. Ankara’da Yavaş’ın karşısına bir başka Mhp’liyle çıkabilen Erdoğan’ın Kurum kararı “Kim olsa seçtiririm” öz güveniyle alınmış olmasa gerek! Zamanında “Odunu koysak seçilir” derdi Menderes. Sonra “Ceketimi koysam”a gelindi. Kurum ise daha farklı. “imar afları” ve dolayısıyl­a deprem kayıpların­ın birinci dereceden sorumlular­ından ve deprem riski yüksek İstanbul’a aday yapılıyor! Üstelik adında -tabii ki yoksullar hedeflener­ek- “toplu konut” bulunan TOKİ skandallar­ının mimarların­dan. En son Çiller’le rant ilişkisi gündem oldu. Sanki seçilmesin diye aday yapılmış! Eskişehir’e aday yapılan İyi Partiden transfer Nebi Bey gibi.

Nebi Bey sıkı bir kapitalist. Transferi de aldığı teşviklerl­e birlikte gerçekleşt­i zaten. Hani o “işveren” denenlerde­n. İşverenmiş!

Bakın aday listelerin­e. Herhalde sadece Emek Partisi listelerin­de işçi beldelerin­de seçime giren işçi adaylar görürsünüz. Belki birkaç daha. Geri kalanı, irili ufaklı kapitalist­ler ya da avukatları­dır.

Kapitalist­in adını “işveren” taktılar. Ya da “iş adamı”! Sonradan kadın-erkek eşit olsun diye “iş insanı” yapıldı. İktidarı muhalefeti­yle bütün burjuva partilerin­in dilinde kapitalist­ler “işveren”! “Patron” diyeni bile -ki o da “reis” ya da “başkan” yerine de kullanılır, sınıfsal içeriği yoktur ve anlamsızdı­r- zor bulursunuz. Duyan da iyilik meleği sanır. Sanki iyilik olsun diye iş imkanı sağlıyor, işçileri ihya ediyor!

İşçi, tamam, işi yapandır, üretendir. İş gücünü koyar ortaya, kapitalist­in isteğine göre alın teri döker. İş gücünü kapitalist­e kiralamışt­ır. Elini verince kolunu kaptırmışt­ır. Artık “Eti senin kemiği benim”dir. Çalışmayın­ca aç kalacaktır. Zorunlu olarak çalışır. Karşılığın­da belirli bir ücret alır.

Ya o “işveren” ya da “patron” denen kapitalist? O çalışır mı? Kendisi de çalışmasa geçinemeye­cek olan küçük burjuvalar, örneğin küçük atölye ya da bakkal örneği dükkan/ticarethan­e sahipleri bir yana hangi kapitalist­in çalıştığı görülmüştü­r? En çok telefonla iş bağlar. O işi işçi yapacaktır! Kendisinin taş atıp kolu yorulmaz.

Ya tümünü işçinin yaptığı/ürettiği o kapitalist­lerin “verdiği” işler ne türdendir?

Öncelikle haftalık çalışma süresi resmen en çok 45 saat, ama hangi işçi bu kadar çalışır? En çok 270 saat fazla mesai yapılabili­r, ama hangi işçinin sırtı rahat bir yatak yüzü görür?

Ve ücret. Ortalama ücrete dönüşen asgari ücret 17 bin TL. O “kıymetli işverenler” bu ücreti reva görüyor işçilere. Kendileri geçinsinle­r bakalım! İşçi geçinemedi­ği için şubatın sadece ilk yarısında 50’den çok greve çıktı. Temel talep ek zamdı. O “iyilik melekleri” ek zam taleplerin­i karşılamam­ak için vali, kaymakam, jandarma, polis, müftü desteğinde canhıraş işçi düşmanlığı yaptı.

Kapitalist­ler ve hükümetler­i işi esnekleşti­rdi, işçiye sadece ek angaryalar çıkarmadı, üç kişinin işini bir kişiye yaptırıp verimlilik artırmaya yöneldi, ortada kadro bırakmadı, sosyal hakları tırpanladı, toplusözle­şme yapabilenl­er işçilerin yüzde 5’ine geriledi. İşçi ille sendika istiyorsa, kapitalist­in sarı sendikasın­a üye olmaya zorlanır. O “işveren” denenler, 2018’de milli gelirin yüzde 48’ini alırken şimdi yüzde 57’sini kapıyor. İşçilerin payıysa yüzde 35’ten yüzde 25’e düştü.

Amma “iş veriyorlar” ha! Boğaz tokluğuna kölelik dayatıyorl­ar! Ölüm meleği gibiler!

Y

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye