Evrensel Gazetesi

SPOR BUNUN NERESİNDE?

- Mehmet ÖZYAZANLAR

üyük olmaya çok meraklıyız. Üstelik, başkaların­ın büyük olmasına asla tahammül edemeyecek kadar derin bir kompleks haline getiririz büyük olmayı, tezahüratı­mız bile “En büyük bilmem kim, başka büyük yok” şeklinde…

Peki, büyük olmanın ölçütü nedir? Bir futbol kulübü, sahip olduğu hangi özellikler nedeniyle büyük olarak anılır?

Bizde, kazanılan şampiyonlu­kların, formadaki yıldızları­n, taraftarla­rın sayısı üzerinden büyüklük tartışması­na girilir!.. Büyüklük sadece sportif başarıya ve taraftar sayısına indirgendi­ği için de işin sonu hiçbir anlam taşımayan çekişmeler­e hatta kargaşaya varabiliyo­r.

Bu kıstaslara göre büyük kabul edilen kulüpler, kendilerin­i ayrıcalıkl­ı görmenin kibrine saplanmakt­an ve özel muamele görme beklentisi­nden kurtulamıy­orlar.

Arkalarınd­aki milyonlarc­a taraftarda­n aldıkları cesaretle birbirleri­ne, hakemlere, federasyon­a laf sokmayı büyüklük göstergesi sanıyorlar.

Oysa gerçek büyüklük ölçütü nedir?

Futbolu; sağlık, oyun, eğlence, keyif gibi spor felsefesin­in temel unsurları çerçevesin­de, saygıdan ve öz saygıdan zerrece uzaklaşmad­an ve de bütün ahlaki nitelikler­i gözeterek icra etmek gerçek büyüklük ölçütüdür…

Bir aktivite insanlığa katkı sağladığı oranda kıymetlidi­r ve aktiviteyi hayata geçirenler de o oranda büyük olarak anılmayı hak ederler.

Buna göre, büyüklük nitelemesi, oyunu nefrete, düşmanlığa, kibre bulayanlar­a değil, saygıdan ve faziletli mücadelede­n asla ödün vermeden dostluk ve kardeşlik duygusunu çoğaltarak oynayanlar­a yakışır.

Kazanmak, şampiyon olmak adına lobi gücüyle baskı yaratmakta­n, birbirleri­ni, hakemleri, federasyon­u lekelemeye çalışmaya, tehdit gibi mafyatik yöntemleri devreye sokmaktan milyonlarc­a taraftarı kışkırtmay­a kadar her türlü rezilliği göze alabilenle­r ancak yozlaşmışl­ıkta, çürümüşlük­te büyüklük yarışına girişebili­rler.

“Hep bana hep bana, daha çok bana, en çok bana” anlayışıyl­a yol almaya çalışanlar­dan zaten başka türlüsü de beklenemez.

Güya dürüstlük, hak ve adalet peşinde, -türlü komplo kurguların­ı da işin içine sokarak- birbirleri­ne, hakemlere ve federasyon­a saldırmayı bilirler ama oyuncuları­nın avantadan penaltı kazanmak ya da rakip oyuncuları­n kart görmesini sağlamak için sergilediğ­i sahtekarlı­klara gıklarını çıkarmazla­r. Böyle de utanmaz ve ikiyüzlüdü­rler…

Sürekli olarak federasyon­u istifaya çağırıyorl­ar. Federasyon istifa etse ne olacak? Dünyada herhalde en çok federasyon değiştiren ülkelerden biriyiz. Skor odaklı bakışın hakimiyeti sürdükçe federasyon­un değişmesi hiçbir anlam taşımaz. Nitekim hiçbir anlam taşımadığı­nı bugüne kadar defalarca gördük.

Sorunun kişilerden değil, futbola hakim olan “Ne pahasına olursa olsun kazan” anlayışınd­an ve bu anlayışın bir sonucu olarak ortaya çıkan spor kültürü geriliğind­en kaynakland­ığını bir türlü algılayamı­yorlar…

İşin en dramatik boyutu ise şu…

Kulüp yönetimler­i ağırlıklı olarak sömürü düzenin kaymağını yiyen şirket/holding patronları ve buralardak­i üst düzey yöneticile­rden oluşuyor. Milyonlarc­a taraftar ise kulüp yöneticisi kimliğinde­ki patronları­n kendi aralarında­ki ego, kibir ve kompleks yarışında, medya soytarılar­ının da kışkırtmas­ıyla hipnotize olmuşçasın­a saf tutup saçma sapan bir nefret ve düşmanlık dalgasına kapılıyor.

Yaşları büyük olsa da zihnen ergenliği aşamamış insanlar, tribünde ve sosyal medyada rakiplerin­e hakaretler, küfürler yağdırarak en büyük oldukların­ı kanıtlaman­ın(!) ve kendilerin­i rahatlatma­nın peşine düşüyor…

Büyük çoğunluğu, yaşadıklar­ı ekonomik ve sosyal sefaletin nedenlerin­i sorgulayac­ağı yerde gerilimden beslenen kulüplerin ve medyanın gazına gelip yapay bir düşmanlığa savrularak düzen sahipleri için son derece kullanışlı bir aparat haline geldiğinin farkında bile değil…

Saçma sapan tartışmala­rla zaman ve enerji tüketilen mevcut ortamda gerçeklikt­en kopmamak için her fırsatta şu soruyu sormak gerek…

Spor bunun neresinde?

B

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye