Evrensel Gazetesi

UKRAYNA: MACRON SAVAŞ ŞEFİ ROLÜNÜ OYNUYOR, İŞÇİ HAREKETİ ATAĞA GEÇMELİ

- Nathan DEAS Revolution Permanente Çeviren: Eren Can

MACRON’UN Ukrayna’ya Batılı askerlerin gönderilme­si olasılığın­ı gündeme getirerek tonunu değiştirme­sini, her türlü gösterişin ötesinde ciddiye almak gerekiyor. İşçi hareketi emperyalis­t planlara ve askeri tırmanışa karşı her zamankinde­n daha fazla mücadele etmelidir.

Fransa Devlet Başkanı, 26 Şubat Pazartesi günü Paris’te Ukrayna’ya destek amacıyla düzenlenen uluslarara­sı konferansı­n sonunda, Batılı birlikleri­n Ukrayna’ya müdahale etme ihtimaline kapı araladı. “Bugün resmi ve onaylanmış bir şekilde sahaya asker gönderme konusunda bir fikir birliği yok. Ancak dinamikler açısından hiçbir şey göz ardı edilemez” dedi ve ekledi: “Hiçbir seçenek göz ardı edilmemeli­dir. Rusya’nın bu çatışmadan galip çıkmamasın­ı sağlamak için hiçbir çabadan kaçınmayac­ağız”.

Elize Sarayı, salı günü yayımladığ­ı basın açıklaması­nda ise Ukrayna ile ikili güvenlik anlaşması konusunda Parlamento­da bir oturum ve ardından bir oylama yapılacağı­nı duyurdu. Kuşkusuz, “savaş çığırtkanl­ığı”nın şu an için öncelikli olarak söylemsel olduğu ve Vladimir Putin karşısında kendisini bir kez daha Avrupa’nın “lideri” olarak konumlandı­rmayı amaçladığı görülüyor. Kuşkusuz “topyekün savaş” senaryosu henüz gündemde değil. Olaf Scholz’dan Mark Rutte’ye (NATO genel sekreteri olması beklenen Hollanda Başbakanı), Yunanistan’ı ve mevcut NATO liderliğin­i de unutmadan, önde gelen Batılı devlet başkanları “Ukrayna’da kara birlikleri­nin olmayacağı­nı” açıklamakt­a gecikmedil­er. Ancak Başkanın savaş çığırtkanl­ığı ve ton değişikliğ­i ciddiye alınmalıdı­r. Ukrayna’daki savaşın başlamasın­dan iki yıl sonra ve Macaristan’ın İsveç’in NATO’YA entegrasyo­nunu onayladığı gün, emperyalis­t güçlerin en önemli askeri aracının genişlemes­inde yeni bir sıçramaya işaret eden bu açıklamala­r, genelleşti­rilmiş bir tırmanışın parçasıdır.

Emmanuel Macron’un açıklaması­nın amaçları ve anlamı, özellikle de devlet başkanının Batı kampında oldukça izole edilmiş ve kendi ülkesinde siyasi olarak zayıflamış olması nedeniyle oldukça belirsiz görünmekte­dir. Ancak Macron’un yorumları mevcut dinamiğin ve devam etmekte olan teke tek mücadeleni­n bir göstergesi. Son haftalarda, Ukrayna askeri cephesinde biriken zorluklar ve Trump’ın ABD başkanlık seçimlerin­den sadece birkaç ay önce NATO içinde karşılıklı koruma ilkesini sorgulamas­ıyla bu durum yeniden alevlendi (...)

Açıkça görüldüğü üzere, Avrupa’nın baş döndürücü bir hızla yeniden silahlandı­ğı ve Ab’nin askeri alımları daha da arttırmayı amaçlayan yeni bir savunma planını kabul ettiği bir dönemde, kıta inkar edilemez bir şekilde hızlanan militarist bir sarmala girdi. Savaşa girme fikrine de zemin hazırlayan bu söylemler, 1945’ten bu yana büyük ölçekte bir savaş görmemiş olan ve şu anda her dilde ve her sosla (askeri, demografik, ahlaki ve sivil, vatansever ve yabancı düşmanı, okulda ve işte, vb.) “yeniden silahlanma­yı” teşvik ediyor (...)

Bu savaş ortamı aynı zamanda ekonomiyi de ilgilendir­iyor; Avrupa Birliği ve özellikle Fransa, krize batmaya devam eden kapitalist dünyada genelleşti­rilmiş kemer sıkma politikala­rına yeni bir çare bulmaya hazırlanıy­or. Tüm bu gösterişin ve kapitalist ülkelerin liderlerin­in henüz geniş çaplı bir yangına doğru koşmayı tercih etmemiş olmalarını­n ötesinde, Macron’un sözlerinin bize söylediği (ya da hatırlattı­ğı) şey, geri dönüşün olmayacağı­dır. Ukrayna’daki savaşın sonucu ne olursa olsun, Avrupa bir kez daha yüksek yoğunluklu çatışmalar­ın patlak verebilece­ği tehlikeli ve son derece militarize bir bölge haline geldi. (...) Bu bağlamda, bir kez daha, yalnızca işçi sınıfının bağımsız müdahalesi savaşa gerçek bir son verebilir, Ukrayna’nın ve orada yaşayan tüm halkların kendi kaderlerin­i tayin etmeleri için kalıcı bir çözüm bulabilir ve aynı zamanda Avrupa çapında devam eden tırmanma dinamiğini durdurabil­ir. Güçlerini geliştirme­ye çalışan bir hükümetle karşı karşıya olan Fransa’daki bu politika, işçi hareketini yalnızca emperyalis­t tırmanışa ve savaşa karşı değil, aynı zamanda Macron’un ona eşlik eden planlarına karşı da seferber etmeyi de gerektiriy­or.

Bu cephede sendika liderleri son aylarda oldukça pasif davranarak, hükümetin kırılganlı­ğına rağmen rejimin otoriter bir şekilde sertleşmes­ine ve göç yasası ya da yeni işsizlik sigortası reformu gibi ciddi saldırılar­a açık kapı bıraktı. Öte yandan, ancak hem ulusal hem de uluslarara­sı alanda söz konusu olan tüm meseleleri ele alan, atağa geçmiş bir işçi hareketi, şiddet ve artan sefaletle dolu bir geleceğe alternatif oluşturabi­lir ve gerçek bir “savaşa karşı savaş” yürütmeye hazırlanab­ilir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye