Evde de tarlada da bütün yük kadınların üstünde
Türkiye’nin tarım alanında en verimli bölgelerinden biri olan Çukurova bölgesinde mevsimlik tarım işçileri güvencesiz koşullarda ve düşük yevmiyelerle çalışıyor. Her alanda olduğu gibi tarım alanında da yoksulluğun ve eşitsizliğin en derinini ise yine kadınlar yaşıyor.
Sabahın 04.30’unda hazırlanarak, işçileri bahçeye götürecek aracı beklemek için karanlık ve ıssız olan sokağa çıkıyorum. Yarım saat sonra ancak gelen minibüste kadınlar arka, erkekler ön koltuklarda oturarak, yola koyuluyoruz. Saat 06.30’da vardığımız tarlada ise erkekler kahvaltının hazırlanmasını beklerken, apar topar araçtan inen kadınları kahvaltı telaşı sarıyor. İlk olarak kahvaltı sofrasını hazırlayan kadınlar, daha sonra sofrayı toplayıp, bulaşıkları yıkarken, erkekler çekildikleri köşede mesainin başlamasını bekliyor. Saat 07.30’da başlayan mesai ile birlikte çoğu 18 yaşından küçük kız çocukları ve kadınlar, ağaçların eteklerindeki portakalları makasla keserken, kasaların dizildiği tezgahın başına geçen kadınlar ise taşınan portakalları eleyerek, kasalara dolduruyor.
OKUL YILLARI İŞÇİLİKTEN DAHA AZ
Tüm bu olup bitenler sırasında 21 yaşındaki Zehra Ertem ile tanışıyorum. 9 yıldır tarım işçiliği yapan Ertem’in okul yılları işçilik yıllarından daha az sürmüş. Ortaokuldan sonra eğitim hayatının bittiğini belirten Ertem, bir kadın olarak dünyaya gelmenin zorluklarını şöyle anlatıyor: “Evde ayrı bahçede ayrı iş. Saat 04.30’da kalkıyor, 05.00’te evden çıkıyoruz. Saat 06.30’da vardığımız bahçede ilk olarak kahvaltı sofrasını kurup, kaldırıyoruz. Saat 07.30 gibi de işbaşı yapılıyor. Öğlen saat 12.00’de yine sofra kuruluyor. Akşam bahçeden eve gittiğimizde iş devam ediyor. Aynı şekilde sofrayı kur, kaldır, temizlik yap, bulaşıkları yıka, çamaşırları as, anlayacağınız yine aynı. Erkekler hiçbir iş yapmıyor, bütün zorluk evde olduğu gibi tarlada da bize düşüyor.”
EN BÜYÜK SORUN HİJYEN
Sıklıkla gündeme gelen işçi kazaları ve ölümlere değinen Ertem, daha önce bir trafik kazasında yaralandığını ve 10 gün evde tedavi gördüğünü söylüyor. Ertem, bu esnada hiçbir desteğin sağlanmadığını dile getiriyor.
Özellikle en çok regl döneminde zorlandıklarını, en büyük ihtiyaçlarının ise hijyen olduğunu kaydeden Ertem, “Dışarıya (tuvalete) çıkamıyoruz, lavabo zaten yok. Elimizden geldiği kadar hijyenik olmaya çalışsak da ortam buna müsait değil. Bazen pedlerimizi eve gidene kadar değiştiremediğimiz oluyor. Bu soruna çözüm bulunmasını istiyoruz. Devletin buna çözüm bulması gerekiyordu ancak hiçbir desteğini göremedik. Devlet zaten kadınları görmüyor, hele ki tarım işçisi kadın olduğunda görünürlüğün iyice azalıyor. Yardım edebilirler mi, tabii ki edebilirler ama etmiyorlar” diyor.
LAVABO YOK
Van’dan Mersin’e gelen 21 yaşındaki Bahar Barış, bahçe ve tarlalarda en çok kadınların yorulduğunu söylüyor. Mersin’e geldiklerinde toplu bir kira ödemesi yaptıklarını belirten Barış, iş yerine borçlandıkları için de var olan döngüde çalışmak zorunda kaldıklarını dile getiriyor. Kadın olmaktan dolayı yaşadıkları sorunlara değinen Barış, “Regl döneminde erkeklere açıklama yapamadığımız için zorluk çekiyoruz. Artık alıştığımız için de bir şey diyemiyoruz. Lavabo olsaydı iyi olurdu çünkü tek başına tuvalete gidemiyor, müsait alan bulamıyoruz. Tabii her işin zorluğu var ama insan alışıyor” diyor. Günün ardından yeniden minibüse binerek, eve doğru yola koyuluyoruz. Ancak kadınların mesaisi burada son bulmuyor, evde aynı döngü devam ediyor...