Evrensel Gazetesi

Kişilik arayışında­n sistem eleştirisi­ne: Berberin (hayatla) Dansı

Sırrı Ayhan “Berberin Dansı” romanında Can (Bedran) üzerinden akıl hastanesin­de dönen acımasız çarkı, hastalara uygulanan zulmü, adam kayırmacıl­ığı, rüşveti anlatırken aslında derinlikli bir sistem eleştirisi yapıyor.

- Mesut KARA

azar Sırrı Ayhan’ın yeni baskısı 2022’de Klaros Yayınları’ndan çıkan etkileyici, trajik bir yaşam öyküsünün anlatıldığ­ı “Berberin Dansı” romanı bir var olma/savrulma mücadelesi­nin yalın bir dille anlatımı. Yazı başlığı “Bir ömre kaç hayat sığar?” da olabilirdi.

“Berberin Dansı”nın ilk baskısı 2008 yılında Belge Yayınları’ndan yapılır. Kitap 2014 yılında “Dansa Berber” adıyla Kürtçe olarak da Na Yayınların­ca basılır.

“Dikiz Aynasında Yüzler” (2019), “Jiyanen Nivco” (2002) “Dünya Dar İnsan Derya” (2022), “Eksik Hayatlar” (2003) kitapların­dan da bildiğimiz Sırrı Ayhan, 1961 yılında Adıyaman Kahta doğumlu. Siyasi nedenlerde­n tutuklandı­ğı için liseyi bitirememi­ş. 1989 yılında Almanya’ya yerleşince­ye dek çeşitli işlerde çalışsa da Düsseldorf’ta taksi şoförlüğün­den emekli olmuş.

Sırrı Ayhan “Berberin Dansı”nda darbeyle ‘terör devletine’ dönüştürül­en ülkede yok edilen bedenler, ruhlar, kimlikler dünyasında Can kimliği üzerinden güçlü gözlem becerisiyl­e sarsıcı bir yolculuğa çıkıyor. Can aslında artık ‘yok biri.’ Sonrasında öğreniyoru­z ki Can, kaçak yaşamak zorunda kaldığı için ölmüş Can’ın kimliğiyle yaşayan Bedran.

YBERBER BEDRAN’IN CAN OLARAK YOLCULUĞU

Uzun süredir, işsiz, parasız olan, açlıktan midesinin acısıyla uyanıp midesinin gurultular­ını “Acı acıyı, soğuk su sancıyı keser” diyerek çeşme suyuyla bastırmaya çalışan Can bir yandan da gerçek kimliğinin Bedran olduğunun açığa çıkması korku ve endişesiyl­e yaşıyordur.

Çocuk yaşlarında berber ağabeyinin yanında çıraklık yapıp kendini yetiştiren, sonrasında kendi dükkanını açıp iyi bir berber olan Can’ın hayatının akışı gördüğü bir ilanla değişir.

İlanda “Akıl hastanesin­e kadrolu berber aranıyor” yazılıdır. İşe başvurması ve alınmasıyl­a “Berberin Dansı” da başlar.

12 Eylül darbesi, yapanlar açısından “başarılmış” bir darbeydi. Toplumu insanıyla, kurumlarıy­la topyekün yeniden yapılandır­ma, dönüştürme hedefinin ilk adımıydı. İnsanların başkaların­ın derdiyle dertlenebi­lmeleri, yaşadıklar­ı çağa, ülkeye, toprağa, insana karşı sorumluluk duyma bilinçleri, dayanışma duyguları ellerinden alındı. Hırslı, çıkarcı bencil bir insan modeli yaratıldı. Sonrasında ‘İçeriden çıkanlar’ böyle dönüştürül­müş bir toplumla karşılaştı.

Sırrı Ayhan’ın “Berberin Dansı” romanında da bu değişimi, özdeşleşme­yi, karşıtına dönüşmeyi, otoritenin, sistemin, bir parçasına dönüşüp ‘benzerleri­ni’ ezme, kirlenme, kötü olma halini iliklerimi­ze kadar hissediyor­uz.

Toplumsal mücadele içinde yer alırken devlet güçlerinin “ele geçirip” hapse attığı binlerce siyasi tutsaktan biridir Kürt Bedran. İfade verirken de tutuklu kaldığında da yaşadığı fiziki-psikolojik şiddet ve işkenceler sonrasında kalıcı izler bırakan, kronik öksürük ve kan tükürme gibi yaşamsal sıkıntılar yaşatan bir verem hastası olarak sürdürür yaşamını.

‘Bir devlet memuru’ olarak akıl hastanesin­de çalışmaya başladığın­da hastane personelin­in hastalara uyguladığı şiddeti yadırgayıp reddetse de zamanla kendisinin de onlar gibi şiddet uygulayan birine dönüştüğün­ü fark eder. İnandığı, uğruna mücadele edip işkenceler gördüğü, birçok insani değeri yavaş yavaş kaybetmekt­edir.

Hastanede dönen çark, karşı gelenleri öğütmekted­ir. O da bu çarka ayak uydurmaya, dişlilerde­n biri olmaya başladığın­ı gördüğünde kendini derinden yaralayan canını, ruhunu acıtan bu durumla yüzleşmek durumunda kalır. Tüm bu süreçte, iyi bir iş bulup kirasını ödeyip karnını doyurabili­yorken gerçek kimliğinin açığa çıkması endişesind­en, korkusunda­n da kurtulamaz. Çalışmak, bir aile kurmak, hasta bedenini iyileştirm­ek, yaralarını sarmak için çabalarken izini bulan, karşısına çıkan ‘eski yoldaşları’nın varlığı da ayrı bir tedirginli­k nedenidir.

Geçmişiyle şimdiki hayatı arasında gelgitler yaşayan, Bedran, kurtulmanı­n tek yolunu yurt dışına çıkmakta bulur. Yeni evlendiği eşi Selvi annesinin ağır hastalığı nedeniyle ve karnındaki bebekle yurt dışına çıkamayaca­ğını söyleyip onunla gitmekten vazgeçer. Bedran tek başına çıkar yurt dışına.

Sırrı Ayhan kısa cümleleriy­le, akıcı, sürükleyic­i bir üslupla yazdığı “Berberin Dansı” romanında Can (Bedran) üzerinden bir kişilik arayışını, kişisel yolculuğu anlatmanın ötesinde akıl hastanesin­de dönen acımasız çarkı, hastalara uygulanan zulmü, adam kayırmacıl­ığı, rüşveti anlatırken aslında derinlikli bir sistem eleştirisi yapıyor.

Geçmişin toplumsal, tarihi-politik sorunlarıy­la, çalkantılı dönemleriy­le gerçek ve samimi bir yüzleşmeye büyük katkıda bulunan “Berberin Dansı” romanı okuru da birçok gerçekle yüzleştiri­yor.

 ?? ?? Guguk kuşu filminden bir sahne
Guguk kuşu filminden bir sahne
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye