Dayanışmadan rant sistemine
ylık 10 bin liraya mahkum edilen binlerce emekli geçinemediğini söylerken, emekli olduğu halde çalışanların sayısı artıyor. Öte yandan Türkiye’de emeklilik sistemi de özelleştirilmeye çalışılıyor. Prof. Dr. Aziz Çelik, sosyal güvenlik sisteminin özünde bir dayanışma sistemi olduğunu belirtirken, Dr. Murat Özveri, sistemin yoksullar üzerinden sermayeye kaynak aktaran bir araç haline getirilmeye çalışıldığını söylüyor.
AEmeklilik hakkı nedir? Sermaye ve iktidarları bu hakka nasıl bakar? İşçiler nasıl bakmalı?
Murat Özveri: Emeklilik hakkı dediğimiz şey yaşlılık durumunda belli bir gelir ve sağlık koruması içinde sosyal risklere karşı korunmayı öngören bir sosyal güvenlik alanı. Siyasi iktidarlar ve sermaye çok uzun süredir emeklilik hakkına dair temel yaklaşımı aktüeryal denge diyebileceğimiz bir finansal bakış açısıyla yaklaşıyor. Sermaye sosyal güvenlik sisteminin ellerinde oy hakkı olan bir çoğunluğun, ellerinde parası olan azınlığın mal varlığına el koymasına dönük politikalarla şekillendiren bir yapı olarak görüyor. Yaşlılık riskinin de piyasaya açılarak hizmet satın alması şeklinde kamusal bir hizmet olmadan piyasadan satın alınan bireysel bir hizmet haline dönüştürmeye yönelik bir politika izliyorlar. Sermaye tüm sosyal risklerde olduğu gibi yaşlılık riskini de bir satın alma hizmeti şeklinde dönüştürmeye çalışıyor.
İşçilerin de sosyal güvenliğe bakış açısının dönüşmesi lazım, sosyal güvenlik vazgeçilmez devredilmez temel bir sosyal hak. Bu nedenle de devletin anayasadan uluslararası anlaşmalardan gelen pozitif edim yükümlülüğü var. Sosyal güvenlik sistemi yoksullar üzerinden sermayeye kaynak aktaran bir başka araç haline geliyor. Oysa varlık nedeni gelir dağılımı konusunda oynadığı fonksiyonlar ve sosyal risklere karşı bireye güvence getirmiş olmasıdır.
‘KİMSE KİMSEYE YÜK DEĞİLDİR’
Emekliler faal çalışanların üzerinde yük olarak tanımlanıyor. Gerçekte böyle midir?
Aziz Çelik: Sosyal güvenlik sisteminin özü dayanışmaya dayalı bir sistemdir. Yaşlılık, analık, hastalık, işsizlik gibi çeşitli risklerle karşılaşabilirsiniz ve bunlar için önden prim ödersiniz. Bu risklerin hiçbiriyle karşılaşmayabilirsiniz de. Yani yatırmış olduğunuz primlerin karşılığını alamayabilirsiniz. Ama sosyal güvenlik sistemi size çok az prim ödeyerek çok vahim bir hastalığa karşı korunmayı veya emekli olduğunuz zaman uzun yıllar emekli aylığı almayı, veya yakınlarınızın aylık almasını sağlayabilir. Yani adı üstünde sosyal güvenlik sistemi bir dayanışma sistemidir, kimse kimsenin üstünde yük değildir. Bu daha çok liberal bakış açısından kaynaklanan bir durumdur. Sosyal güvenlik sistemini daha fazla bireyselleştirmesini ve özelleştirilmesini, herkesin kendi birikimini yapmasına dayalı bir yaklaşımın ürünüdür.
DESTEKLENMELİ
Türkiye’de emeklilik hakkı hangi süreçlerden geçti? Türkiye’de neden mezarda emeklilik tanımı öne çıktı?
Aziz Çelik: Bu daha çok yaş meselesinden kaynaklı bir tartışma olarak çıktı. Türkiye’de emeklilik sistemi uygulamaya başladığında emeklilik yaşı daha yüksekti. Daha sonra Demirel döneminde bir iki kere düşürüldü daha sonra Özal bunu yükseltti, sonra tekrar Demirel düşürdü. Evet, ortalama ömre bağlı olarak emeklilik yaşı uzatılabilir, pek çok ülkede bu oldu ama aykırı bir tartışma olarak şunu da konuşmak lazım: Tıpkı çalışma saatlerinin düşürülmesi gibi emeklilik yaşının düşürülmesi tartışması niye gündeme gelmez de emeklilik yaşının arttırılması tartışması gündeme gelir?
İnsan ömrünün uzaması mutlaka emeklilik yaşının da uzamasını beraberinde gerektirmiyor. Verimlilik artışı nasıl çalışma saatlerinin düşmesine olanak sağlıyorsa ortalama çalışma yılının da düşmesine yol açabilir.
Mezarda emeklilik tartışması da Türkiye’de özellikle ‘99’da başladı ve 2008’de devam etti, Emekli olma yaşının ya da emekliliğe erişimin hem yıl olarak hem de prim gün sayısı açısından yükseltilmesi sebebiyle oldu.
Murat Özveri: Ben ısrarla bu prim kaçaklarına ve aktüeryel dengeye dikkat çekmek istiyorum. Şimdi kayıt dışı ciddi bir sorun, sosyal güvenlik kurumunun kendi sitesine girdiğiniz zaman kayıt dışını üç şekilde tarif etmiş olduğunu görüyorsunuz. Bir, zorunluluk ilkesi olmuş olmasına rağmen sistemin içerisinde hiç bilmeyenlerden kaynaklanan bir kayıt dışılık söz konusu. İki, 30 gün çalışmasına rağmen 15 gün ya da daha eksik çalışma bildirilmesi nedeniyle kayıt dışılık. Bir üçüncü kayıt dışılık ise, gerçek ücretler üzerinden kuruma bildirilmemesi ki bu da oldukça yoğun bir sistem. Emeklilik yaşının yükseltilmesi ya da sosyal güvenlik hizmetlerine erişimin engellenmesi ya da 5510 sayılı Yasa’da olduğu gibi ‘alabildiğince çok prim al verebildiğin en düşük maliyetli ve en kalitesiz hizmeti ver’ anlayışı üzerinden formüle edilen bir sosyal güvenlik sisteminde işler tersine ilerliyor. Hem kayıt dışı üzerinden kayıt dışını ortadan kaldırmayacak dolaylı bir şekilde sermayeye teşvik yaratıyorsunuz hem de bir sosyal riskin finansmanında sizin tasarımlarınız nedeniyle kaynaklanan olumsuzlukların bedelini de yine o hizmete erişimi engelleyerek bizzat yararlanacak olana ödetmeye kalkıyorsunuz.
Sosyal güvenlik sistemi özünde bir dayanışma sistemiyken, yoksullar üzerinden sermayeye kaynak aktaran bir araç haline getirilmeye çalışılıyor.