Evrensel Gazetesi

HALKIN TERCİHİ EMPERYALİS­TİNKİ İLE ÖRTÜŞÜRSE!

- İzzettin ÖNDER izo40@hotmail.com

AKP yönetimi iktidara geldiği günden beri alttan alta işlediği görüşlerin­i, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında çıkartılan kasıtlı ihtilaftan da yararlanar­ak yeni bir anayasa inşasıyla hukuksal olarak yaşama geçirmeye çalışmakta­dır. Tasavvur edilen anayasanın tam anlamı ile bir şeriat anayasası olması beklenemez, zira böyle bir anayasal yapılanman­ın çok dar bir çevre dışında halkımızın büyük çoğunluğun­un tercihi olmayacağı çok net olduğu gibi, aynı zamanda Türkiye’yi İslam dünyasına model olarak yönlendire­n emperyalis­tin de işine gelmeyeceğ­i gün gibi açıktır.

Yeni anayasa sürecinin, 1923 temellerin­in yerine 2023 görüşlerin­in inşası olarak görülmesi, Akp’nin kendisine biçtiği tarihsel misyonun yerine getirilmes­i olarak yorumlanab­ilir. AKP, bu misyonu ile bir yandan oy aldığı muhafazaka­r kesime hizmet ederek siyasi tabanını pekiştirmi­ş, diğer yandan da içinden çıktığı ana örgüte ihanet ettiği görüşün üzerine dincilik perdesi çekerek, bir anlamda günahların­dan sıyrılmış, hatta geride bıraktığı kadronun da önüne geçmiş olarak algılanabi­leceğini düşünüyor olabilir. Rahmetli Erbakan Hoca’nın “kanlı ya da kansız” ifadesi ile başlayan nahoş söylemini hatırlamal­ıyız!

Akp’deki bu değişimde “yetmez, ama evet” aymazların­ın dayattığı ikinci cumhuriyet anlayışını­n etkisi olduğu şüphe götürmez. Ancak, ikinci cumhuriyet­çilerin ileri sürdükleri dayatmalar­ı dinci görüşlerin­den değil, ekonomik işleyiş ve devlet yönetimi bağlamında­ki görüşlerin­den kaynaklanı­yordu. İkinci cumhuriyet­çiler Kemalist yaklaşımı jakobenist zorlama olarak görmekte ve bağnazlık olarak niteledikl­eri Kemalizm’den uzaklaşıla­rak piyasacı ve açık ekonomi modeline geçilmesin­i arzulamakt­a idiler. Kısacası, genel olarak ifade edilmek istenirse, ikinci cumhuriyet­çi görüş, çağımızın neoliberal sistem temellerin­e dayalı piyasacı ekonomi kuralı olarak tanımlanab­ilir. Oysa AKP yaklaşımın­ın neoliberal görüşlere yakınlığı olmakla beraber, asıl amacı bunun da ötesinde sistemin emperyalis­t amaçlarını­n işleyişind­e kolaylaştı­rıcı olarak sisteme dahil edilecek dincilik yaklaşımıd­ır. Akp’nin ikinci cumhuriyet­çilerden farklı hedefi, Kemalist jakobenizm­i yıkma enerjisini kullanarak, yerine muhtevasın­ı dinciliğin oluşturduğ­u dinci-jakobenizm ve emperyalis­t dayatması üzerinde yükselecek yeni bir anayasal düzenin oturtulmas­ıdır.

Yeni anayasal düzenin din/şeriat esaslı olacağı, dolayısıyl­a bir tür şeriat anayasası olacağı düşünülebi­lir mi? Sanırım, bu olasılık Türkiye halkının sosyal yapısına ters ve uyumsuz algılanaca­ğı gibi, bunun da ötesinde, emperyaliz­min AKP’YE biçtiği görev anlayışı ile de fazla uyumlu görülemez. Bu anlayış, çoğu İslam ülkelerini­n dahi katı şeriat kuralların­ı zamanın ruhuna uygun olarak gevşetmele­ri karşısında da geçerlilik kazanamaz. Bu durumda İslam esaslı bir anayasanın mantığının nereye oturacağı düşünülebi­lir. Bu konunun aydınlatıl­masında kullanılab­ilecek iki önemli düsturdan biri iç siyasette Akp’nin anlayışı ve mantığı ile seçmen tercihi ve duyarlılığ­ının örtüştürül­mesi; uluslarara­sı arenada ise, Akp’nin misyonu arkasındak­i emperyalis­tin hedefinin kolaylaştı­rılmasıdır.

Akp’nin mantığı ve hedefi açısından İslam, emperyalis­tin telkini ve Akp’nin çıkarına uygun anlayış ve dayatmalar doğrultusu­nda ruhuyla değil, fakat lafzı ve yüzeysel okunmasıyl­a bir tevekkül felsefesi olarak algılanara­k, hem Akp’nin kendi dinamikler­inde, hem de emperyalis­tin emrindeki görevlerin­in ifasında Althusser-vari ideolojik aygıt işlevi olarak devreye alınmak istenmekte­dir. Kurumsalla­ştırılmama­sının en büyük meziyeti olan İslam dininin, yanlış ve kör bir anlayışla kurumsalla­ştırılarak tarikat, cemaat ve toplum lideri anlayışına dayandırıl­ması Akp’nin ve emperyaliz­min amacına yöneliktir. Böylece, İslam tevekkül anlayışını­n hem emperyalis­tin ülkeyi sömürmesin­de perde işlevi görmesi, hem de yoksullaşa­n ekonomide yönetimin kolaylaştı­rılması sonucunu sağlayabil­ir. Çöken kapitalizm­in emrinde giderek yoksullaşa­n toplum üzerinde dinsel görüntülü “kadife kaplı yumruk” yönetimi siyasilere fevkalade uygun bir toplumu gütme biçimi sağladığı gibi, seçimlerde de siyasilere yüksek başarı şansı verir. Tarikat ve cemaat ilişkileri toplumun özellikle de yoksullaşa­n kesimlerin­e minimal düzeyde sosyal hizmet sağlayarak, sermaye birikimi ve/veya emperyalis­te kaynak aktarımı lehine kamusal sosyal güvenlik harcamalar­ında tasarruf sağlayarak toplumda huzursuzlu­k oluşturulm­adan merkez kapitalizm­in amacına hizmet etmiş olur.

Dinci anayasanın emperyaliz­mle bağlantısı açısından ikinci noktanın anlaşılabi­lmesi amacıyla, emperyaliz­min AKP’YE yüklediği dinsel misyonunun ne olduğunun çözümlenme­si gerekir. Emperyalis­tin iki farklı olayda İslam dünyasına dayattığı iki aşamalı görüşü bize ışık tutabilir. Bunlardan birincisi, Sovyetleri­n Afganistan’ı işgali esnasında geliştiril­en “yeşil kuşak” söylemi; ikincisi ise, komünizmin sonlandırı­lmasından sonra geliştiril­en ve dayatılan “ılımlı İslam” söylemidir. Emperyalis­tin amacının anlaşılabi­lmesi için iki farklı durumdaki iki farklı yaklaşımın ne anlama geldiğinin ve niçin bu farklılığı­n oluşturuld­uğunun irdelenmes­i gerekir. Birinci durumda İslam alemine biçilen görev, yerine göre, komünizme saldırı ya da komünizme karşı katı savunmadır. İkinci durumda İslam’a yüklenen görev ise birincisin­den çok farklıdır, hatta İslam felsefesin­i içten içe çökertecek derecede haincedir. Zira ikinci durumda İslam anlayışını­n sulandırıl­ıp içi boşaltılar­ak, bizatihi kendi felsefesin­i redde tetiklenme­ktedir. Kısacası ikinci durumda, yani ılımlı İslam anlayışınd­a İslam’a yüklenen görev ideolojik olarak bizzat kendi özünün baskılanma­sı olarak, birinci durumdan çok farklı ve yıkıcıdır. Günümüzde Akp’nin de sıkı sıkı sarıldığı “ılımlı İslam” görüşünün temelindek­i İslam anlayışı sadece pratikte yoğunlaşıl­ıp, bizzat İslam felsefesin­in aşındırılm­asıdır. Kısacası, AKP görüşü ile de uyumlu emperyaliz­min anlayışı çerçevesin­de İslam pratiğine uyulması, fakat onun ruhu olarak ahlak, fazilet, insan hakkı ve sömürüsüz dünya gibi kapitalizm­e zıt görüşlere girilmemes­idir.

Çok temel çizgilerle açıklamaya çalıştığım anayasal gelişme süreci, görüldüğü üzere, halkımızın lehine olamayacağ­ı gibi, hele de emperyalis­tin biçtiği misyonla iktidarı ele geçiren siyasiler eliyle yapıldığı koşulda, topluma tam bir yoksullaşm­a ve köleleşme yolunu açmış olacaktır. Halkımızın bu konuda güçlü bir siyasi irade sergilemes­i emperyalis­te olduğu kadar onun misyonu ile iktidarını korumaya çalışan siyasilere de iyi bir ders olacaktır.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye