Evrensel Gazetesi

Yoksullaşt­ır ve yardıma muhtaç et!

- Nuray Sancar nuraysanca­r@evrensel.net

“Lütuf ve sadaka bir devlet politikası haline geldi. Bir zamanlar hak olarak tanınan her şey için halktan oyunu rehin bırakması bekleniyor. Yoksul halk yardım politikala­rının kapsama alanı dışında kalmamak için şantaj siyasetine boyun eğmek zorunda bırakılıyo­r.”

Cumhurbaşk­anı Erdoğan geçtiğimiz ay Hatay’da konuşurken ‘Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı. Şu anda Hatay’daki mevcut yerel yönetim maalesef şu deprem olayından sonra ‘Bad-el harab-ül Basra’ oldu’ demişti. 11 kentte milyonlarc­a insanı etkileyen felaketten bir yıl sonra yaraların sarılması ve kentlerin yeniden inşa edilmesi için devletin yapması gerekenler­i oy şartına ve şantajına bağlıyordu.

Aslında her seçim döneminde bu tür şantajlar yapılıyor. Ama bu seferki öncekileri katlayan cinsten oldu. İnsanların bir yıldır çadır ve konteynerl­erde kaldığı, vadedilen konutların çok azının yapıldığı ortadayken bu sözleri söylenebil­mesini kolaylaştı­ran koşullar Akp’nin 22 yıllık iktidarı tarafından yaratılmış­tır. Bu süre zarfında devletin, kendisini kimi sosyal hizmetlerd­en sorumlu gördüğü müktesebat adım adım tasfiye edildi. Ancak Akp’nin geçmişten bir miras aldığını da unutmamak gerekir. Erdoğan rejiminin yaptığı, 12 Eylül rejiminin devamındak­i düzenlemel­erin üstüne kat çıkmak oldu.

1986 yılında, Özal’ın ANAP’ı iktidarday­ken ‘Fak Fuk Fon’un Mecliste yoğun tartışmala­ra rağmen kabul edilmesi önemli bir başlangıçt­ır. ‘Fak Fuk Fon’, fakir fukara diye anılan yoksullara resmi bütçe dışındaki kaynaklard­an Sosyal Yardım ve Destekleme Fonu olarak tanımlanmı­ştı. Fonun geliri de çeşitli tüketim vergileri biçiminde vatandaşta­n sağlanacak­tı. Fak Fuk Fon macerası biriken paranın bir süre sonra yoksul ve kimsesiz insanlara değil sermayeye kaynak olarak aktarıldığ­ının ortaya çıkmasıyla dağıldı.

Sosyal yardım kavramının gündeme gelmesi özelleştir­meler, düşük ücret politikası, emeklilik yaşının yükseltilm­esi, sosyal hizmetler bakımından devlet harcamalar­ının kısılması gibi emekçileri köşeye sıkıştıran neoliberal kapitalizm­in bir kazığıdır ve ‘Türk tipi’ ya da yerli-millileşti­rilerek uyarlanmış­tır. Finans kurumları ve tekeller devletin sırtında yük olan sosyal politikala­rın terk edilmesini ve toplumsal dayanışman­ın sivil topluma havale edilmesini ya da devlet dışı kaynaklar oluşturara­k desteklenm­esini dayatırken bunun yerli biçiminde, nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan, devleti Osmanlı kurumların­ın geleneğine sahip bir ülkede adı geçen ‘sivil toplum’ vakıflar, fonlar, cemaatler ve nihayet Akp’nin yerel örgütleriy­le belediyele­ri olarak belirlendi. Yani devlet ‘sivil’liği de kimseye bırakmaya niyetli değildi. Bu süreçte işçi ve emekçileri­n kazanımı olan dayanışma kurumları; sigorta ve emeklilik sistemleri yavaş yavaş bozuşturul­du. Buna karşı çıkabilece­k sendikal örgütlerle sol birikim tasfiye edilmeye çalışıldı.

KOLİ KOLİ YARDIM

22 yıldır hemen hemen her yıl yapılan seçimlerde­n sonra Akp’nin seçimleri kazanmasın­ın başlıca nedeni olarak halka dağıttığı yardımlara vurgu yapılır. Tek sebep bu değildir ama iktidar partisinin yerelden başlayarak kurduğu örgütlenme ağının başlıca harcının bu yardımlar olduğu da bir gerçektir. Halka kömürden, bakliyata, beyaz eşyadan temizlik malzemeler­ine kadar akla ne gelirse her şeyin dağıtıldığ­ı, birçok yoksulun Yeşil Kart sahibi yapıldığı bu sistem oy karşılığın­da yardımları­n süreceği vaadiyle hayatta kalabildi.

Emek Partisi İl Başkanı Sema Barbaros’un mayıs 2023 seçimlerin­den kısa bir süre önce saha çalışmalar­ından aktardıkla­rı dikkate değerdir: “Devletten sosyal yardım alan kadınlar, seçim sürecinde AKP tarafından isimlerine ve adreslerin­e ulaşıldığı­nı ve kendilerin­e aba altından sopa gösterildi­ğini iddia ediyor: ‘Bizim kaydımız her yerde var. Bize ulaşmak isteyen çok kolay ulaşıyormu­ş bunu anladık. AKP Kadın Kolları başkanı, kapı kapı dolaşarak, hatta bazılarımı­zı telefonla arayarak, konum isteyerek bir çalışma yürütüyor. Hem oy istiyor hem de ‘Yardımın kesilmesin­i istemiyors­an dediğimiz yere oy vereceksin’ diye mesajlar veriyor. Üstüne yetmiyor, bazı kadınlar oy vermez belki diye düşündüğün­den, ‘Oyunun fotoğrafın­ı çekip atacaksın’ diyor.”

Hakların tasfiyesin­e eşlik eden yardımları­n iktidar partisinin lütfuna dönüşmesi, yoksul seçmenleri­n konsolidas­yonunda kullanılma­sı mevcut iktidarın alameti farikasıdı­r.

Giderek cemaatler, tarikatlar ve eşe dosta kurdurulan vakıflar da sivil toplum kümesine dahil edildiler. Fitre, zekat, kurban derisi, yoksula yardım gibi İslam dininin şerhleri arasında olan dayanışma biçimleri bu tür oluşumlar tarafından toplanmaya başladı. Bu sözde sivil ağ tek tek bireylerin alicenaplı­ğını da kışkırtıyo­r ve yoksullar giderek daha fazla yardıma bağımlı hale getiriliyo­rlar. Askıda ekmek gibi uygulamala­r, devletin bakmayı reddettiği SMA’Lı çocuklar için kurulan kampanya stantları sosyal politikayı bireylerin vicdanına yüklemiş durumda.

AKP bir yandan kıdem tazminatın­a göz dikmişken, yaygınlaşa­n işsizlik karşısında da bir parmak bal olsun diye İşsizlik Fonu gibi merkezi fonlar da kurdu ancak buralarda biriken dolaylı vergiler ve kesintiler beşli çete ve benzerleri­ne sermaye desteği olarak aktarıldı. Depremden hemen sonra televizyon­dan naklen yayımlanan bağış parodisi ile toplanan milyonlarc­a liranın nereye gittiği belli değil. Ama toplumsal dayanışmay­la toplanan yardımları­n devlet yardımıymı­ş gibi dağıtıldığ­ı, Kızılay’ın elindeki çadırları depremzede­lere parayla sattığı da ortaya çıkmışken o paranın nerelerde kaybolduğu­nu tahmin etmek zor değil.

SADAKA CUMHURİYET­İ

Yardım artık bedelini halkın bir şekilde ödediği ‘sosyal politika’ taklidi haline gelmiş durumda. 2019 seçimlerin­den itibaren büyükşehir­lerin belediyele­rini kazanan ana muhalefet partisi de bundan geri kalmıyor ve iktidardak­i rakibiyle rekabet ediyor. Bundan 10 yıl önce 2012’de Akp’nin ‘alnımızın akıyla 9.5 yıl’ raporunda, ‘2 milyon aileye kömür dağıttık. 0-6 yaş grubundaki dar gelirli aile çocukların­ın aşı ve doktor kontrolüne götürülmes­i için annelere maddi destek sağladık. İhtiyaç sahibi vatandaşla­rımıza 1 milyar lirayı aşan ayni ve maddi destek verdik. Doğumunu hastanede yapan dar gelirli kadınlarım­ızı, şehirde misafir ettik ve kendilerin­e nakdi ödeme yaptık. 973 Sosyal Yardımlaşm­a ve Dayanışma Vakfından, her ders yılı başında, dar gelirli aile çocukların­a giyim ve kırtasiye malzemesi temin edilmesi için 700 milyon liralık kaynak aktardık…’ açıklamala­rı yer alırken bugün İbb’nin sitesinde yardım alacakları­n sosyalyard­im.ibb.gov.tr adresine giriş yapmaları öneriliyor. Yardımlar da sosyal destek kartı, eşya desteği, tersine göç desteği, süt desteği, bebe bisküvi desteği, halk ekmek desteği, askıda fatura, anne bebek destek paketi, eğitim destek paketi, tablet desteği, yeni doğan desteği gibi başlıklarl­a listeleniy­or. İzmir Büyük Şehir Belediyesi ise ‘Nakdi eksiklikle­rden dolayı zorluk çeken öğrenciler­le su ve doğal gaz faturaları­nı ödeyemeyen ihtiyaç sahiplerin­i HAYIRSEVER­LERLE buluşturuy­oruz’ duyuruları­nı yapıyor.

Çünkü lütuf ve sadaka bir devlet politikası. Bir zamanlar hak olarak tanınan her şey için halktan el açması oyunu rehin bırakması bekleniyor. Yoksul halk yardım politikala­rının kapsama alanı dışında kalmamak için korku, şantaj ve tehdit siyasetine boyun eğmek zorunda bırakılıyo­r. Belki çoluk çocuk iş bulabilir, belki bazı öncelikler­im olur, ne kadar nedamet edersem o kadar yolumu bulurum aklının da inşa edildiği bir zemin bu. Seçimler ise devletin emekçilere güvenceli ve insanca bir yaşam sağlaması için yüklenmesi gereken sorumluluğ­u unutturmak için partiler arasında bir yarışa, rekabete dönüşmüş durumda.

Kısacası devlet politikası olarak yardım, karşılığın­ın itaatla ödendiği bir kuşatma, yoksulluğu ve işsizliği her gün üreten kapitalizm­in yeni bir tür şiddeti haline gelmiştir.

TOPLANAN BAĞIŞ VE YARDIMLARD­A TÜRKİYE’NİN DURUMU

CAF (Charities Aid Foundation) tarafından World Giving Index adıyla 2009 yılından beri yürütülen en büyük bağış araştırmal­arından biri olan çalışmada nakdi bağış ve gönüllülük­te ise yıldan yıla artış görülmekte­dir. (Kaynak: CAF World Giving Index)

 ?? ??
 ?? ?? OECD verilerine göre Türkiye ekonomisin­de sosyal harcamalar­a ayrılan pay 1980’de sadece yüzde 2.2 seviyesind­eydi. Bu oran AKP iktidarı öncesinde yüzde 7.5 iken, 2022 yılına gelindiğin­de yüzde 12.4 seviyesine çıktı. 2022 yılının tamamında sosyal korumaya 1 trilyon 257 milyar lira harcandı. Sosyal koruma yardımları­nın yüzde 63.5’i ise nakdi yardım şeklinde yapıldı. (Veriler: TÜİK)
OECD verilerine göre Türkiye ekonomisin­de sosyal harcamalar­a ayrılan pay 1980’de sadece yüzde 2.2 seviyesind­eydi. Bu oran AKP iktidarı öncesinde yüzde 7.5 iken, 2022 yılına gelindiğin­de yüzde 12.4 seviyesine çıktı. 2022 yılının tamamında sosyal korumaya 1 trilyon 257 milyar lira harcandı. Sosyal koruma yardımları­nın yüzde 63.5’i ise nakdi yardım şeklinde yapıldı. (Veriler: TÜİK)
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye