Diyarbakır’da düzenlenen ‘Barış Konferansı’ sona erdi
BIRÇOK siyasetçi, akademisyen, aydın, yazar, gazeteci, demokratik kitle örgütü temsilcisinin katılımıyla İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesinin çağrıcısı olduğu “Kürt Meselesinin Çözümü ve Barış Konferansı” tamamlandı.
Dünkü 2 oturumda “Sivil Toplumun Barışın İnşasındaki Rolü”, “Kadınların Barışın İnşasındaki Rolü” başlıkları tartışılırken son oturumda Ahmet Özmen moderatörlüğünde forum gerçekleştirildi.
Moderatörlüğünü İHD MYK Üyesi Handan Çoşkun’un yaptığı “Sivil Toplumun Barışın İnşasındaki Rolü” başlıklı ilk oturumda Hafıza Merkezinden Murat Çelikkan, “Sivil toplum örgütleri barış için ne yapabilir?” üzerine söz aldı. Murat Çelikkan, “Barış süreci ve hele ki çatışmadan geçiyorsak yapılması gereken çok iş var” diyerek kitle örgütlerinin durumuna değindi: “Stk’lerin rolü de buradan ortaya çıkıyor. Dünyadaki örneklere baktığımızda Stk’lerin rolleri yapıcı. Türkiye’de barış çalışmaları çok zayıf.”
‘IFADE ÖZGÜRLÜKLERININ ÖNÜNDEKI ENGELLER KALKMALI’
Türkiye’de barış sürecinde birçok sivil toplum örgütünün barış konusunda çalışma yaptığına değinen Çelikkan, şunları belirtti: “Çeşitli inisiyatifler oluştu, kadın ve odaların önemli çalışmaları oldu. Bugün Türkiye’de sivil toplum açısından bir müzakere kalmış değil. Bazı ihlal ve haksızlıkların giderilmesi için gerekli müzakereleri onların yürütmesi gerektiği görülüyor. Ama Türkiye’de Stk’ler müzakere yapması gereken kurumlar olarak devreye giremiyor. Çünkü devletin kapıları Stk’lere kapalı. Çok azıyla temas var.”
Stk’lerin barış sürecinde üç önemli özelliğinin olduğuna vurgu yapan Çelikkan, “Birincisi çatışma sürecinde çalışırlar, ikincisi barış masası kurulduğunda, üçüncüsü ise, barış anlaşması sağlandıktan sonra bunun toplumsallaşması ve hayata geçirilmesini izlemeye dair çalışırlar. Eğer barış süreci başlayacaksa öncelikle ifade özgürlükleri önündeki engeller kalkmalı. Türkiye’de bir hukuk düzeni var. Ama iktidara bağlı bir hukuk var” ifadelerini kullandı.
‘BÖLGE BAROLARI ÇATIŞMA SÜREÇLERINDE HAZIRLIKSIZ YAKALANDI’
Ardından ilk oturumda söz alan Batman Baro Başkanı Av. Erkan Şenses, “Toplumsal Barışın İnşasında Barolar Ne Yapabilir?” başlığına dair konuştu. Konuşmasında 1990’lı yıllarda baroların faaliyetleri ve 2000’li yıllara ve çözüm sürecine değinen Şenses, bölge barolarının geçmiş dönemdeki çatışma süreçlerinde nasıl rol oynadığını anlattı.
Şenses, “90’lı yıllardaki bu savaş süreçlerinde bölge baroları çok hazırlıksız yakalandı. Zaten o dönem baro sayısı 6-7’yi geçmiyordu. Yoğun çatışma, insan hakları ihlalleri ve faili meçhul cinayetler yaşanıyordu. Barolar olarak süreci yürütmekte eksik kaldık. Fakat yine de üzerimize düşeni yapabildiğimiz kadarını yaptık” diye konuştu.
‘SAVUNUCULUK KISMINDA EKSIK KALDIK’
“2000’li yıllarda görece olarak daha demokratik bir ortam” oluştu diyen Şenses, şöyle konuştu: “2001’den sonra bölge barolarının hak ihlallerine daha çok yöneldiğini görüyoruz ancak bunların yeterli olmadığını belirtelim. İlk oturumda da müzakereci model dedik. Ancak müzakereci bir süreç olmadığı için de baroların barış süreçlerinde elleri çok zayıf. Bu durumda da rejimi izleme, şeffaflığını denetleme misyonu geliyor, bölge baroları da buradaki sorumluluğunu yerine getirse de savunuculuk kısmında eksik kaldığımızın öz eleştirisini verebiliriz. Çok daha kapsayıcı bir çalışmaya ihtiyaç var.”
Konferansın ikinci oturumu, “Kadınların Barışın İnşasındaki Rolü” başlığıyla tartışıldı. Moderatörlüğünü, İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin’in yaptığı oturum Sincan Kadın Cezaevinde tutuklu bulunan Leyla Güven’in mektubu okunarak başladı.
Daha sonra Hak İnisiyatifi Derneğinden Fatma Bostan Ünsal, “Kuzey İrlanda örneğinde kadınların barışı inşa etmesi” üzerine konuştu. Kadın Akademisinden Figen Aras ise “Toplumsal barış ve kadınlar” başlığıyla ilgili konuştu. Konferans soru-cevap forumu ile son buldu. (Diyarbakır/evrensel)