‘İŞÇİLERİN KENDİLERİNİ ÜRETEBİLECEĞİ ZAMANA VE MEKANA İHTİYACI VAR’
İŞÇİLERİN büyük bir bölümünün iş yerindeki sosyal ilişkilerini iş yeri dışına taşımadığını vurguluyorsunuz. Mekan kısıtlılığının burada önemli bir etken olduğunu de ğerlendirirken sendikaların da böylesi mekanlar olarak kullanılmadığını belirtiyorsunuz… Geçmişte farklı olduğu örneklere rastlıyoruz. Bu değişimin nedenleri konusunda ne söylersiniz?
İşçilerin gündelik hayatlarına ve toplumsallaşma dene yimlerine baktığımızda, birçoğunun iş yerindeki sosyal iliş kilerini iş yeri dışına taşımadığını görüyoruz. Sosyalleşilen mekanlarda ise köy, hemşeri dernekleri ve lokallerin yeri yok denecek kadar az. Sendika ve iş yerlerinin sosyal te sisleri de bir araya gelme mekanı olarak kullanılmıyor. Do layısıyla günümüzde işçi kamusallıklarının yok olmasından ya da zayıflamasından bahsediyoruz. Bu zayıflamanın ar dındaki nedenlerden en önemlisi neoliberal siyaset ve ikti sat politikalarının yarattığı parçalanmadır. Üretimin örgüt lenmesindeki parçalanma, iş yerlerini bölüp parçalamıştır. İstihdam biçimlerindeki parçalanma, aynı iş yerinde işçi sı nıfı içinde kadrolu, taşeron ve sözleşmeli gibi katmanlar yaratmıştır.
Bir başka neden ise dijitalleşmenin zamanı ve mekanı parçalamasıdır. Dijital kültür hem üretim noktasında iş yer lerinde hem de toplumsal ve gündelik hayatta yer ve za man birlikteliğini yok ediyor. Aynı zamanda ve yerde bulu nup birbirinden uzaklaşan emekçilerden bahsediyoruz. Bi reycilik çok daha kolay filizleniyor. Günümüzde zamanlar çalınmış, mekanlar istila edilmiştir.
Dolayısıyla bir yandan neoliberal siyaset ve iktisat politi kaları işçi sınıfını ve halkın büyük kesimlerini yan yana du ramayacak ve söz söyleyemeyecek şekilde tahrip etmiş, sözsüz ve eylemsiz bırakmıştır. İşçi sınıfı ortak hareket edebilmeye ve kendi sözlerini söyleyebilmeye olan inançla rını yitirmiştir ve “Sessizce sözleri elinden alınmaktadır”.