SINIFIN DUYGULARINI ANLAMAK VE ‘BİZ’ OLMAK...
ÇALIŞMANIZDA sık sık vurguladığınız “Biz olma” duygusu odak noktalardan biri. Biz olma duygusu nasıl sağlanacak?
Kitapta “biz” duygusunu vurguluyorum. Burada hem “biz” hem de “duygu” önemli. Duygular sosyal bilimlerde hep çok konuşulan ve tartışılan başlıklar dan biridir. Ama görece yeni olan, duyguları anlama ya çalışırken sınıf dışı akımların bu alanda kendine önemli bir alan açmış olması. Bu yaklaşım duyguları bireyler üzerinden analiz ederken, duygulardaki yıkı cı etkinin baskınlığını da öne çıkarıyor: Acı, nefret, korku, iğrenme, utanç. Kitleselleşmiş duygular ise çoğu zaman intikam arzusu, hınç ve linç olarak şe killeniyor. Bu tarz analizler sınıfı ilişkiselliği içinde ve tarihsel koşullarıyla kavramakta kimi eksiklikler ta şıyor. Tam da bu noktada duygulara tarihsel mad deci bir çözümlemeyi yeniden taşımak gerekiyor.
Tarihsel maddeci bir yaklaşımla baktığımızda işçi sınıfının “biz” olma duygusu görünür olur. Duygular gücünü, güçsüzlüğünü, şiddetini nesnel koşullar içe risinde işçilerin karşılaşmalarından ve iletişiminden alır. Aynı topraklarda aynı hikayeyi anlatıp, aynı hika yeyi dinleyen ve aynı hikayeye ağlayan insanların birlikteliğinde büyüyen duygulardır bunlar.
Kolektif eylemlerde, grevlerde, iş yerindeki öğle yemeklerinde, servislerde “biz” olunur. Bu anlarda işçiler sermaye sınıfı karşıtlığını deneyimlerken gündelik hayatlarına, ailelerine, arkadaş çevreleri ne ve tüm toplumsal ilişkilere de sınıf kültürü için den bakarlar.
“Biz” adalet, hakkaniyet arayışında ve dayanışma içinde şekillenir. Duygular sömürünün, eşitsizliğin, açlığın ve yoksulluğun ortaya çıkardığı yapıların ürü nüdür. Dayanışma ve paylaşım içinde var olur.
Duyguların sınıfsal varoluşuna ve “biz” oluşuna en çarpıcı örnek bu topraklarda yaşayan işçilerin çoğunun “ben” dememesidir. Sendika eğitimlerine memleketin dört yanından işçiler gelir, uzun yolcu luklar yapmışlardır. Eğitimin başlayacağı sabah, uzak yollardan gelmiş işçiye sorarsınız “Nasılsın?” diye. “İyiyiz” der. “İyiyiz.” “Ben”den devrim çıkmaz, “biz”i olmayan devrim olmaz.
Sınıfın duygularına yönelik en çarpıcı analizin Marx’tan gelmesi hiç de şaşırtıcı değil. “Bu kadar çok sesli türküde eksik olan yüreğin sesi” diyor Marx. Sınıfın duygularını anlamak yani.