‘Eşitsizliklere karşı kalıcı adımlar atılmalı’
1 990’lı yılların başından itibaren kamu kurumlarının temizlik, güvenlik gibi alanlarında ihtiyaç duyduğu destek hizmetleri ‘Hizmet satın alma’ yani taşere edilme yoluyla karşılanıyordu.
Bu uygulama neticesinde kamu kurumlarında alt işverene bağlı olarak çalışan taşeron işçi sayısı oldukça artmıştı. Zamanla bu sistemden kaynaklanan sorunlar tartışılmaya başlanmış ve neticesinde 2017 yılında 696 sayılı KHK ile alt işverene bağlı çalışan işçiler, çalıştığı kurumun sürekli kamu personeli işçisi haline getirildi. Ancak tamamlanan sürecin sonrasında ortaya kimi olumsuzluklar çıktı. Kamu kurumunun alt işverenlerine bağlı çalışan işçilerin statü ve maaş farklılıkları dengelenmediğinden aynı işi yapmakta olan kamu işçileriyle arasında ücret farklılıkları oluştu. Alt işverenle sendikalar arasında belirli periyotlarda tazelenmekte olan TİS süreçlerinde şartlar yapılan iş bağlamında değerlendirilmediğinden aradaki farklılıklar yalnızca ücret değil tanınan sosyal haklarda da kendini gösterdi.
Alt işveren şirketlerin iş tanımları, personel sayıları, yapılan işin niteliği, kuruma sağladığı gelir seviyesi hizmet veren işçilerin istek ve beklentilerinin şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır. İşe alım süreçlerinde karar verici makamın değerlendirmeleri sonucu oryantasyon sağlanmaksızın direkt yerleştirme yapılmakta, dolayısıyla işçinin alt işveren seçme şansı bulunmamaktadır. Karma olarak yerleşimi yapılan aynı iş tanımına sahip personelin ayrıştırılması ve farklı ücretler ile çalıştırılması başka bir sorun yaratmaktadır. Bulunulan sürecin geniş kapsamlı ele alınarak görev tanımlarının belirlenmesi, personel istihdamında liyakate önem verilmesi açısından ‘uçurum’ niteliğinde değerlendirilebilecek ücret farklılıklarının ortadan kaldırılması ve eşit sosyal hakların tanınmasına yönelik bir an önce kalıcı adımlar atılması gerekmektedir.