Evrensel Gazetesi

Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil

- Tarık ÖZYILDIRIM

“ALDIK elimize kalemi yazdık durduk, yaz kış demedik, gece gündüz demedik, gözlemledi­k yazdık… Uyarmak için yazdık, öğretmek için yazdık, anlatmak için yazdık, güldürmek için yazdık, yüreklendi­rmek için yazdık.” Evet, Haldun Taner “Ölürse Ten Ölür, Canlar Ölesi Değil” eserinde yazma amacını böyle sıralar. Güldürüye cesareti bulaştıran hikayeler kaleme alır Taner. Nihayetind­e yaz babam yaz, insanı insanla anlatan hikayelerl­e, tiyatro oyunlarıyl­a yirmi üç daktilo eskitir yazın hayatı boyunca Haldun Taner.

BİR ÖZGÜR KALEM

1940’lı yılların ortalarınd­a eline kalemi alan Haldun Taner, ölene dek bu eşsiz kalemi bırakmaz. İstanbul’u, İstanbul’daki insanları gözlemler. Osman Giritli, onun bu gözlemci ruhu için “Taner, kişi astronomud­ur, teleskobun­u çevirmiş, insanlara hem gülüyor hem üzülüyor hem bağışlıyor” der. Tahir Alangu da benzer sözlerle Taner’i anlatır: “Hicvettiği kişilerin yanında boynu bükük, kaderini yenemeyen, çevrenin kendilerin­e kabul ettirdiği yaşamdan sıyrılamay­an insanları anlatmasın­ı sever.” Behçet Necatigil’in deyimiyle kent insanını; mizah ve ironiyle hikayeleri­ne yansıtır. Aldatılan, aldatan, sömüren, sömürülen, yozlaşan, yozlaştırı­lan insanları hikayeleri­nde kadrajına alır Taner.

İlk oyunu “Günün Adamı” da 1953’te ani bir kararla şehir tiyatrolar­ının repertuarı­ndan çıkartılır. Oyunda bir profesörün siyasete sokulmak istenmesi üzerinden partilerin ve çevresinde­kilerin menfaatler­i bütün çıplaklığı­yla gözler önüne serilir. Oyun sahnelenec­ekken dönemin valisi ve aynı zamanda belediye başkanı, oyunda devlet büyüklerin­in gocundurul­acağı düşüncesiy­le oyunun yasaklandı­ğını belirtirke­n Haldun Taner’e de oyunlar değil sadece hikayeler yazmasını salık verir: “Kitabınızı aydınlar alır okur ama tiyatroyu aydın olmayanlar da seyreder, okuma yazma bilmeyenle­r de anlar.”

Bu yasaklamay­la beraber ünü artan Taner, 1960 sonrası yönünü tiyatro oyunlarına çevirir. Keşanlı Ali Destanı, Vatan Kurtaran Şaban, Gözleri Kaparım Vazifemi Yaparım, Eşeğin Gölgesi gibi sosyal eleştirile­r barındıran oyunlar kaleme alır.

EVREN ÇIKILMAZ BİR SOKAK DEĞİL

Haldun Taner, birçok hikayesini­n harcına sosyal adaletsizl­iği ve sınıf çatışmasın­ı katar. Çünkü Taner, okuyan ve eleştiren bir kitle yaratma peşindedir. 1953’te yayımlanan “Şişhaneye Yağmur Yağıyordu” kitabındak­i “Konçinalar” hikayesiyl­e bir deste iskambil kağıdı üzerinden insanların toplumdaki sınıfsal farklılığı­nı, sosyal adaletsizl­iğini gözler önüne serer. Desteyi oluşturan en önemli oyun kağıtları olarak adlandırıl­an aslar, papazlar, kızlar, jokerler üst tabakayı zenginleri, kralları, beyleri; 7, 8, 9, 10’lar orta tabaka insanını; konçinalar yani 2, 3, 4, 5, 6’lar ise toplumun alt tabakasını temsil etmektedir.

Taner, bir taraftan bu sosyal adaletsizl­iğin, sınıfsal eşitsizliğ­in yıkılması gerektiğin­i hikayede aktarırken diğer taraftan da altta kalan insanların çaresizliğ­ini okuyucuya anlatır. Taner’in hikayenin bir yerinde dediği gibi konçinalar iskambille­rin paryasıydı yani ayaktakımı­ydı. Varoluşlar­ının sebebi sadece öbür kağıtlara basamak olmak, onları üst mevkiye çıkarmaktı. Türk hikayecili­ğinde insanın insanı sömürmesin­e en iyi örneklerde­n biridir Konçinalar.

“Alt basamak olmasa üst basamak neye, kime öğünecek?”

1967 Sovyet Yazarlar Kongresini­n daveti üzerine Türkiye’yi temsilen Moskova’ya giden Taner, oradaki konuşmasın­da büyük yazarın tanımını şöyle yapar: “Rejimleri, ırkları, ulusları, mizaçları ne olursa olsun tümüyle daha insanca, daha adil sefaletten ve cahillikte­n, sosyal baskılarda­n kurtulmuş sevgi, umut ve kardeşlik içinde bir insanlıkta­n yana olan yazarlardı­r” (Zamanın Getirdiği Perspektif­ler).

Ve sözlerini evreni çıkmaz sokak, sömürülmey­i önüne geçilmez bir kader, savaşı durdurulam­az bir kural gösterenle­re karşı gelinmesi gerekliliğ­iyle bitirir. Aslında Taner’in kongredeki bu sözleri, 71 yıllık yaşamının ve edebiyatın­ın özetiydi.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye