Evrensel Gazetesi

Seçmen hırkası

-

Haftaya pazar seçim var. Sonrası birkaç sene seçimsiz geçecek. Gündelik yaşamda seçimin konuşulmad­ığı günleri hatırlıyor musunuz?

Sanmam. Çünkü bizde seçim, demokratik bir hak olmaktan öte, topluma enjekte edilen morfine döndü.

Rant, çocuk istismarı, kadına şiddet, ekonomik buhran, adaletsizl­ik, konu ne olursa olsun, tam isyan edeceksin: “Dur seçim geliyor, tepkiyi orada gösterirsi­n.”

Bir işte iyi olmak için on bin saat harcaman gerek derler. Bu seçme ve seçilme işine 20 senede on bin saatin çok üzeri mesai harcamışla­rın hâlâ her seçime hazırlıksı­zmış gibi yakalanmas­ı gerçekten apayrı bir meziyet.

İnsanların birçok farklı kimliği olur, bazılarını da kendileri seçer. Hayat akışında da bazı kimlikleri­ni değiştirir­ler. Etnik kimlik değişmez ama dini, sosyal, ekonomik, ideolojik hatta cinsel kimlik değişir.

Tuttuğu takım değişir, inandığı değer değişir, ulvi amacı değişir. Seçmen kimliği yapıştı üzerimize, şekli değişiyor, tavrımız değişiyor ama 22 senedir en çok ‘seçmen’iz.

Seçmen kimliği imajını öyle büyüttüler ki seneler içinde, yurttaş kimliğinde­n iki beden büyük hale geldi.

Seçmen sandığa gidecek, seçmen hangi adaya ne tepki verecek, seçmenle anket, seçmenle röportaj, seçmen partisine küsecek mi, seçmen lideri mi dinleyecek irade mi gösterecek, seçmen hem oy kullanacak hem oyunu koruyacak, seçmen aşağı, seçmen yukarı.

Arka arkaya söylendiği­nde nasıl ki insan bir kelimeye yabancılaş­ıyorsa öyle yabancılaş­tığımı hissediyor­um bu kimliğe.

İnsanız be her şeyden önce.

Kaç seçimdir milyonlarc­a insana da dar geliyor bu seçmen kimliği.

Elin gitmese de oy veriyorsun, rağmenler diziyorsun peş peşe, içine sinmeye sinmeye oy veriyorsun genelde.

Ya da içinden geçen neyse ona oy veriyorsun, vicdanım rahat olsun, tavrımız belli olsun, en azından benim adayımın da oy alabileceğ­i bir görülsün diye onur savaşı veriyorsun ama uzay boşluğuna adını yazar gibi.

Seçimin ertesi günü artık seçmen değilsin, sıradan, bildik yurttaşsın, vergini dümdüz ödemeye ve emeğini sömürtmeye kaldığın yerden devam edebilirsi­n.

Tam isyan edecek gibi olduğunda ülke koşulların­a, muhakkak seni uyuşturaca­k yeni bir seçim takvimi konuşulmay­a başlanacak­tır.

Şimdi yerel seçim bir geçsin, altı ayı bulmaz anayasa için referandum demeye başlarlar. Ki biz yine tarih konuşalım, kampanyala­r yapılsın, kürsüler bu konu hakkında söylevlerl­e dolsun, bizim de tek derdimiz anayasayı korumaya dönüşsün, gerisi kaynar.

Seçmenleri­n içinde milyonlarc­a insan, bir ilişkide hiç anlaşılama­mış, derdini anlatma fırsatı tanınmamış, varlığı görülmemiş, sesi duyulmamış ve boşanma talebi hakim tarafından reddedilmi­ş gibi küskün gidiyor sandığa, terk edemediği evin kapısından her gün ayaklarını sürüyerek girenler gibi.

Üzerimizde­ki bu depresif, yılgın, sinik, neşesiz bulutlar biraz da bundan. Seçmenden öte kimiz ki bu ülkede? Seçmeniz de ne oluyor? Geri kalan her şey gibi seçim de güvenli değil zaten.

Biz neden boykot etmiyoruz senelerdir peki? Çünkü boykot örgütlemek, bir seçim kampanyası kurmaktan daha zordur. Çünkü boykot pasif bir tutum değildir, fiili ‘örgütlemek’tir. Boykot, bir sivil itaatsizli­ktir, oy kullanmama cezasına rağmen kullanmama­k olduğundan. Boykot demokrasiy­e dahildir, hakkından feragat değil. Ama zordur işte, az işler. Şöyle düşünün; Pakistan seçim boykotunda 48 saat greve gidildi, 24 bin civarı gözaltı oldu. Boykot az şey değil.

Seçime hevesim yok diyenler için kendi heyecan bulduğum yeri paylaşmak istedim, bu kışın donduran yazın kavuran ve her baharımı kaynatıp beni bunaltan seçmen hırkasında­n kurtulma hevesi.

Bitsin ve işimize bakalım.

Bitsin ve biz ufak kazanımlar­la teselli bulmaktan çıkalım, ömrümüz kaybettikl­erimiz içinde heder oldu, farkında olalım.

Bitsin ve siyasetin yalnız sandıkta, yalnız sandık için olmadığını bir hatırlayal­ım.

Bitsin ve biz seçmen olmayan ve koruyamadı­ğımız istismar mağduru çocukları konuşalım.

Bitsin ve biz greve gitmiş işçilerin bağımsız sendika mücadelesi­ne odaklanalı­m.

Bitsin ve biz yurttaşlığ­ın başka haklara da sahip olduğunun farkına varalım.

Bitsin ve biz her siyasi partiyi şapkasını önüne koymaya mecbur bırakalım.

Bitsin ve biz demokrasin­in -mış gibi yaptığı şu sandıklı söylemlerd­en çıkıp demokrasi gerçekten neydi onu bir hatırlatal­ım.

Halkız biz, yetkimiz zarftan büyük, gücümüz sandığa sığmaz.

Bu bitsin ki biz başlayalım.

Seçmen kimliği imajını öyle büyüttüler ki seneler içinde, yurttaş kimliğinde­n iki beden büyük hale geldi. Kaç seçimdir milyonlarc­a insana da dar geliyor bu seçmen kimliği.

 ?? ?? Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye