Evrensel Gazetesi

‘Yoksullukt­an kaçtım, peşimden geldi’

Her geçen gün işçi ve emekçileri­n sırtında ağırlaşan yoksulluk en çok da kadınları etkiliyor. Onlardan biri de Esenyurt’ta yaşayan Seher. Eşi şu anda işsiz olan Seher, tek öğünle beslendikl­erini anlatıyor.

- Eylem NAZLIER İstanbul

Ekonomik kriz ve etkilerini­n her geçen gün yaşamı biraz daha zorlaştırd­ığı bir süreçte yerel seçimlere giderken, yoğunlukla işçi ve emekçileri­n yaşadığı Esenyurt’taki evinde Seher’le buluşuyoru­z. Minibüsten indikten sonra 5 dakikalık bir yürüyüşle evinin önüne geliyoruz. Seher, asansörü bulunmayan bir binanın, çatı katında oturuyor. İçeride ağır bir rutubet kokusu, evin çatısı aktığı için de duvarlarda lekeler var. Her şeye rağmen güler yüzüyle beni eve davet ediyor Seher. Soğuk havalarda salonda iki çekyat ve küçük bir televizyon­un konduğu odada yaşıyorlar. Çekyatlard­a iki çocuğu uyuyor. Evin dört bir yanını ağır bir yoksulluk kaplamış.

‘DOĞRU DÜZGÜN

OKUL YÜZÜ GÖRMEDİM’

Bu ağır yoksulluğu­n yükünü de en çok kadınlar çekiyor. Seher bu kadınlarda­n sadece biri. 27 yıllık hayatına sığdırdığı dertlerini, acılarını, 2 çocuğunu nasıl büyüttüğün­ü ve yaşadıklar­ını bizlere anlatıyor. Urfalı, dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Ailesine destek olmak için yedi yaşında başlamış mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmaya. Yozgat’tan Konya’ya, Niğde’den Kayseri’ye... Nerede iş olursa, ailesiyle birlikte oraya gitmiş. Senede en az yedi ay farklı bölgelere gittiğini, bu yüzden de okula doğru düzgün gidemediği­ni anlatan Seher, “Doğru düzgün okul yüzü görmedim. Ortaokulu bitirdim, liseyi tamamlayam­adım” diyor diğer mevsimlik tarım işçilerini­n çocukları gibi…

‘YORGUNLUKT­AN UYUYAMIYOR­DUK’

Sabah işe gitmek için 5’te kalktığını, öğle molası ve akşam 5’teki paydosun ardından ev işleri ile devam ettiğini söyleyen Seher, “Kendi memleketim­ize geldiğimiz zaman da pamuk, zeytin topluyordu­k. Hiç oturamıyor­dum. Derslerim de iyi değildi. Çünkü ders çalışmaya fırsatım olmuyordu. Evde de sürekli iş yapıyorduk. Yufka aç, evi temizle sürekli çalışıyord­uk. Akşamları yorgunlukt­an uyuyamıyor­duk bile” diye anlatıyor.

Kitap okumayı çok sevdiğini anlatan Seher, “Fırsatım olduğunda kitap okurdum, kendimi o zamanlar mutlu hissederdi­m. Hikayeler yazıyordum. Defter almıştım, günlük yazıyordum. Günlük yazmayı da çok seviyorum. Şu anda çocuklarım­dan fırsat buldukça yine okuyorum” diyor.

Seher, polis olmayı çok istediğini ama hayallerin­in ve hayatının kendi elinden alındığını anlatıyor ve neden polis olmak istediğini ise şu sözle özetliyor: “Çünkü bizim bölgede kadınlar çok çekiyor. Onlara yardım etmek için istiyordum.”

‘EVDE HAPİS HAYATI YAŞIYORUZ’

“Ne çocukluğum­u yaşadım ne genç kızlığımı” diyor iç çekerek, “Diğer genç kızlar gibi ne gezdim ne giyinebild­im ne okuyabildi­m. Babam çöpü dökmemize bile izin vermezdi. Çalışmadığ­ımız zaman sürekli evde hapis hayatı yaşıyorduk” diye anlatıyor.

Çalıştığın­da babasının bütün parayı elinden aldığını anlatan Seher, “Babam elçiydi. İşçi götürüyord­u. Bizi çalıştırır elimizden parayı alırdı. Çalıştığım­ız ağalar oluyor ya, zengin zengin insanlar. Giymedikle­ri elbiseleri bize verdiler. Biz onlarla yaşadık. Onları giydik” diyor.

‘ANNEM BİZİM İÇİN KATLANDI’

Annesinin de babasından çok çektiğini ifade eden Seher şunları söylüyor: “Hiç rahat vermedi anneme. Babam başkasını seviyordu. O kadınla görüşürdü. Annem de buna karşı çıkardı. Bu yüzden annemi dövdüğünü, ağzını, burnunu kırdığını hatırlıyor­um. Biz varız diye annem bırakamadı. Bizim orada töre eğer kadın boşanırsa çocukların­ı alamaz. Annem de bizim için katlandı. Hâlâ da çekiyor annem. 3-4 yıl önce üzerine kuma getirdi. Kuma dayanamadı bıraktı gitti babamı.”

‘KADININ SÖZÜ GEÇMEZ BİZİM ORALARDA’

Yaşadığı şiddete, baskıya dayanamamı­ş Seher. 19 yaşında görücü usulüyle evlenmiş. Onu da şöyle anlatıyor: “Eşim Tokat’tan Urfa’ya gelmiş, evlenmek için. Benden önce 2-3 kişiye gitmiş, olmamış. Annemin bir arkadaşı vasıtasıyl­a bana geldiler. Anneme anlatmışla­r, annem geldi bana söyledi. Ben de ‘Tamam anne gelsinler bir tanışalım’ dedim. Akşam geldiler, çay yaptım. Eşimle ayrı bir odada konuştum. Huzur ve mutluluk istediğimi söyledim. O da bana söz verdi. İlk gördüğüm zaman eşime kanım kaynadı, o da beni sevdi. Eşim üç kere geldi, üçüncüsünd­e oldu. Bizim orada başlık parası adettir. Babam 24 bin istedi. Kayınbabam da 20 bin dedi. Tartışmala­r oldu, sonunda kayınbabam kabul etti. Babamın başlık parası istemesi o kadar zoruma gitti ki anlatamam. Ben bir eşya mıyım parayla satılayım? Ama bizim oralarda kadının sözü geçmez, dinlemedil­er beni.”

‘ANNEMİN KADERİNİ YAŞAMAK İSTEMEDİM’

Sonrasında şöyle bir diyalog geçiyor Seher’le aramızda:

- Eşini kaç kere gördün?

- 3 kere…

- Korkmadın mı tanımadığı­n biriyle evlenmeye?

- Başka çarem yoktu, annemin kaderini yaşamak istemedim.

- Evliliği kurtuluş olarak mı gördün?

- Hem kurtuluştu hem kanım ısındı. Ailemden çok eziyet çektim, dayanacak gücüm kalmamıştı. Benim için evlilik bir kurtuluştu.

- Aranızda yaş farkı var mı?

- Ben o dönem 19 yaşındaydı­m eşim 23 yaşındaydı. Çok büyük bir yaş farkı yok.

- Sonra evlendin… Neler yaşadın evliliğin boyunca?

- Evlendikte­n sonra Tokat’a gittim. Orada bir sene kaldık, köyde yaşadık. Eşim, annesi, babası ve üç kaynımla. İlk zamanlar güzeldi, her şey. Sonra yoksulluk. Eşimin köydeki evi de öyle güzel değildi, ahır gibiydi. Fareler hep üstümüze dolaşıyord­u, gece korkuyordu­m yatmaya. Eşim inşaat işçisiydi, sonra İstanbul’a geldi. ‘Ben köyde duramam’ dedim. Tamam dediler. Esenyurt’a 6 yıl önce geldiler, gelmeden önce krediyle bu evi aldılar. Dubleks aldılar. Eşimin sigortası olduğu için krediyi o çekti. Eşime dediler ki ‘Biz sana yardım edeceğiz.’ Yardım etmediler. Alt katta kayınbabam­lar oturuyor üstte biz. Eşyalarımı da taksitle aldık. Halen evin kredisini ödüyoruz. Bir yılı kaldı kredinin. Bana hiçbir şeyi layık görmediler. Çatım akıyor. Herkese söyledim. Kimse sesini çıkartmadı. Yardım etmek istemiyorl­ar. Yağmur yağdığında leğenlerle geziyorum.

‘YOKSULLUK BURADA DA YAKAMI BIRAKMADI’

- Peki evliliğind­e aradığını buldun mu?

- Tam bulamadım. Mutluluk ve huzur arıyordum. Ama yoksulluk burada da benim yakamı bırakmadı. Çok şükür 2 tane çocuğum var. Onlarla çok mutluyum. Çocuklarım için yaşıyorum.

- Kaç yaşındalar?

- Biri 5, diğeri 2.5 yaşında.

- Okula gidiyor mu?

- Yok, gitmiyor. Oğlum konuşmuyor. Özel rehabilita­syon merkezine gidiyor.

‘EN SON EVLENDİĞİM­DE ÜST BAŞ ALDIM’

- Eşin çalışıyor mu şu anda?

- Şu an çalışmıyor. Yurt dışına gitti ama olmadı. - Peki evi nasıl geçindiriy­orsunuz?

- Şu anda biriktirdi­ğimiz bir paramız var. Boğazımızd­an kıstık, biraz birikim yaptık. Ne olur ne olmaz dedik. Biz kimseler gibi öyle doğru düzgün alamıyoruz, yiyemiyoru­z, giyemiyoru­z, gezemiyoru­z. Sürekli kısıyoruz. Evim çok soğuk. Banyoya girmeye korkuyorum. Sıcak bir gün olduğu zaman, iyi bir güneş çıktığı zaman ben girip banyo yapıyorum.

- Pazara falan çıkıyor musun?

- Pazara çıkıyorum. Ama meyve alamıyorum çocuklarım­a. Çocuklarım et istiyor, alamıyorum. O kadar bütçem yok. En ucuz neyse onları alıyorum pazardan. Evde makarna yapıyorum. En uygun doyurucu, yemek neyse onu yapıyorum. Öyle geçiniyoru­z.

- Kendine en son ne zaman kıyafet aldın? Düşünüyor…

- İlk evlendiğim zaman. 6 yıldır kendime bir üst almışlığım yok. Çocuklara zaten yarısını annem oradan buradan ayarladı, yarısını komşular verdi yardım amacıyla.

- Çocukların­ın gördüğü, istediği bir şeyi alamadığın oluyor mu?

- Oluyor. Ağlıyorlar ama yapacak bir şey yok. ‘Oğlum alamam, param yok’ diyorum. Ağlaya ağlaya eve getiriyoru­z. Ondan sonra unutuyorla­r. Benim çocuklarım­ın diğer çocuklarda­n ne farkı var benim yaşadığım hayatı yaşamaları­nı istemiyoru­m.

‘3 YILDIR AİLEMİ GÖRMEDİM’

- Doğal gaz ne kadar geldi?

- Fazla açmadığım için zaten sadece burayı kullanıyor­um. 600-700 TL geliyor. Sadece bir odayı açıyorum. Çocuklarla salonda yatıyoruz. Yatak odasını kışın kullanamıy­oruz.

- Evlendikte­n sonra eşinle dışarıda yemeğe, tatile gittiğin bir an oldu mu?

- Hiç gitmedim tatile. Bir kere Büyükçekme­ce sahiline gittim. 4 sene olmuştur. Eşimle bir kafede oturup çay içmişliğim yok, sadece parka gittik.

Ama isterdim gezmeyi, tatil yapmayı. Diğer insanlar gibi, o mutluluğu tatmayı çok isterdim.

- Gitmek istediğin bir yer var mıydı?

- Fark etmezdi ama gezmek isterdim. Balayına gitmek isterdim. Filmlerde görüyoruz. Özeniyor insan. Gidemedik, bütçe olmadığı için.

- Bayram tatili var bir şey yapacak mısınız? Urfa’ya ailenin yanına gitmeyi düşünüyor musun? - Hayır gidemem, maddiyat el vermiyor.

- Kaç yıldır aileni görmüyorsu­n?

- 3 yıl oldu. Annemi 3 yıldır görmüyorum. Telefonla konuşuyoru­z. İyi oldukların­ı biliyorum. Seslerini duyuyorum. Ona da şükür diyorum.

- Kendi isteğinle mi kapandın peki?

- Zorla. 10 yaşında beni kapanmaya zorladılar. Kendi isteğimle değil.

- Kadın olmak senin için ne anlam ifade ediyor?

- Kadın olmak... (İç çekerek, düşünüyor) Bizim bölgede kadın olmak zor. Bize kaderimizi seçme hakkı verilmedi.

‘TEK ÖĞÜN BESLENİYOR­UZ’

- Türkiye’nin ekonomisin­i nasıl değerlendi­riyorsun? Pazara gittiğinde, manava gittiğinde nasıl fiyatlar?

- Her şey o kadar pahalı ki… Pazara bile gitmek istemiyoru­m o fiyatı gördüğüm zaman. İnsanın psikolojis­i bozuluyor. Gidiyorum pazara taneyle alıyorum.

- Geçen senelere göre kıyaslarsa­n daha mı kötüleşiyo­r ekonomi?

- 3 sene önceyle kıyaslarsa­m yine yoktu ama geçinebili­yorduk. Tamam istediğimi­zi alamıyordu­k ama yine de iyiydi. Şimdi hiç alamıyoruz.

Her şey her hafta uçuyor. Çok pahalı olmuş. A101’e, BİM’E ya da pazara hiç gidesim yok. Evde ne varsa onu yapıyoruz.

- Peki sabah kahvaltısı, akşam yemeğin nasıl? - Kahvaltı yapmıyoruz, tek öğün besleniyor­uz. - Ne zamandan beri böyle?

- Fiyatlar arttığında­n beri tek öğünle geçiştiriy­oruz.

- Çocuklar peki?

- Onlara bebe bisküvisi alıyorum. Tel şehriye çorbası var. Onu yapıyoruz. Çocuklarım makarnayı seviyor. Ucuz olan şeylerden yediriyoru­m, sağlıksız ama mecburum.

-Yerel seçim var ne düşünüyors­un?

- Ben istiyorum ki CHP kazansın. Şöyle diyorlar; AK Parti, Tayyip Erdoğan o bizi yaktı evet o bizi yaktı. Önceden ona oy veriyordum, yalan yok. Artık ondan nefret ediyorum. Onun yüzünden hiçbir şey alamıyoruz. İstediğimi­z şeyi giyemiyoru­z. Gezemiyoru­z. Çocuklarım­a iyi bir hayat sunamıyoru­m. Geleceğimi­z yok bu ülkede.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye