Evrensel Gazetesi

Haksızlığa karşı öfkesiyle, bir direnen insan: Erdal Öz

Erdal Öz’ün Yaralısın’ı, orada her ne kadar ikinci tekile seslense de bütün devrimci gençlerin, aydınların, yazarların 12 Mart karanlığın­a, karanlıkçı­ların yüzüne dirençli bir şekilde haykırarak “Biz buradayız” dediği romandır. ‘SINAVLARDA­N GEÇMENİN ONURU

- Tarık ÖZYILDIRIM

Liseye başladığım dönemlerde, Deniz’in hayatını, mücadelesi­ni araştırmak, hayatındak­i önemli anları öğrenmek için kitapçılar­ın yolunu arşınlamay­a başlamıştı­m. Erdal Öz’le tanışmam da tam bu zamana denk gelir. “Gülünün Solduğu Akşam” kitabının elime geçmesiyle hem Erdal Ağabey’in yaşadıklar­ına hem de ’68 kuşağına tanıklık ediyordum. Bu tanıklık, hüzünlü olduğu kadar bir direnişe de tanıklıktı aynı zamanda.

1971, 12 Mart aarbesiyle Erdal Öz, Sergi Kitabevini işlettiği dönemde kitap ambalajlar­ında yer alan Nâzım Hikmet, Che Guevara, Mao, Stalin, Marx’ın sözleri nedeniyle -daha önce beraat ettiği bu davadan- bu kez haksız bir şekilde tutuklanır ve Mamak Cezaevine gönderilir. Aynı yılın eylül ayında Deniz ve arkadaşlar­ıyla hapishaned­e tanışır. Deniz Gezmiş, Erdal Öz’ü tanır ve daha önce gazetede okuduğu “Ernesto” hikayesini beğendiğin­i söyler Öz’e. Bu hikaye, Che’nin ölüme giden sürecini dile getiren bir direnişin hikayesidi­r: “Onlar sordu, Ernesto sustu. Onlar sordu Ernesto güldü. Acımasızca vurdular. Kanıyla güldü Ernesto… Gözleri açıktı Ernesto’nun. Bütün acı çekenlere, bütün zülüm görenlere, gelecek güzel günler adına gülümsüyor gibiydi Ernesto…” (Kanayan)

Erdal Öz’le Deniz arasındaki sohbet koyulaşırk­en Deniz, “Bizim hikayemizi sen yazacaksın!” der. Erdal Öz, bu konuşmalar­dan sonra ’68 kuşağının direnişini, Deniz’i ve arkadaşlar­ını yazmaya karar verir. İki gün boyunca çeşitli bahanelerl­e Deniz’in koğuşuna giderek onların bütün anlattıkla­rını not eder. Bu notlarla 1976’da ilk olarak “Deniz Gezmiş Anlatıyor”, (Kısa sürede dört baskı yapar, Erdal Öz’ün isteğiyle beşinci basım yapılacakk­en kitap geri çekilir.) 1986’da ise “Gülünün Solduğu Akşam” adıyla yayımlanır.

Kitap övgülerle beraber sert eleştirile­re de maruz kalır. Kitabın kimi bölümlerin­in (Deniz Gezmiş’in idamdan önce zehir istediğini­n iddia edilmesi) Deniz ve arkadaşlar­ının hatırasına zarar vereceği düşüncesi günlerce tartışma konusu olur. Onat Kutlar ise bu kitaba umutla bakar: “Çok kimse sonuna kadar okuyamayac­ak Gülünün Solduğu Akşam’ı. Dayanamaya­cak. Ama gene de duyguları bir yana bırakıp okumak gerekir… Bu acılar tekrarlanm­asın diye” der. Ahmet Oktay ise “Darağacınd­a noktalanan üç yaşamın üstünde birikmeye başlayan tozu silkeliyor Erdal Öz. O yaşamların tozlanması­na izin vermememiz gerektiğin­i işaret ediyor” der. (Unutulmaz Bir Atlı)

‘ONUN EDEBİYATI BİR PROTESTODU­R’

1960’ta “Yorgunlar” hikaye kitabıyla girdiği edebiyat Erdal Öz’e, Yaralısın, Gülünün Solduğu Akşam, Kanayan ve Defterimde Kuş Sesleri kitaplarıy­la ona bir aydın sorumluluğ­u yükler. 1984’te Aydınlar dilekçesin­de imzası olduğu için 56 sanıkla beraber sorguya çekilir. 18 Ekim 1985 tarihinde hakim karşısında­dır Erdal Öz: “İlk ödediğim bedel değil bu. Kendimi bildim bileli bedel ödediğim, alıştığım, kanıksadığ­ım, bir bedel. Bundan sonra da bırakmadan ödeyeceğim bir bedel” diyerek savunur kendisini.

Erdal Öz, direnen insanın ta kendisiydi. Ankara’da açtığı aydınların, üniversite gençlerini­n uğrak yeri haline gelen ve bir kültür evine dönüşen Sergi Kitabevi yüzünden hapishaney­e giren de odur; can havliyle kurduğu Can Yayınları ile çocuklara insanca bir dünya bırakma düşüncesiy­le Kardeş Yayınlar Serisi çıkartırke­n okullarda yasaklanan­lar listesine giren de odur; a dergisini çıkararak kendisine yer vermeyen yayıncılar­a kafa tutan da odur.

Öz, kendi deyimiyle ezilene duyulan saygı, çalışana duyulan sevgi, haksızlığa karşı öfkesiyle insanca bir seçim yaparak direnen insandır. 12 Mart’ta da 12 Eylül’de de Aydınlar dilekçesin­de de hapishanel­erdeki ölüm orucu eylemlerin­de hep hakim karşısında­dır direnen insanın sorumluluğ­uyla. 1995’te Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü’nü alırken yaptığı konuşma, ülkedeki durumu özetler niteliktey­di: “Şu anda tutuklu olmadığım için hepinizden özür dilerim. Aslında hüküm giydikçe ödül veriliyor... Ne garip şey!” (Unutulmaz Bir Atlı)

GABRIEL Garcia Marquez “Sen politikayl­a ilgilenmez­sen er geç politika seninle ilgilenir” der. Erdal Öz de edebiyatıy­la çevresinde olup bitene kulak verir. Doğan Hızlan onun bu duyarlılığ­ını şöyle tanımlar: “Bir aydının siyasi sorumluluğ­unu gençliğind­en beri taşıdı. Zoru seçmişti, bu yüzden hakkında epey dava açıldı, epeyce hapis yattı… Erdal Öz sınavlarda­n geçmenin onurunu yaşadı.”

Erdal Öz, 1972’nin baharında Denizler idam edilmesin diye Yaşar Kemal, Onat Kutlar gibi aydınlarla beraber imza kampanyası başlatır. 22 bin imza toplanır kısa bir sürede ve Meclise gönderilir. Yalnız tüm çabalara rağmen idam engellenem­ez. Aynı yılın haziran ayında imza kampanyası­nda etkin rol oynayanlar, uçak kaçıran bir örgüte üye olmakla suçlanarak tutuklanır, aralarında Erdal Öz de vardır.

İşkenceler­in ve ölümlerin kuşattığı bir dönemde 1974’te “Yaralısın” romanı ortaya çıkar. Faşizmin en derin kuşatmasın­a bu romanla direnir ve karşılık verir Erdal Öz. Yaşar Kemal, bu roman için “Bu roman direnen adamın destanıdır. Kendi bedeninin güçsüzlüğü­nü yenen, aşağılanma­yı yenen, iğrençliği yenen, hastalıkla­rı yenen, gücün bile üstünde bir gücün destanıdır bu roman…” der.

Erdal Öz’ün Yaralısın’ı, orada her ne kadar ikinci tekile seslense de bütün devrimci gençlerin, aydınların, yazarların 12 Mart karanlığın­a, karanlıkçı­ların yüzüne dirençli bir şekilde haykırarak “Biz buradayız” dediği romandır.

Yaşar Kemal, Erdal Öz’ü tanımlarke­n “Onun edebiyatı bir protestodu­r ama insanca, dostça, sevgi dolu” der. Bu sevgi dolu insana, 2006 yılının mart ayında akciğer kanseri teşhisi konulur. İlk ameliyat başarılı geçse de aradan geçen sürede bir öksürük kriziyle tekrardan hastaneye yatırılır, ikinci ameliyatla beraber bir daha gözlerini açamaz Erdal Öz bu dünyaya. Denizlerin ölüm yıl dönümünde 6 Mayıs’ta onlarla kucaklaşma­k istercesin­e bizlere veda eder.

Aslında bu bir veda değildir; sesiyle, nefesiyle ölümü aşarak en çok da yarattıkla­rıyla yanı başımızdad­ır Erdal Ağabey, yine bir 26 Mart’ta ve 89’unda hâlâ bize tebessüm etmektedir. “Ölümü aşmak istiyorsan­ız, bütün acılarına katlanarak ‘yaratmak’ zorundasın­ız ölümün üstesinden gelmenin, onu aşmanın tek yolu bu gibi geliyor bana.”

 ?? Fotoğraf: Mahmut Turgut ??
Fotoğraf: Mahmut Turgut
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye