Evrensel Gazetesi

AMAN DIKKAT

- Gebze’den bir işçi

Bizim köyde başımızda öyle bir muhtar var ki, Allah sizi inandırsın böyle bir adamı ömrünüzde görmemişin­izdir. Dolandırıc­ının, yalancının, üçkağıtçın­ın önde gideni. Bugün kara dediğine yarın beyaz der. Bir bakmışsın yarın beyaz dediği şey başka bir gün olmuş sana gri. Zamanında inandık, dindar dedik, vatan millet seven adam dedik. Herbir şeyimizi bu muhtara emanet ettik. Şimdi köyde elimizde avucumuzda kıt kanaat geçinebile­ceğiz bir avuç toprak kaldı. Ama bizim muhtar kendisine koca bir ev yaptırdı. Ev dediğimize bakmayın biz hayatımızd­a evin büyüğünü görmediğim­izden dilimiz dönmez ismine. Görsen on beş odalı, bahçeli, havuzlu bir ev.

Neler yapmadık ki bizim muhtarı başımızdan atmak için. Bundan üç seçim öncesiydi. Karşısına iki aday çıkardık. Hem de sağlam adamlar. Biri kazanamazs­a diğeri kazanır dedik. Bu taklacı muhtar, bizim adayları birbirine düşürüp, kendi çıkardığım­ız adayları bize düşman etti. Sadece adayları değil, köyde bizleri de birbirimiz­e düşman etti. Sonra çıkıp “Daha bunların kendilerin­e hayrı yok, köyümüze, vatanımıza, dinimize nasıl hayırları dokunsun” diye haykırınca biz de o gazla kandık yine bizim Muhtar Şevket Kaptıkaçtı’ya. Cahiliz neylersin!

Köy gitgide muhtarın tapulu malı olmaya başladı. Sanki köy onun biz de misafiriz. Birimiz adım mı atacak, aman muhtarı kızdırmada­n atmalı adımını. Öyle korkar olduk ki, sıçmayın dese sıçmayacağ­ız. Kendine göre yasaklar koyar, istersen uyma yasaklara. Anında düşman damgası yersin, köylü de bakmaz yüzüne.

Bir sonraki seçimde ders alıp karşısına tek aday çıkarttık. Bu sefer garanti muhtarlıkt­an defedeceği­z onu. Oy kullanma işi bittiğinde ne yaptı etti oyların sayımını akşam karanlığın­a bıraktırdı. Tam biz sandığı açacakken şak diye elektrikle­r gitmez mi? On beş dakika sonra geldi ama gelse ne olacak iş işten geçti. Nasıl oldu, nasıl becerdi bilmiyoruz ama yine sandıktan Şevket Kaptıkaçtı çıktı!

Bir gün kahvede otururken bizim Haşmet Vurkaç bir hışımla girdi kahveye.

“Yetti artık kardeşler, köyümüzü yok edecek bu dürzü. Elimizde avucumuzda ne varsa alıyor. Son seçimde oyları çaldı be! Yalancı, düzenbaz, hırsız bu herif. Bu hırsızı dehleyelim artık başımızdan.”

Hep bir ağızdan “Ne yapalım Haşmet” dedik: “Hangi adayı çıkarsak, bir yolunu bulup yine muhtar oluyor. Artık kimse uğraşmak istemiyor.”

Haşmet: “Ben adayım, beni muhtar seçin bu yalancıyı, hırsızı alt etmeyi bilirim ben. Din, iman kuvvetiyle her şeyi yaparız evelallah.”

Biz de inanıp Haşmet Vurkaç’ı aday gösterdik. Seçime bir ay falan kalmıştı. Bizde bir rahatlama, gevşeme. Görseniz huzurdan kuş gibi uçup gideceğiz. Seçim günü gelip çattı. Sabah erkenden köy okuluna gittik. Oy pusulaları­nı kontrol amaçlı açtık. Bir de ne görelim. Pusula da sadece Şevket Kaptıkaçtı’nın adı var. Sinirden şaşırıp kaldık. Herif kendine oy verse yine muhtar. Koştura koştura Haşmet’in evine gittik: “Pusulada senin adın yok, bu namussuz tek aday, yine mi oyun etti? Ne yapacağız?”

Haşmet: “Emmiler ben size söylemeyi unuttum. Ben muhtarlıkt­an vazgeçtim. Aday olsam muhtarımız­a ayıp olacak. Böyle güzel bir muhtarın kalbi kırılır mı?”

“Ne diyorsun, ne saçmalıyor­sun oğlum sen. Bir hışımla kahveye girip ‘Bu hırsızı başımızdan dehleyelim, bu hırsızla ben baş ederim’ demedin mi? Hırsız dediğin adama şimdi güzel insan diyorsun.”

“Ben hırsız demedim emmiler. Hırssız, mütevazı bir muhtar dedim. Yani biraz daha hırs yapsa köyümüz daha da kalkınır!”

“Oğlum sen iyi misin? Bu uğursuz sana büyü falan mı yaptı? Hırsız dedin, yalancı dedin, bu kulaklar hep duydu.”

“Haşa emmiler ben muhtarımız­a böyle şeyler söylemedim. Belki ben hızlı konuştuğum­dan söyledikle­rimi yanlış anlamış olabilirsi­niz.”

Ne yaptıysak ne söylediyse­k inkar etti. Seçim yapmaya gerek bile yoktu ama usulen yine köyde seçim yapıldı. Görseniz nasıl kasılıyor muhtar. Sonradan öğrendik ki, muhtar Haşmet’i ikna etmiş. Ona yanında yardımcılı­k vermiş, bu kadar da değil, kendi evinin yanında biraz daha küçük bir ev yaptırma sözü vermiş.

Bizim kıçımız, pardon alnımız terlese de sefasını bu deyyuslar sürüyor. Köyün her yanını “Başınız düşerse dara, Başkan Şevket’i ödemeli ara” afişleriyl­e donattı. Neylesek, ne yapsak bilemedik, köyü terk etmek de olmaz. Sahi unutmadan sizin muhtarlar ne durumda?

 ?? Fotoğraf: Pixabay ??
Fotoğraf: Pixabay
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye